Önce İnsan Sonra Haber

14 Mayıs’ta, Beştepe’deki müdürü kovacağız!

Yolsuzlukta 1’inci lige çıktık. İsrafta, 1’inci lige çıktık. Hatta enflasyonda, dünya şampiyonluğuna oynuyoruz.

Gündem 1 Şubat 2023 Çarşamba / 1 yıl önce
14 Mayıs’ta, Beştepe’deki müdürü kovacağız!

Ekleyen: Kozmiktürk

İYİ Parti lideri Meral Akşener, partisinin grup toplantısında gündeme ilişkin önemli açıklamalarda bulundu. Akşener, "Sayın Erdoğan! Bu alçakları bulmak, senin vazifendir. Emniyetin ve yargının, işini yapmasına engel olanları bulmak, Senin sorumluluğundur! Adaletin yerini bulmasını sağlamak, Senin boynunun borcudur! Aksi takdirde, bu kan, senin de eline bulaşır!" diyerek Sinan Ateş çağrısında bulundu.

İYİ Parti Genel Başkanı Meral Akşener partisinin grup toplantısında konuştu.

Akşener "Geçen hafta söylemiştim; '14 Mayıs’a kadar, her konuşmamda; Sayın Erdoğan’a, aynı soruyu soracağım' demiştim. Sayın Erdoğan! 38 yaşındaki, genç bir akademisyene, Ülkü Ocakları Eski Genel Başkanı’na, Ankara’nın göbeğinde, kim suikast düzenledi? Banuçiçeğin ve Bengisu’nun babasına, Sinan Ateş’e, kim kıydı? Katiller, nerede saklanıyor? Saklanmalarına, kim izin veriyor? Yargı sürecini, kimler baltalıyor?Bu sorulara cevap vermeden, o koltukta rahat oturamazsın!" diye başladı.

Akşener'in açıklamaları şu şekilde:

Geçen hafta söylemiştim:“14 Mayıs’a kadar, her konuşmamda;

Sayın Erdoğan’a, aynı soruyu soracağım.” demiştim.

Sayın Erdoğan!38 yaşındaki, genç bir akademisyene,

Ülkü Ocakları Eski Genel Başkanı’na,

Ankara’nın göbeğinde, kim suikast düzenledi?

Banu çiçeğin ve Bengisu’nun babasına, Sinan Ateş’e, kim kıydı?

Katiller, nerede saklanıyor?

Saklanmalarına, kim izin veriyor?

Yargı sürecini, kimler baltalıyor?

Bu sorulara cevap vermeden koltukta rahat oturamazsın!

Devletin içinde, mafyalar, çeteler, uyuşturucu satıcıları kol gezerken;

“Cumhurbaşkanıyım” diye, ortalıkta gezemezsin!

Banu çiçeğin, babasız geçen, ilk doğum gününde,

Gece başını, yastığa koyup, rahat rahat uyuyamazsın!

Beni iyi dinle, Sayın Erdoğan!

Vicdana sığmayanı, Türkiye’ye sığdıramazsın!

Hiçbir haksızlığa boyun eğmeyenleri, ne yaparsan yap, susturamazsın!

“Milletin adamıyım” diye böbürlenip;

Milletin canına kastedilirken, susamazsın!

Bu millet sana, ne istediysen verdi.

Sense gittin, ucube bir sistemi başımıza bela ettin.

“Ayağımda pranga var.” dedin.

“Tüm yetkiler benim olsun.” dedin.

“Tek söz sahibi ben olayım.” dedin.

Madem öyle;

Madem, prangalarından sıyrıldın;

O zaman söyle bakalım:

Sinan Ateş’in katilleri nerede?

Madem öyle; Madem, tek söz sahibi sensin;

O zaman söyle bakalım: Katilleri kim saklıyor?

"AKSİ TAKDİRDE, BU KAN, SENİN DE ELİNE BULAŞIR!"

Madem öyle;

Madem, tüm yetkinin sahibi sensin;

O zaman söyle bakalım: Adalet neden yerini bulmuyor?

Sayın Erdoğan!

Bu alçakları bulmak, senin vazifendir.

Emniyetin ve yargının, işini yapmasına engel olanları bulmak,

Senin sorumluluğundur! Adaletin yerini bulmasını sağlamak,

Senin boynunun borcudur! Aksi takdirde, bu kan, senin de eline bulaşır!

Bu vebal, senin de yakana yapışır! Bu gözyaşları, seni de bulur! Can almayı kendilerine, hak gören alçaklar;

Bu ülkede, elini kolunu sallayarak dolaşamaz.

Çünkü devlet; Katilleri koruyup kollama yeri değildir.

