Önce İnsan Sonra Haber

Sivil itaatsizliğe davet etti.. Hırsız hiç ‘ben hırsızım’ der miymiş?

Işıkları yakın, kapatın. Kendinizi gösterin. Zammı söke söke alacağız. İşte cebinizden para çalan TÜİK’in Başkanı'nı atayandır.

Gündem 9 Temmuz 2024 Salı / 5 ay önce
 Sivil itaatsizliğe davet etti.. Hırsız hiç ‘ben hırsızım’ der miymiş?

Ekleyen: Kozmiktürk

CHP Genel Başkanı Özgür Özel ekonomik yıkım ve halkın içine düşürüldüğü geçim sıkıntısı sonrası 1 Şubat 1997'de başlatılan 'Sürekli Aydınlık İçin Bir Dakika Karanlık Eylemi' gibi protesto önerdi.. O dönem Erbakan Başbakan, REFAHYOL iktidardaydı. Erbakan bu eylemi yapanlara 'gulu gulu dansı yapıyorlar' yakıştırmasında bulunmuştu.

CHP Genel Başkan Özgür Özel, “Türkiye’yi ayağa kalkmaya davet ediyoruz. Buradan bütün Türkiye'ye sesleniyorum: Türkiye, bu akşam saat 21.00’de ayağa kalk. Evlerinde yanan ışıkları eğer zam istiyorsan, emekliye zam istiyorsan, asgari ücrete zam istiyorsan, çaya, buğdaya, Malatya'nın kayısısına, fındığa, darıya, üzüme, narenciyeye fiyat istiyorsan, asgari ücret artsın, emekli maaşı bir asgari ücret olsun diyorsan bu akşam 21.00’de başlıyoruz. Işıkları yakın, kapatın. Kendinizi gösterin. Zammı söke söke alacağız” dedi. TÜİK'e yönelik eleştirilerini sürdüren Özel, ''TÜİK kurumdur. O kurumu yöneten birileri vardır. Ve onları atayan biri vardır. Diyor ya ‘Sorumlusu benim, ben.’ İşte cebinizden para çalan TÜİK’in Başkanı'nı atayandır. Bir de geçen gün demiş ki ‘CHP’li belediyelerde yolsuzluk varmış ama kabul etmiyormuşuz. Hırsız hiç ‘ben hırsızım’ der miymiş?’ Bu, hırsızın ‘Hırsız benim’ dediği tablodur'' diye konuştu.

CHP Genel Başkanı Özgür Özel, TBMM’de partisinin grup toplantısında konuştu. Özel’in konuşmasından öne çıkanlar şöyle:

''Türkiye'de pek çok haksızlık, adaletsizlik var. Bir boyutu da üniversiteler boyutu. Büyük ve uzun yıllara sari bir adaletsizlik sürüyor. Artık gündemden düşüyor ama düşürmemek lazım. FETÖ'nün 15 Temmuz kanlı darbe girişiminde başka amaçlar için alınan OHAL yetkisi; ‘Üç aylığına istiyoruz ama bir buçuk ayda bırakacağız bunu’ dediler. Bize rağmen OHAL çıkardılar. ‘Üç ay değil, bir buçuk ay’ dediklerini yıllarca sürdürdüler. Anayasa değiştirdiler, referandum yaptılar, seçim yaptılar, memleketin canına okudular. KHK mağduriyeti diye bir mağduriyet yarattılar. Aslında en büyük iyiliği de gerçek FETÖ'cülere yaptılar. Masumlarla FETÖ'cüleri, masumlarla teröristleri bir çuvala attılar. Ve şimdi halen o mağduriyetler sürüyor. KHK mağduriyeti dediğimiz şudur: Hakkında kanun hükmünde kararname (KHK) ile işlem yapılmasına rağmen dava bile açılmamış, soruşturma açılmış kovuşturmaya gerek yok kararı alınmış, dava açılmış beraat etmiş, ceza verilmiş üst mahkemede bozulmuş, hukuken suçsuz insanların mağduriyetleri sürüyor. Bu mağduriyete bir kez daha dikkat çekmek istiyoruz.

