Akşener, hesaplarının kontrol edildiğini doğruladı..
Benim değil oğlumun ve onun eşinin hesaplarının kontrol edildiği gayrı resmi bildirildi. Kimin olduğunu söyleyemem çünkü gayrı resmi bir bilgi. Ama biz ilgili bankaya müracat ettik. Şimdi o gayrı resmi bilgi resmi hale gelecek ya da o banka biz bulamadık diyecek.
Ekleyen: Kozmiktürk
İYİ Parti Genel Başkanı Meral Akşener, “Benim, oğlumun, gelinimin, dört kız yeğenimin, iki erkek yeğenimin, kocamın, çocukluk arkadaşlarımızın, fabrikası olan arkadaşlarımızın, efendim inşaat firması olan arkadaşlarımızın hiçbirinin bu ülkenin hiçbir belediyesiyle ne AK Parti belediyesiyle ne CHP belediyeleriyle herhangi bir irtibatı, iltisakı, işi gücü yoktur. Bunu ispat edemeyen şerefsiz oğlu şerefsizdir. İspat edildiği taktirde ben bu politikayı tümden bırakacağım. Şimdi buradan belediye başkanlarına sesleniyorum: Ben böyle bir işlerin içinde olmadığıma göre, e benim de birilerine arayıp kardeş sen şurada şu işi yap demediğime göre, şayet partimizde bu manada iş güç yapan vardı ise bunun karşılığı bu belediye başkanlarının bilgisi dahilinde midir değil midir? Yani Sözcü'de, Halk TV'de, Tele 1'de aklıma gelmeyen pek çok televizyon kanalında tebessüm ede ede sorulan, kendilerini mutlu etmiş o soruların cevaplarını an itibariyle ben kendimle iligli verdiğime göre, bundan sonra ilgili belediye başkanlarına sormalarını talep ediyorum” dedi.
İYİ Parti Genel Başkanı Meral Akşener, İYİ Parti Seçim Hazırlıkları ve İstişare Toplantısı'nda konuştu. Akşener, özetle şunları söyledi:
“Biz altı yıl evvel bir siyasi yolculuğa çıktık. Biz hakikaten demokrasiye talip, bu ülkeyi yönetmeye talip, içi daralan nefes alamayan insanlarımızın nefes almasını sağlamak için yola çıkmış bir siyasetiz. Makulde, anayasanın ilk 4 maddesini tartışmadan, vatanımızın birliğini, bütünlüğünü, milletimizin birbirine olan saygısını hedef edinerek bu ülkeyi feraha çıkabileceğimiz inancıyla yola çıktık. İYİ Parti'yi kurduk. O kadar korkuldu ki hemen jet hızıyla bir seçim tarihi ilan edildi. Bütün kanuni yükümlülüklere uymuş olmamıza rağmen, orada bir şaibe yaratıldı ve bizim CHP ile olan merhabamız, ne yapabiliriz cümlesninin kurulduğu ve irtibatımız ve daha sonra ittifaka evrilen sürecimiz başladı. Bir çözüm bulundu, sonuçta bir seçime girdik. O seçimden aynı şekilde 2018'de 43 milletvekili çıkarmış olduk. Grubu olan bir siyasi parti haline geldik. Ama tahrikler, iftiralar, komplolar... Bu bize uygulanmaya çalışıldı ama geçmedi. Sonuç itibariyle biz, grubu olan bir siyasi parti haline geldik. Meclis'te muhteşem bir performans sergilediler. Ama bütün bunlara rağmen 8 arkadaşımız çeşitli aralıklarla istifa ettiler. Bunu niye anlatıyorum? Dün akşam televizyonlara bakarken Tolga Akalın'ı televizyonda, Sözcü televizyonunda gördüm. Çok da başarılıydı. Ama sorular çok inciticiydi. Diğer televizyonlara zap yaptığımda benzer incitici soruların ağırlıklı olarak da muhalefeti temsil ettiğini iddia eden TV kanallarında ve mutylu bir yüz ifadesiyle sürdürüldüğünü gördüm. Demek ki bazı şeyleri anlatmak farz oldu.