Çünkü devlet; Cinayeti örtbas etme yeri değildir.

Çünkü devlet; milletin vicdanını yaralama yeri değildir!

Şimdiye kadar sustun, duymazdan geldin, görmezden geldin.

Artık senin üstüne düşen, bir seçim yapmaktır.

"SEÇİMİNİ YAP, SAYIN ERDOĞAN!"

Ya bu şehir eşkıyalarını, görmezden gelmeye devam edeceksin; ya da, bu işin sonuna kadar gideceksin. Seçimini yap!

Ya Sinan Ateş’in kanını yerde bırakacaksın;

Ya da, hesabını soracaksın. Seçimini yap!

Ya makamının hakkını verip, bu alçaklığın karşısında, dik duracaksın.

Ya da, katillerin, alçakların karşısında, boyun eğeceksin.

Seçimini yap, Sayın Erdoğan!

Ben bir anne olarak, bir babaanne olarak,27 yıldır, aktif politika yapan, bir siyasetçi olarak, Böyle alçak bir suikast, sessiz kalamam. Kalmayacağım!

Gerçek katiller, gün yüzüne çıkana kadar; bu kürsüden, acizliğini, yüzüne vurmaya devam edeceğim! Yer delinse de, gök yıkılsa da, vicdanları titremeyenlere inat;

“Sinan Ateş’in katilleri nerede?” diye sormaya, devam edeceğim!

Ne diyor Abdürrahim Karakoç?

Mevzuatlar kısıyor, hakikatin sesini; Kulaklar sağırlaştı, lisanlar kör ve topal.

Zorbalar talan etti, adalet ilkesini; Dert yükü ağırlaştı, vicdanlar kör ve topal...”

Biz, İYİ Parti olarak;

Tüm susanlara inat; Hakikatin sesini duyurmaktan vazgeçmeyeceğiz!

Tüm zorbalara inat;

Adaleti, hakkı, hukuku çiğnetmeyeceğiz! Vicdanları kör, yürekleri topal, kalpleri sağır olanlara inat; bu çarpık düzeni, biz değiştireceğiz!

Ant olsun, şart olsun!

Ocaklara, bir daha böyle ateşler düşmesin diye;

Sinan Ateş’ler bir daha katledilmesin diye; Evlatlar babasız kalmasın,

Devlet milletinden kopmasın diye; yılmadan mücadele etmeye devam edeceğiz!

"AK PARTİ VE MHP OYLARIYLA REDDEDİLDİ"

Değerli milletvekilleri;

Biliyorsunuz, EYT kanun teklifi, Yüce Meclisimize sunuldu.

Biz, en başından beri, EYT'li kardeşlerimizin sorununun çözümüne, bir sosyal yardım olarak değil; bir hak kaybının giderilmesi ve nesiller arası adaletin sağlanması olarak baktık.

Bununla birlikte, sosyal güvenlik dengesine olan etkisini de, göz ardı etmedik.

Ne var ki, Ak Parti İktidarı; vatandaşın faydasına olan, her meselede olduğu gibi; bunu da, bir lütuf gibi sunmaktan, geri durmadı. Hatırlayın! Tarih 24 Ekim 2018…

İYİ Parti Grubu olarak, EYT’li kardeşlerimizin sesini duyduk ve meselenin araştırılması için, mecliste bir önerge verdik.

Yetinmedik, Etli kardeşlerimizle birlikte çalışıp, sürdürülebilir bir çözüm planını, beraber ortaya koyduk.

Bu kürsüden de, tüm Türkiye’ye duyurduk.

Hatta EYT çözüm planımızın, yıllık maliyeti;

Geçmediğimiz köprüler, kullanmadığımız yollar, gitmediğimiz hastaneler, binmediğimiz uçaklar için, yandaşlara ödenen, hazine garantilerinin, yıllık yükünden, daha azdı!

Önergemiz, Ak Parti ve MHP oylarıyla reddedildi.

Çözüm planımız, duymazdan gelindi.

Âmâ nedense birden, Etli kardeşlerimiz için, “çift dikiş” diyenler; “seçim kaybetsem bile yapmam” diyenler; “zaten yapacaktık, zamanının gelmesini bekliyorduk” demeye başladılar. Olsun… Hep söylüyorum.

Bizim çözümlerimiz, projelerimiz, mirî maldır.

Alsınlar, uygulasınlar.

Biz, milletimizin yararına olan, her projemizin, hayata geçirilmesinden, ancak memnuniyet duyarız. Yeter ki, doğru düzgün uygulasınlar…

Ama gelin görün ki; Eskiler, “gönülsüz yenen aş, ya karın ağrıtır, ya baş” demişler…

Hemen her konuda olduğu gibi, EY konusunda da, yarım yamalak iş yaptılar. Yeni mağdurlar meydana getirmekten çekinmediler. Mevcut kanun teklifinde;

1999 yılında, yürürlüğe giren yasanın, zorunlu kıldığı, yaş sınırı, kaldırılıyor.