''Darbeciyle işi olmadığını ispatlamış masumlara artık haklarının iadesi yapılmalıdır''

Darbe gecesi Meclis’i açtırmış partinin o günkü grup başkan vekili, bugünkü genel başkanı olarak ‘Darbelere sonuna kadar karşıyız, demokrasinin, seçilmiş Meclis’in arkasındayız’ diye konuşma yapmış, ‘Yeniden bir seçim yapılıp millet başka görev verene kadar ana muhalefet partisiyiz. Darbenin karşısındayız’ demiş birisi, bunu partisi adına söylemiş birisi, o sözleri tekrar eden birisi olarak diyorum ki: Darbeyle, darbeciyle, Fethullahçı'yla, o cani cinayet şebekesiyle işimiz olmaz ama gerçekten işi olmadığını ispatlamış masumlara artık haklarının iadesi yapılmalıdır.

Bir de Barış Akademisyenleri meselemiz var. Toplam 2 bin 212 akademisyen o belgenin altına imza attı ve o günden bugüne bir büyük mağduriyet sürüyor. Birkaç rakam hatırlatıp kamuoyundaki yanlış algının önüne geçmek lazım. Barış Akademisyenlerinden 2 bin 212’si de üniversiteden atılmadı. Atılanların sayısı 409. Dönemin ODTÜ, Boğaziçi, Hacettepe gibi üniversitelerinin rektörleri ‘hadi canım’ dediler o zaman. Öyle rektörler vardı. ‘Düşünce özgürlüğü bu. Niye atıyoruz’ dediler. Atılmadı. Özel okulda olanların bir kısmının sözleşmesi baskıyla iptal edildi, çoğu çalışmaya devam ediyor. Toplam mesleğinden uzaklaştırılanların sayısı 552. Yani dört kişiden üçü imzayı attı ama hayatında devam ediyor ama bir tanesini mesleğinden, öğrencisinden, bilimden ayırdılar. ‘OHAL Komisyonu'na başvurun’ dediler. OHAL Komisyonu 2023’e kadar, yedi yıl oynaladı insanları. Sonunda kararları verdi ki yargı yolu açıldı.

“Barış Akademisyenleri mağduriyetinin giderilmesi lazım”

İhraç edilen akademisyenler açısından; eğer sen OHAL Komisyonu’ndan olumsuz cevap aldın, gideceğin yer mahkeme. Ankara'daki mahkemelere gidiyorlar. Eğer bu mahkemelerden 19’a gidersen 41 kişi iade, üç kişi ret. 20’nci mahkeme, 43’ünü de ret. 21’de 69 kişiye kabul. 22’de 44’e kabul. 24’te 53’üne de ret. 25’te 49’una da ret. Mesele Barış Akademisyenleri’nin uğradığı haksızlıktan çok, Türkiye'de yargının geldiği durumu gösteriyor. Buradaki insanların hepsi aynı belgenin altına birer tane imza attı. Bu mağduriyeti ne yapacağız? ‘İstinafa başvuracağız, ortadan kaldıracağız.’ Eğer 13’üncü istinafa düştüysen 74’te 74 ret. 14’üncüye düştüysem 41 kişiye kabul. Milli piyango gibi. Ve bu şartlar altında, mağduriyetleri süren insanlar şimdi de Danıştay'a gittiler. Danıştay’daki süreci dikkatle takip ediyoruz. Buradaki bu mağduriyetin giderilmesi lazım ama mahkemelerin hali pür melalinin de görülmesi lazım.