“MİLLETVEKİLİ SEÇİLİRKEN HİÇ HDP İLE İLGİLİ HERHANGİ BİR ENDİŞENİZ OLMADI MI? SEÇİLİRKEN HİÇBİR ŞEY OLMADI SONRA NEDENSE BİRDEN HDP BU ARKADAŞLARIN HAYATINA GİRDİ. ÇOK ÜZÜLDÜLER. SANKİ HDP İLE BİR YAKINLIĞIMIZ VARMIŞ GİBİ”
Sekiz milletvekili arkadaşımız o süreçte ayrıldılar. Ben kendi arkadaşlarıma da söyledim ama ben asla bu giden arkadaşlarımızın hakkında onları incitecek tek cümle etmemeye gayret ettim. Genel olarak her giden arkadaş da bizi HDP ile eşgüdüm haline getirerek gitti ama ilginç olanı şu: Yahu arkadaş siz 2018'de CHP ile yaptığımız ittifak çerçevesi içinde o ittifakın içinde birinci sıralardan, ikinci sıralardan ben yazdım. Milletvekili seçilirken hiç HDP ile ilgili herhangi bir endişeniz olmadı mı? Seçilirken hiçbir şey olmadı sonra nedense birden HDP bu arkadaşların hayatına girdi. Çok üzüldüler. Sanki HDP ile bir yakınlığımız varmış gibi. Her giden arkadaş millete hesap vermek yerine hayal kırıklığına uğrattıkları seçmenlere hesap vermek yerine hakaret etmeyi tercih ettiler. Buna rağmen ben, bu insanların hakkında konuşmadım. Bu kişilerden bir kişi sadece MHP'ye gitti. Diğer bütün arkadaşlar,... Üç arkadaş AK Parti'ye gitti. Bu çerçevede benim hayata bakışım insanların durumuna, tutumuna saygı göstermektir. Ama bu saygıyı karşı tarafında size göstermesi gerekir. Seçmenine göstermesi gerekir. Sonra 2019'da bu ülkeye bir faydamız olsun diye bir teklif götürdük CHP'ye. Bu konuşmalarımda hiçbir özne CHP değildir. Yanlış anlaşılmasın. Ülkemizin umudunun tekrar biz bir şey yapabiliriz umudunucanlandırabilmek için biz teklif götürdük. Sonuçta yürütülen bir müzakere sonucunda partimizi öne koymadığımız bir anlayışla sonuçta hedef İstanbul ve Ankara'ydı, diğer şehirlerde dahil olmak üzere hakikaten bu başarıldı. 2023 seçimlerinde bu ucube sistemden kurtulabilmek için seçimi kazanmak şarttı. Dolayısıyla bu umutla bu insanların da yaptığı çalışmalarla örnek gösterilebileceği, 2023'ü kazanıp bu ucube sisteme Türkiye'nin veda etmesini sağlamaktı amacımız. Üzerimize düşeni bu nedenle yerine getirdik. Pişman mıyız? Hayır, pişman değiliz.
“NİYE BENİ İKİYE KOYMADIN? NİÇİN İKİNCİ SIRAYA İKİ KÜRD'Ü KOYDUN DİYEN ARKADAŞIMIZ OLDU. HEM DE GİK'İN İÇİNDE”
Sonuç itibariyle 2023 bitti. Şimdi bu arada bizim partimiz demokrasiye dahil kurulurken hangi görüşte olursak olalım ağırlığımız MHP'den geliyor olabilir. Demokrasi konusunda hassas karşımda Burak Akburak oturuyor. Karşımda Naci Cinisli oturuyor. Amcası ben çömez bir vatandaşken AP geleneğinin başı sayılan Rasim Cinisli'nin yeğeni. Can Paçacı'yı görüyorum burada. İster DYP'de ister Anavatan'da ister MHP'nin içinde o gelenekten gelinsin biz bu partiyi kuranların tamamı hukukun üstünlüğü, adaletin tesisi... Onun derdinin her şeyin üstünde olmasını sağlamak kısaca demokrasiyi tam ve kamil uygulamak için bu partiyi kurduk.