Ancak bu sefer de; aynı yasanın artırdığı, prim ödeme gün sayısı, değiştirilmiyor.

Oysa iktidar, yaptığı kafa karıştırıcı açıklamalarla, insanlarımızı bunun tersine inandırdı. Ve gelinen noktada, EYT’likardeşlerimiz, şimdi de, prime takıldılar.

Buradan, iktidara seslenmek istiyorum: Net bir şekilde bilgilendirmediğiniz için, vatandaşlarımız; borçlanma hakkından, faydalanmak adına; arabasını sattı, kredi çekti, para yatırdı. Şimdi onlara, “Prim ödeme gün sayınız yetmiyor.” diyorsunuz.

Biz boşuna, “Devlet Ciddiyet Yakışır”,

“Devlete Liyakat Yakışır” demiyoruz…

Madem, bizim çağrımız ve mücadelemizle harekete geçtiniz; bari çözüm önerimizi de, bütünüyle alsaydınız…

Madem giderayak, seçim için de olsa, milletin yararına, bir iş yapacaktınız; bari onu da, doğru düzgün yapsaydınız…

"SEÇİME KADAR, GEREKENİ YAPTILAR, YAPTILAR…"

Nitekim

Bu meseleden etkilenen, bir başka kesim de, sayıları milyonu bulan, staj ve çıraklık mağdurlarımız...

Onların sorunlarının da, bu kanun teklifiyle, çözülmesini bekliyorduk.

Ama sizin, bir şeyi, bin defa söylemeden, yapmamak gibi, bir garip huyunuz var. Yazıktır, günahtır! Bu insanların haklarını, niye vermiyorsunuz?

Bu konu için de, önerge verdik. İYİ Parti olarak;

“Mağdur kardeşlerimizin, çıraklığa ve staja başladıkları tarih, uzun vadeli sigorta başlangıcı olarak sayılsın.” dedik. Hak ve adalet, bunu gerektiriyor.” dedik.

Seçime kadar, gerekeni yaptılar, yaptılar…

Yapmazlarsa, kimse merak etmesin…

14 Mayıs’tan sonra, biz geliyoruz. İYİ Parti iktidarında, emeklilik sistemini, tümüyle ele alacağız. Adil, sürdürülebilir ve gerçekçi bir sistemi, tüm emekçilerimizle buluşturacağız.

Emin olun, çok az kaldı.

Aziz milletim; Sayın Erdoğan, bundan tam 11 yıl önce,2023 vizyonunu açıklamıştı.

Sözde geniş görüşlülük, özde atmasyon olan açıklamasını yaptığında, dolar kuru, 1 lira 75 kuruştu.

Bugün nihayet, o vizyonun, gerçekleşeceği söylenen,2023 yılına girdili…

Ve dolar, 18 lira 81 kuruş… Sadece bu durum bile, aslında her şeyi anlatıyor…

Geçtim vizyonu, büyük bir çapsızlığın, ibretlik eseri, tüm görkemiyle, karşımızda duruyor. Mesela;2012’de, Sayın Erdoğan demişti ki;

“Siyasete katılma ve siyaset yapma hakkına getirilen yasaklar, ortadan kaldırılacak.

Ancak gelin görün ki;2023’te, ahmaklığa, “ahmaklık” demek bile, siyasi yasak sebebi oldu. Mesela, demişti ki; “İşsizliği, yüzde 5’e çekeceğiz.

Ancak gelin görün ki;2023’te, bu da yalan oldu.

İş aramaktan umudunu kesenleri bile, işsiz saymayan TÜİK’in, makyajlı rakamlarına rağmen; hedefi tutturmayı geçtim, işsizliği katladılar.

Mesela, demişti ki; “Dünyanın en büyük, 10 ekonomisi arasına gireceğiz.”2023’e geldiğimizde, bırakın yükselmeyi, yerimizi bile koruyamadık.

2012’de, dünyanın 17’nci ekonomisiydik;2023’te, 20’nci ekonomisi olduk.

Mesela; Sayın Erdoğan demişti ki; “Ar-Ge harcamalarında, dünyada 1’inci lige çıkacağız.

Peki, 2023’te ne oldu? Ar-Ge’de, amatör kümeye düştük…

Ancak hakkını yemeyelim. Mesela; Yolsuzlukta 1’inci lige çıktık. İsrafta, 1’inci lige çıktık. Hatta enflasyonda, dünya şampiyonluğuna oynuyoruz.