''Cebinizden para çalan TÜİK’in Başkanı'nı atayandır”

Türkiye'de yoksullara, dar gelirlilere bizzat bir devlet kurumu eliyle yapılan, sürdürülen açık bir ihanetle karşı karşıyayız. Açık bir ihanettir. Açıkladığı enflasyon rakamı istatistik falan değil, ekmek. Buna göre zam alıyor insanlar. Yıllardır TÜİK, şeffaf olması gereken verileri açıklamaz iki yıldır. Onunla aynı işi yapan bağımsız akademisyenlerden oluşan ENAG açıklar. ENAG’ın verilerine bakıyorsun, doğru. ENAG enflasyonu yüzde 160 buluyor. TÜİK yüzde 80. ANAG’a göre zam verse iki kat zam alacak. TÜİK’e göre yarısı veriliyor. Kul hakkı yemenin tanımı neyse TÜİK eliyle bu iktidarın herkese yaptığının adı da budur. TÜİK; AK Partili seçmenin de MHP'li memurun da AK Partili memurun da cebinden her ay para çalıyor. TÜİK bir kurum, bir bina. TÜİK ne derse onu yapıyor. TÜİK’e ‘çal’ demişler. Israrla istedik. Alaattin Aktaş’ı haberinden dolayı tebrik ediyorum, TÜİK'in bu hesabı nasıl yaptığını ilan etti. TÜİK yaptığı açıklamada bu tabloyu doğruladı. Zeytinyağı fiyatında yüzde 110, et dönerde yüzde 160, kiralarda yüzde 400 yalan var. Bu işin önü söz, arkası para. Maaşa yapılan zam, TÜİK'in verdiği rakamla yapılıyor. O yüzden bugün TÜİK, bu iktidara oy veren herkesin de vermeyen herkesin de cebinden para çalıyor. Ama TÜİK kurumdur. O kurumu yöneten birileri vardır. Ve onları atayan biri vardır. Diyor ya ‘Sorumlusu benim, ben.’ İşte cebinizden para çalan TÜİK’in Başkanı'nı atayandır. Bir de geçen gün demiş ki ‘CHP’li belediyelerde yolsuzluk varmış ama kabul etmiyormuşuz. Hırsız hiç ‘ben hırsızım’ der miymiş?’ Bu, hırsızın ‘Hırsız benim’ dediği tablodur.

''Kula'da yolsuzluk var’ diyen ispatlayacaktır. İspatlamayan iftiracıdır”

Dedi ki ‘Manisa'nın Kula Belediyesi'nde büyük bir yolsuzluk oldu. O yüzden belediye başkanını aldılar.’ Memleketim Manisa'da Kula Belediye Başkanı tutuklandı, doğru. Tutuklanma sebebi kavga, şiddet. Kavgayı, şiddeti, darbı onaylamıyoruz. Çekicili ifadeler var, süreci yakından takip ediyoruz. Ama kendisi gazi olan, polis emeklisi Belediye Başkanımıza darptan, kavgadan ceza verilirse, suçu ispat edilirse boynumuz kıldan ince. Kula'da bir kuruş yolsuzluk değil, kamunun alacağını tahsil etmek için yetkinin aşılması, olmadık işlere sapılması, kavgalara karılşılması vardır. Ama Belediye Başkanımızın namusuna kefiliz. ‘Kula'da yolsuzluk var’ diyen ispatlayacaktır. İspatlamayan iftiracıdır. 

''Üç işçi konfederasyonunun Sayın Genel Başkanları enflasyon zammını istediler”

Ocak ayından beri meydan meydan, emekli maaşının asgari ücret olmasını savunduk. Dinlemediler, yapmadılar. Şimdi kök maaşına enflasyon koyuyor. Hükümet halen daha üç maymunu oynuyor. Emekliyi görmüyor, duymuyor, emekli için bir şey söylemiyor. Bugün üç işçi konfederasyonunun Sayın Genel Başkanları üç maymunu oynayanlara karşı ağızlarını açtılar, enflasyon zammını istediler. Bugüne kadar önceki Genel Başkanımız, biz sendikaları zaman zaman eleştirdik. Ama bugün, verilmeyen enflasyon zammını ve emekliye bir asgari ücreti talep eden DİSK'in, TÜRK-İŞ’in ve HAK-İŞ’in tüm genel başkanlarına teşekkür ediyorum. Üyelerinin mücadelesinin karşısında saygıyla eğiliyorum.