Hepiniz buradasınız ve bir iradenin bir birlikteliğin birbirine güvenin yan yana geldiği bir siyasi hareket bu. İyi güzel tamam. Sizi rahat bırakılar mı? Elbette rahat bırakmayacaklar. O zaman da psikolojik harbe tabi tutulduk bu dönemde de böyle bir şey oldu. 2023 seçimlerine giderken teşkilatlar benden önseçim istedi. Hakim huzurunda yapmayı hedefledik. Zaman yoktu, tüzüğün bazı engelleri vardı. Uyacağımı ilan ettiğim bir temayül yoklaması halinde yapıldı. Şimdi seçim bitti birinci 14 Mayıs bitti homurdananlar oldu ma 28 Mayıs'a kadar herkes bekledi. 28 Mayıs'ta cumhurbaşkanlığı kazanılamayınca birden bire partimizin iç bünyesinde diyelim 14. çıkmış önseçimde İstanbul'daki arkadaşlardan bahsediyorum. Niye beni ikiye koymadın? Niçin ikinci sıraya iki Kürd'ü koydun diyen arkadaşımız oldu. Hem de GİK'in içinde. Genel Başkan olarak hakkımı böyle kullandım. İki kişi hariç diğerlerini seçtiremedik. Yedişehrin başına kadın koydum, birinci sıralara. Onların da tamamını seçtiremedik. Tartışmamız gereken buyken benim İstanbul'da sıra sattığım söylendi. Şimdi üçüncü bölgenin birinci sırası Ersin Beyaz. Üçüncü sırada Sibel hanım, kurucumuz ve sırayla gidiyor. 14 çıkan arkadaşım vay efendim beni niye koymadın? İkinci bölgede de benzer şeyler oldu. O bölgede de arkadaşımız, niçin beni koymadın da Salim beyi koydun. GİK'te topladık arkadaşlarımızı hesap vermek üzere. İyi güzel. Şimdi bunlar neticesinde Genel İdare Kurulu'nu ve arkadaşlarımıza hesap verdim. O hesap verişten sonra enteresan bir şekilde başka şeyler kaynamaya başladı.
“PAZARTESİ GÜNÜ SEDAT AKSAKALLI KARDEŞİMİZ, BİZİM PARTİMİZİN NEYİ VAR NEYİ YOK AÇIKLAYACAK”
Afyon'da bir toplantı yaptık. Afyon'daki toplantıda bazı arkadaşlarımız gelmemişti. Hasta zannettim. Yurt dışında olduğunu altı ay evvel bir şirket kurduğunu orada iş ile ilgili bir durumu olduğunu söyledi. Toplantıya gelmeme nedeni. İntikam duygularıyla televizyonlarda çıkıp para üzerinden çıkıp bazı yaşlı başlı büyüklerimiz var. Mesela ben önseçime girdim, demokrasi çok iyi bir şeydi ama burada bizde demokrasi uygulayacak akıl yok fikir yok, ahlak yok dedi. Bu dedi bir kurucu meclistir, ben orada olmalıyım beni başa al dedi. Alamayız olunca yine seçim sonuna kadar beklendi. Şimdi siyasi yorumcu olarak ne var ne yok döküyor. Bu bir ahlak sorunudur. Sizi seçen, seçtiren eli nasırlı o insanlara hakını hukukunu korumak zorundasınız. Pazartesi günü Sedat Aksakallı kardeşimiz, bizim partimizin neyi var neyi yok açıklayacak. İki, benim değil oğlumun ve onun eşinin hesaplarının kontrol edildiği gayrı resmi bildirildi. Kimin olduğunu söyleyemem çünkü gayrı resmi bir bilgi. Ama biz ilgili bankaya müracat ettik. Şimdi o gayrı resmi bilgi resmi hale gelecek ya da o banka biz bulamadık diyecek. Şayet bu hayır efendimse, hayır efendimdir. Biz bunu yapmadık diye bir hayır efendim değildir. Buradan o dünkü sorulara veriyorum son bir cevap: Benim, oğlumun, gelinimin, dört kız yeğenimin, iki erkek yeğenimin, kocamın, çocukluk arkadaşlarımızın, fabrikası olan arkadaşlarımızın, efendim inşaat firması olan arkadaşlarımızın hiçbirinin bu ülkenin hiçbir belediyesiyle ne AK Parti belediyesiyle ne CHP belediyeleriyle herhangi bir irtibatı, iltisakı, işi gücü yoktur. Bunu ispat edemeyen şerefsiz oğlu şerefsizdir. İspat edildiği taktirde ben bu politikayı tümden bırakacağım. Şimdi buradan belediye başkanlarına sesleniyorum: Ben böyle bir işlerin içinde olmadığıma göre, e benim de birilerine arayıp kardeş sen şurada şu işi yap demediğime göre, şayet partimizde bu manada iş güç yapan vardı ise bunun karşılığı bu belediye başkanlarının bilgisi dahilinde midir değil midir? Yani Sözcü'de, Halk TV'de, Tele 1'de aklıma gelmeyen pek çok televizyon kanalında tebessüm ede ede sorulan, kendilerini mutlu etmiş o soruların cevaplarını an itibariyle ben kendimle iligli verdiğime göre, bundan sonra ilgili belediye başkanlarına sormalarını talep ediyorum.