Mesela, yine 2012’de, demişti ki; “Türkiye, teknoloji ihraç eden ülke olacak.”

2023’te ise; bu fevkalade parlak arkadaşımız, herhâlde, kendi vizyonunu, yanlış anlamış olacak;

Türkiye, maalesef, teknoloji ihraç eden değil, teknoloji ithal eden bir ülke oldu.

"YAPTIKLARININ HESABINI, MİLLETİMİZLE BİRLİKTE, SANDIKTA SORACAĞIZ!"

Ezcümle;

Sayın Erdoğan’ın, yine bir seçim döneminde,2023 vizyonu diye şişirdiği, boş vaatleri,

Her zamanki gibi, yine baştan sona yalan oldu…

Aziz milletim Bir şirket müdürü düşünün:

Şirketi büyüteceğini söylesin; âmâ şirketi küçültsün. Kâr rekoru kıracağım.” desin; âmâ zarar rekoru kırsın.

Şirket zarar ederken, borçlanıp uçak alsın.

İşleri, eşe dosta paslayım, şirketin kasasını boşaltsın. Çalışanlara maaş ödeyemezken, lüks ofisinde, tüm gün ense yapsın. Sizce bu müdüre ne yaparlar?

Kovarlar değil mi? İşte 14 Mayıs’ta, biz de, Beştepe’deki müdürü kovacağız!

Yaptıklarının hesabını, milletimizle birlikte, sandıkta soracağız!

Şunun şurasında, 102 gün kaldı.

102 gün sonra, bu vizyonsuzluktan, bu beceriksizlikten, bu vasatlıktan kurtulacağız! Hiç merak etmeyin, o sene bu sene! Değerli arkadaşlarım;

102 gün sonra, iktidar değişecek ama sanayi ve teknoloji alanında, her geçen gün, geriye giden bir Türkiye gerçeğiyle, maalesef karşı karşıyayız.

Elimizdeki veriler, rakiplerimizin ve dünyanın, gerisinde kaldığımızı gösteriyor.

Dünya Bankası verilerine göre;2014-2019 döneminde, çalışan başına, sanayi katma değerimiz, her yıl ortalama, yüzde 2,1 artmış.

Âmâ aynı artış, dünyada ortalama, yüzde 2,4,kendi gelir grubumuzda ise, ortalama, yüzde 5,3 olmuş.2011-2021 döneminde ise; toplam faktör verimliliği artışının, büyümemize katkısı, yüzde 12 olmuş. Oysa bu oran, Romanya’da, yüzde 50,

Bulgaristan’da, yüzde 45,Polonya’daysa, yüzde 27 olarak gerçekleşmiş.

Peki, gelişmiş ülkelerle, gelişmekte olan ülkeler arasındaki, verimlilik farklarının nedeni nedir, biliyor musunuz?

Büyük bir oranda, teknolojik gelişmelere uyum sağlayamamak. Mesela bir örnek vereyim: Kaç yıldır, “Sanayi 4.0’da öne çıkacağız.” diyorlar, değil mi? Peki, bu dönüşümün, kolaylaştırıcı faktörü olan, internet hızı ve altyapısında, ne durumdayız? Uluslararası verilere göre, sabit internet hızında, Aralık 2022 itibariyle;178 ülke arasında, 106’ncı sırada yer alıyoruz. Rakip ülkeleri geçtim; Gelişmişlik abidesi, Nikaragua ve Ruanda’da bile, internet bizden hızlı… İşte size, Ak Parti iktidarının, “Sanayi 4.0” hamlesi… Değerli arkadaşlarım; Dünya Bankası verilerine göre;

"ÇOK BÜYÜK POTANSİYELİ OLAN, GÜÇLÜ BİR ÜLKEYİZ"

Dünyadaki toplam ihracatın, yüzde 20’si,yüksek teknolojili ürünlerde gerçekleşiyor. Bizdeyse bu oran, 2007 yılında, yüzde 2,1 iken,2021’de, yüzde 3,3 oldu… Şimdi elbette, “Burada büyük başarı var.” diyecek, Ak Partili, havuz yorumcuları olabilir. Âmâ maalesef, işin aslı pek de öyle değil. Çünkü aynı dönemde, bu oran; Romanya’da, yüzde 4,4’ten, yüzde 11 buçuğa, Polonya’da, yüzde 3,8’den, yüzde 9,4’e,Çekya’da ise, yüzde 15,2’den, yüzde 20,3’e çıkmış. Yani;

Üretimlerinde, esaslı bir teknolojik dönüşüm yaşayan ülkeler, ileriye doğru bir sıçrama yaparken; Ak Parti’nin, kendisine geniş görüşlülük er yönetim anlayışıysa, bizi yarı yolda bırakmış. Peki, bu duruma şaşırıyor muyuz? Maalesef şaşırmıyoruz. Çünkü bu sıçramayı yapabilmek için; İşinin ehli, alanında uzman kadrolarla çalışmak gerekiyor. Âmâ biliyorsunuz ki, bizde böyle kadrolar yok. Onun yerine; Bay Kriz ve Nebati Bakan ikilisi gibi bir realite var… Aziz milletim; Hâlbuki

Dünyanın, en güzel coğrafyasında yaşıyoruz. Dünyanın, en bereketli topraklarında yaşıyoruz.