''Emekliler sizin keyfinizi mi bekleyecek''

Dün, iktidar sözcüsü çıkmış, ‘Çalışma yapılıyor, alınmış bir karar yok.’ Emekliler sizin keyfinizi mi bekleyecek? Bir de tutmuşlar, ‘Çalışma yapıyoruz, 12 bin lir olabilir.’ 10 bin lira alan emekliye yüzde 20 zam yapsan ne olacak? Açlık sınırı bir kuruma göre 19 bin, bir kuruma göre 20 bin, bir kuruma göre 30 küsür bin lira. Emeklilere asgari ücretin verilmesi lazım. Asgari ücrete zam yapılması lazım. CHP’li belediyeler olarak her birisi emekliye başka başka şeyler yapıyorlar. Hepsini birden ‘Emekli Halk Kart’ altında birleştiriyoruz. O kartla yakıtta, doğal gazda, pek çok üründe markette, pazara giderken pazar desteğiyle CHP’li belediyeler size destek olacaklar.

''Mehmet Şimşek zamma direniyorsa Tayyip Erdoğan, ‘Diren’ dedi diye direniyordur''

1 Temmuz'da zam bekledik, size gelmedi ama her şeye geldi. Ve bir bakan var, halen daha asgari ücretliye zam yapılmamasının karşısında inatla direniyor. Tabii onun direnmesi bir şey değil. Onu atayan ona ‘Diren Mehmet. Verme Mehmet. Arkanda ben varım. Seni ben atadım. Ben suçu üstüme almak istemiyorum. Ben yıpranmayayım. Kötü sen ol. Benim haberim yokmuş gibi olsun’ diyor. Mehmet Şimşek zamma direniyorsa Tayyip Erdoğan, ‘Diren’ dedi diye direniyordur. Sayın Erdoğan, Mehmet Şimşek'i atadığı gün, bütün sorunları çözsün diye atadı. O geldiğinde enflasyon yüzde 39’du, şimdi yüzde 71. Asgari ücretin 25 bin lira olmasını bekliyoruz, istiyoruz. Bu mücadelenin sonuna kadar arkasındayız.

''Zam yaparsan geçim olur, zam yapmazsam seçim olur''

Demişler ki ‘Dört yıl boyunca seçim yok, herkes hesabını da ona göre yapsın.’ Bu sefer işler öyle kolay değil. 31 Mart'ta gördük; emeklinin çektiği azabı, sana da yaşattığı gazabı. Bundan sonraki süreçte de hem emekçiler hem emekliler hem işçiler hem de esnaflar, eğer bu iktidara sesini duyurursa, tepkisini gösterirse karşınızda durabilecek hiçbir güç yoktur. Buradan bir kez daha söylüyorum: Ey Recep Tayyip Erdoğan, ey Devlet Bahçeli, ey Cumhur İttifakı; Bu emeklilere, bu çalışanlara, bu esnafa ve bu çiftçilere hakkını vereceksin. Zammını yapacaksın. Zam yaparsan geçim olur, zam yapmazsam seçim olur. 

Türkiye’yi ayağa kalkmaya davet ediyoruz. Buradan bütün Türkiye'ye sesleniyorum: Türkiye, bu akşam saat 21.00’de ayağa kalk. Evlerinde yanan ışıkları eğer zam istiyorsan, emekliye zam istiyorsan, asgari ücrete zam istiyorsan, çaya, buğdaya, Malatya'nın kayısısına, fındığa, darıya, üzüme, narenciyeye fiyat istiyorsan, asgari ücret artsın, emekli maaşı bir asgari ücret olsun diyorsan bu akşam 21.00’de başlıyoruz. Işıkları yakın, kapatın. Uzaydan görünecek. Kendinizi gösterin. Zam isteyenler bizimle birlikte olsun. Ayağa kalkın, ışıkları yakın. Hep birlikte sesimizi duyuracağız. Durmadık, yeni başlıyoruz. Zammı söke söke alacağız.''Ankahaber