“HERHANGİ BİR GÖRÜŞME YAPMADIM DEDİ. DÖRT GÜN SONRA AK PARTİ'YE”
Bunlar sürecek. Siyasi dolandırıcılıktır bazılarının yaptığı. Sayın Nebioğlu'nu ben hiç tanımam. Bir arkadaşımızın buyur gel demesiyle üç sene evvel partimize gelmiş. Sorun yok. Ayrılırken bana geldi tebliğde bulundu. O da normal. Ben de son derece saygılı davrandım. Bir soru sordum. Niçin bize geldiniz? Verdiği cevap şu: Ben zaten AK Partiliydim. Murat Mercan'ın çok yakın arkadaşıydım. Maddi, manevi AK Parti'ye çok yardımım oldu. Ben belediye başkanı olmak istiyorum. Siz AK Parti ve MHP ile ittifak yapıp beni aday göstermeliydiniz. Peki hangi partiye geçeceksiniz? Herhangi bir görüşme yapmadım dedi. Dört gün sonra AK Parti'ye. Ben buradan Erdoğan'a seslenmek isterim: Bir milletvekili için bir grup insana hakaret ettin muhterem. Bu arkadaşıımız Meclis'te partimize dedi ki bir sekreterin CEO olduğu bir aile şirketiymiş. Ben sınıfsal çelişkiye çok inanırım. Tekrar söyleyim. Bu bir zengin çocuğunun, bir varlıklı aile şımarığının cumhuriyetinin benim gibilere bahşettiğ ibu fırsat eşitliğini aşağıda gören bir zihniyetin sekreteri küçümseyen biz bir işletme değiliz. Dolayısıyla ben bir CEO değil Genel Başkanım. Ama işletme anlamında işe bakarsak bu arkadaşın şirketinde herhangi bir sekreterin yarın bir başarı sağlayıp bir yere gelmesi mümkün değil demek ki. Ey Tayyip Erdoğan ben İzmit'in Gündoğdu köyünde Tahir Ömer Gürer'in kızıyım. Anam Sıdıka Gürer. Sen bir kaptan babanın çocuğusun. Anlaşılıyor ki sayın Nebi Hatipoğlu seninle daha önce bayi olduğun dönem tanışsa sana bayilik de vermeyecekmiş.
“YAPILAN BU PSİKOLOJİK HARBİN SEBEPLERİ VAR ELBETTE”
Şu noktada yapılan bu psikolojik harbin sebepleri var elbette. Şimdi niçin biz hedefteyiz. Onu çalıştık biraz. Çünkü İYİ Parti sabah, partisinin genel başkanı, öğlenleyin kabinenin başı akşam ise partili cumhurbaşkanı olma garabetine karşı çıktı. İYİ Parti millet için, devlet için değil siyasi çıkarları için sistem kuranlara karşı çıktı. İYİ Parti cumhurbaşkanlığını kazanmak istemeyenlere de karşı çıktı. E tabi ki rahatsızlar. İYİ Parti siyasi çıkarlarını, toplumun değişim isteğine tercih edenlere karşı çıktı ve yürüdü.
“EY YENİ ŞAFAK, BELEDİYE MECLİS ÜYESİ GÖREVİNİ VERDİĞİNİZ DÜN İYİYKEN BUGÜN KÖTÜ OLMASINI NEYE BAĞLIYORSUNUZ?”
Şimdi hazır basın buradayken bir şey daha söylemek isterim. Buradaki kardeşimiz Seyithan İzsiz. Numan Kurtulmuş beyefendini ekibinde beş yıl AK Parti'de belediye meclis üyeliği yapmış. Kadim Aşiretler Birliği'nin partimize önerdiği bir kardeşimiz. YeniŞafak gazetesi durup durup kendisinin durup durup rahmetli Fırat Çakıroğlu'nu şehit eden katile burs verdiğini iddia ediyor. Bütün banka kayıtları çıktı. Ama yakın zamanda tekrar aynı cümleyi gördüm. Bununla ilgili gereğini hukuki olarak, parti olarak yapacağız. Ey YeniŞafak, belediye meclis üyesi görevini verdiğiniz dün iyiyken bugün kötü olmasını neye bağlıyorsunuz?
Şunu söylemek isterim ki: Hiçbir tehdit, hiçbir saptırma bizi, milletin derdinden koparamayacaktır. Biliyoruz başımıza gelen ne varsa milletin derdini dile getirdiğimizden geliyor.Ankahaber