İmkânları ve kaynakları olan, zengin bir ülkeyiz. Çok büyük potansiyeli olan, güçlü bir ülkeyiz.

Emin olun, Türkiye’nin çözülemeyecek hiçbir sorunu yok. Zengin, mutlu ve huzurlu bir Türkiye’nin önünde, tek bir engelimiz var: Bay Kriz ve beceriksizliğiyle, artık dünya çapında bir marka haline gelen ekibi… Nitekim bu yıldızlar karmasının liyakatli yönetiminde; Rekabet endeksinde, 36 OECD ülkesi arasında, sonuncu sıradayız. Yüksek teknoloji ürünlerinin ihracatında, dünyada 38’inci sıradayız. Küresel piyasalarda, yüksek teknoloji ürünlerinin oluşturduğu pazar, son 20 yılda, toplam pazarın, yüzde 35’ine ulaşarak,15 trilyon dolara yükseldi.

Ülkemizde ise, yüksek teknoloji ürünlerinin, ihracattaki payı, yüzde 3 seviyesinde kaldı.

Yani bu oranla Malezya, Polonya, Meksika, Peru gibi ülkelerin bile, gerisinde kaldık.

Türkiye’nin, 15 trilyon dolarlık bu devasa pazarın, dışında kalması, tamamen Bay Kriz ’in eseridir. Bu pazardan, yüzde 1 pay alabilseydik; bakın, tekrar ediyorum, sadece yüzde 1 pay alabilseydik; Bugün, dış ticaret fazlası veren, zengin, müreffeh bir Türkiye’de yaşıyorduk.

"İTHALATA DAYALI, MONTAJ HATLARI İLE ZENGİNLEŞEMEYİZ"

İşin en acı tarafı da nedir, biliyor musunuz? Türkiye, bu pazardan önemli bir pay almak için,

İhtiyacı olan her şeye sahipti. Âmâ ne yazık ki; Bay Kriz ve iktidarının vizyonsuzluğu,

Türkiye’ye, 20 yıl kaybettirdi. Mesela; Polonya, kaynaklarını, yüksek teknoloji üretmek için kullanırken; Bay Kriz, yandaşlarının, cebini doldurmak için kullandı… Mesela; Güney Kore, yüksek teknoloji üreten, üniversitelere, araştırma merkezlerine, yatırım yaparken; Bay Kriz, yandaşlarıyla, getirim projeleri kovalama derdindeydi… Mesela; Hollanda, tarım teknolojilerine, yatırım yaparken; Bay Kriz, yurt dışından, et ve buğday ithal etmekle meşguldü.

Türkiye teknoloji yarışında, her gün daha da geriye düşerken; Bay Kriz, tarihi eşeleyip, geçmiş kavgaları, körüklemenin peşindeydi. İşte bu ibretlik vizyonsuzluğun sonucunu, bugün hepimiz çekiyoruz: Bugün, 600 milyar dolarlık, yarı iletken pazarından, Türkiye’nin aldığı pay, sıfır!

150 milyar dolarlık, LED panel pazarından, Türkiye’nin aldığı pay sıfır! 8 trilyon dolarlık, bilişim sektöründen, Türkiye’nin aldığı pay, binde birin altında!120 milyar dolarlık, pil endüstrisinden, Türkiye’nin aldığı pay, sıfıra yakın! Aziz milletim; Türkiye’nin, katma değeri olmayan ürünler satarak, zenginleşme şansı yok.

Bu bir gerçek. Yabancılara konut satarak, zenginleşemeyiz. Fason tekstil üretimi ile zenginleşemeyiz. İthalata dayalı, montaj hatları ile zenginleşemeyiz.

Taklit ürünler üreterek, zenginleşemeyiz. Bu topraklardan; Yüksek teknoloji üreten, dünya markaları çıkarmadan, maalesef zenginleşemeyiz! Türkiye’nin zenginleşmesi; kaynaklarını, potansiyelini, harekete geçirerek mümkündür! Üreterek, gencine, kadınına istihdam sağlayarak mümkündür! Yüksek teknoloji ürünleri geliştirip, ihraç ederek mümkündür! Rekabetçiliği, değeri düşük Türk Lirası üzerinden değil; katma değeri yüksek bir ürün gamı üzerinden, kurgulayarak mümkündür! Sürdürülebilir bir kalkınma programını, hayata geçirerek mümkündür! Ezcümle; Türkiye’nin büyümesi, zenginleşmesi ve gelişmesi,

21’inci yüzyılın değer setlerini yakalayıp; Cumhuriyet’in ikinci asrında, Türkiye’de yaşatarak mümkündür! Yani; İYİ Parti iktidarıyla mümkündür! Bugün ülkeler, silahla işgal edilmiyor. Ekonomik güçle işgal ediliyor. İzolasyon gücüyle işgal ediliyor. Teknoloji şirketleriyle işgal ediliyor. Bunun lamı cimi yok. Yüksek teknolojide dünyayı yakalayıp, öne geçmek, Türkiye için bir egemenlik meselesidir! Âmâ çift yol yapmayı, yüksek teknoloji zanneden, liyakatsiz kadrolarla; Maliyetinin 10 katına, köprü ihale etmeyi, kalkınma zanneden, Bay Kriz’le; Stratejik yatırımları ise, seçim malzemesi olarak gören, sığ bir zihniyetle; Türkiye, ilerleyemez. Eğer, yoksulluktan kurtulmak istiyorsak; “Yeter, söz de, huzur da, zenginlik de milletindir!” demek istiyorsak; Bölgemizde, dünyada, sözümüz geçsin istiyorsak; bundan 20 yıl sonrasını düşünüp, adımlarımızı, ona göre atmak zorundayız.

"ÇÜNKÜ BİZİM İÇİN; KALKINMA DEMEK; ÜRETİM DEMEKTİR"

O nedenle, siyaset; düne takılı kalıp, bugünde oyalanmamalıdır. Siyasetin odak noktası, her daim gelecek olmalıdır. Siyasetin önceliği, yapay zekâ olmalıdır. Siyasetin önceliği, Sürdürülebilirlik, yenilenebilir enerji ve batarya teknolojileri olmalıdır. Siyasetin önceliği, blok zinciri olmalıdır. Çünkü bugün, bunları konuşmazsak; yarın yoksulluğu, açlığı, yokluğu konuşmaya, devam etmek zorunda kalırız. Bu kadar basit! Milletimizin beklentisi, Türkiye’nin kalkınmasıdır. Milletimizin beklentisi, Türkiye’nin özgürleşmesidir. Milletimizin beklentisi, Türkiye’nin zenginleşmesidir. İYİ Parti, işte bu haklı beklentileri, ilk seçimle birlikte, hayata geçirecek iradenin, ta kendisidir! Hiç merak etmeyin, çok az kaldı! Aziz milletim;

İYİ Parti’nin, sanayi politikalarından, daha önce de, yine bu kürsüde bahsettim. Tüm politika yapıcıların; farklı sektörlerin; firmaların, çalışanların; yani, ekosistemin, tüm bileşenlerinin; uyum içinde çalışmasını, hedeflediğimizi söyledim. Kalkınma perspektifimizin merkezine, inovasyonu ve yatay politikaları, aldığımızdan bahsettim. Sektörleri ayırmak yerine, her sektörde rekabetçi olmamızı ve rekabetçi kalmamızı sağlayacak, yetkinlikleri geliştirmeyi, amaçladığımızı vurguladım.

Ayrıca; Geçen sene, Mart ayında düzenlediğimiz, Kalkınma Kongremizin, 3’üncü oturumunda;

Sanayi ve teknolojik dönüşüm alanındaki, eylem planımızın, detaylarını da, kamuoyuyla paylaştık. Kalkınma Politikaları Başkanımız, Ümit Özlale; o günkü sunumunda; sanayi ve teknolojik dönüşümle, doğrudan ilgili,59 eylem ve projemizi sundu. Mesela: Emlak-Sanayi modelimiz… Mesela; ARF Enstitülerimiz… Mesela; Engin Arık Topluluğu projemiz…

Mesela; Yatırım İzleme ve Destekleme Sistemimiz… Mesela; Kuzey-Güney Demiryolu ve Lojistik Ticaret Merkezleri projelerimiz… Mesela; Teknoloji Kampüslerimiz… Mesela; İkinci şans okullarımız… Mesela; Dijital Göçebe Vizesi projemiz… Mesela; Yeni nesil ekonomik bölgelerde çalışacak, nitelikli personel için, gelir vergisinden, tam muafiyet gibi; istihdam çözümlerimiz…

Mesela; Çevik kamu teşvik ve destekleri yaklaşımımız… Mesela; Sanayide çevresel dönüşüm ve mekânsal planlama çözümlerimiz… Ve daha nicesi… Tüm bunları neden hatırlattım? Çünkü İYİ Parti olarak biz; “Türkiye, her alanda, stratejisinin merkezine, kalkınmayı koymalıdır.” diyoruz.

"SAYIN ERDOĞAN’A RAĞMEN OLMUŞTUR"

Çünkü bizim için; kalkınma demek; üretim demektir, istihdam demektir. Çünkü bizim için;

Kalkınma demek; insanımızın zengin, hanelerimizin mutlu, gençlerimizin, umutlu olması demektir. Çünkü bizim için; kalkınma demek; Atatürk’ümüzün, büyük vizyonunun anahtarı demektir! Türkiye, bölgesel olarak, çok avantajlı bir konumda. Ancak, Sayın Erdoğan’ın,

Ekonomideki, fantastik deneyleri; demokrasiden uzak, siyaset anlayışı ve devlet yönetiminde, vasatlığı kurumsallaştıran, liyakat alerjisi; kalkınmamızı engelleyen, en büyük faktör olmaya,

Maalesef devam ediyor. Bugün, ihracatımızın, 255 milyar dolara gelmesi;

Sayın Erdoğan’ın sayesinde değil; Sayın Erdoğan’a rağmen olmuştur.

Yani biz, 14 Mayıs’ta, sadece, Sayın Erdoğan’ı emekli etmeyeceğiz. Aynı zamanda, özgür bir Türkiye’nin de, önünü açacağız. Hukukun işlediği, adil bir Türkiye’nin de, önünü açacağız.

İnişli çıkışlı bir devri kapatıp, istikrarlı bir ekonominin de, temellerini atacağız. Yatırımların önündeki, tüm engelleri de, hızla, 100 gün içinde, ortadan kaldıracağız. Ve Türkiye’yi bir yatırım üssüne çevireceğiz.14 Mayıs, güçlü ve zengin bir Türkiye’nin, ilk adımları olacak!14 Mayıs, özgür ve demokratik bir Türkiye’nin, kırılan zincirleri olacak!14 Mayıs, milletimizin evindeki, ocağındaki, gönlündeki huzurun, başlangıcı olacak! Hiç merak etmeyin;

14 Mayıs’tan sonra, her şey çok İYİ, her şey çok güzel olacak! Aziz milletim; Biliyorsunuz, Pazartesi günü;6 siyasi parti olarak, Ortak Politikalar Metnimizi, kamuoyuyla paylaştık.

"PAZARLIK SİYASETİ PEŞİNDE KOŞANLARIN DEĞİL; MİLLETİN SELAMETİ İÇİN, SABREDENLERİN MÜCADELESi"

Çalışmamız; Yarının, kalkınan, zenginleşen ve demokratikleşen Türkiye’si yolunda,

Atacağımız adımları tariflerken; aynı zamanda, istibdatta karşı, hürriyetin sesini savunuyor.

Yandaşa karşı, milletin sesini savunuyor. İsrafa, yolsuzluğa ve yandaş ekonomisine karşı, refahta eşitlenen Türkiye’yi savunuyor.

1 yıldır, ısrarla söylediğimiz bir şey vardı. Biz, 6 siyasi parti olarak, bu zamana kadar; İktidarın, önümüze yuvarladığı, siyasi yün yumaklarıyla değil; seçimi kazandıktan sonra, neler yapacağımızla ilgilendik. İşte bu çalışma da, 14 Mayıs’tan sonra yapacaklarımızın, somut planıdır. Sayın Erdoğan ve saz arkadaşları, Giderayak, kendilerini dedikodularla, iftiralarla ve hamasetle oyalarken; Biz; Milletimiz için, memleketimiz için çalıştık. İnsanlarımızın, mutlu geleceği için çalıştık. Yoksulluğu, nasıl bitireceğimize çalıştık. Zenginliği, nasıl getireceğimize çalıştık.

85 milyonun, huzurla nefes alacağı bir Türkiye’yi, nasıl inşa edeceğimize çalıştık! Ortak aklın ışığında, sorunlarımızı konuştuk. Çözümler için, hep birlikte emek verdik. Zengin, mutlu ve huzurlu bir Türkiye için; milletimizin yüzünün, umutla güldüğü, Yarının Türkiye’si için, hep birlikte hazırlandık. Ve Türkiye’nin, daha önce görmediği bir ilke, hep birlikte imza attık.

Bu vesileyle; Ortak Politikalar Metnimizin, hazırlanmasında emeği geçen; tüm genel başkanlara,

Ortak çalışma gruplarında yer alan, genel başkan yardımcılarımıza,

Sivil toplum, iş dünyası ve akademi paydaşlarımıza ve bu olağanüstü çalışmanın, tüm yükünü sırtlayan, uzman arkadaşlarımıza, yürekten teşekkür ediyorum. Çalışmamız, milletimize ve memleketimize, hayırlı, uğurlu olsun! Değerli dava arkadaşlarım; millet İttifakı, millete rağmen değil; milletle beraber yol yürüyecektir. Yani, muhalefetin istikametini, milletimiz çizecektir.

Yani; “milletin İstiklalini, yine milletin, azim ve kararlılığı kurtaracaktır! Bu yüzden, bizler;

Sosyal medya operasyonlarına, sözde kulis bilgileriyle yapılan, yönlendirmelere, tenha köşelerden kurgulanan, abluka girişimlerine, kulaklarımızı tıkayıp, sadece ve sadece, milletimizin sesini duyacağız! Çünkü bizim yürüttüğümüz bu mücadele; Pazarlık siyaseti peşinde koşanların değil; milletin selameti için, sabredenlerin mücadelesidir. Bu mücadele;

“Millet İttifakı kazanırsa, milletimiz kazanır, bu da bize yeter.” diyen, serdengeçtilerin mücadelesidir. Bu mücadele; Nefsini, memleket sevgisinin önüne koymayan,

Türkiye sevdalılarının mücadelesidir. Bu mücadele; Gezi’de sesini duyurmaya çalışanların;

En ücra mahallelerde, sandık başında, sabahlara kadar müşahitlik yapanların;

Boğaziçi Üniversitesi’nde, haysiyetini korumaya çalışan, akademisyenlerin mücadelesidir.

Bu mücadele; baskı altında, nefes alamayan, gençlerimizin; şiddete, açlığa ve sefalete mahkûm edilen, çocuklarımızın; Ak Partili olmadığı için, makbul vatandaş kabul edilmeyen milyonların;

Sürekli olarak haksızlığa uğratılan, mazlumların mücadelesidir.

Bu mücadele; Öldürülen kadınların; Şiddet gören doktorlarımızın;

Atanamayan öğretmenlerimizin; Enflasyon altında ezilen babalarımızın; Çocuğuna et yediremeyen, annelerimizin mücadelesidir. Bu mücadele; Batılın karşısında, hakkın mücadelesidir. Bu mücadele, Haramın karşısında, helalin mücadelesidir.

Bu mücadele, Zulmün karşısında, istiklalin mücadelesidir. Bu mücadele, İstibdatın karşısında, hürriyetin mücadelesidir! Ve bu kutlu mücadele; Hiçbir kaprise, hiçbir inada, kurban edilemez!

Hiçbir şahsi hırsa, hiçbir koltuk hesabına, feda edilemez! Milletin iradesi dışında, hiçbir iradeye boyun eğmez! Biz, Millet İttifakı’nı, Ferasetle, feragatle, fedakârlıkla kurduk. İstibdat zincirlerini kırmak, umudu yaşatmak için kurduk. Türkiye’ye, hak ettiği istikbali sunmak için kurduk.

Kimse merak etmesin. Kazanana kadar da buradayız. Hiçbir yere gitmiyoruz! Türkiye’nin, İYİ ve cesur insanları! Sandık ufukta gözüktü. Geri sayım başladı. Onların yalanlarının üzerine, İYİ Parti’nin, hakikat güneşi doğacak! Onların kumar masalarını, İYİ Parti’nin, stratejik aklı yıkacak!

Onların Bizans oyunlarını, İYİ Parti’nin, milletinden aldığı feraseti bozacak!

Çünkü İYİ Parti; milletin sesiyle, rota çizenlerin, milletin sevgisinden, güç alanların,

Milletin iradesini, kutsal görenlerin partisidir!

Çünkü İYİ Parti; Her daim, makulü savunanların partisidir! Çünkü İYİ Parti;

Türkiye’nin sorunlarına, çözüm getirenlerin partisidir! Çünkü İYİ Parti; Kurucu değerlerimizi, yaşatanların partisidir! İYİ Parti, Cumhuriyet birikimidir! İYİ Parti, devletle millet arasında kurulan, gönül köprüsüdür! İYİ Parti, zengin, güçlü ve mutlu Türkiye’nin, parlayan şafağıdır!

Ve hiç merak etmeyin;102 gün sonra, İYİ Parti, sandıkları patlatandır! Umutları doğurandır!

Milletin teveccühü ile iktidar olandır! Emin olun SENE, BU SENE! Toplantımızı şereflendirdiniz.

Sağ olun, var olun, Allah’a emanet olun."

meralakşenertbmm