Türkiye'de köylülerin kendi tohumlarını satması yasaklanmıştı..
2017 yılında alınan devlet desteğinin sadece sertifikalı hibrit tohumlara verileceği yönündeki karar, üreticileri hibrit tohuma yöneltti. Dolayısıyla, artık atalık tohum kullananların sayısı ciddi oranda azaldığı gibi, ticareti de yapılamıyor.
Ekleyen: Kozmiktürk
Tamamen doğal, değişen çevre koşullarına uyum sağlayabilen ve Türkiye’nin biyoçeşitliliğinin garantisi olan bu tohumların kullanımı zamanla azalarak, geleneksel tarımdan, endüstriyel tarıma geçildi.
“Daha fazla ürün, daha kısa sürede ve daha dayanıklı şekilde üretilecek” denilerek, piyasaya daha parlak ve şekli düzgün, uzun süre bozulmayan meyveler ve sebzeler çıktı.
Artık atadan kalan tohumlar yerine laboratuvarda üretilen tohumlar önceleri çiftçiler hariç kimseyi rahatsız etmedi. Çünkü çiftçiler bu gelişmeyle, önce tohumlarını sonra topraklarını kaybedecekti.
Aynı türden olan tohumların birleştirilmiş hali olan hibrit tohumların kullanılmaya başlamasıyla elde edilen ürünler de kısır oldu. Bu nedenle her yıl yeni tohum alınıyor.
Atalık tohumun satılması yasak
Standartlara uymadığı gerekçesiyle 2006 yılında alınan bir karara göre, Türkiye'de köylülerin kendi tohumlarını satması yasaklandı.
Satış yasaklanınca çiftçi takasa yöneldi ve takas şenlikleri düzenlendi. Böylece tohumlar çoğalacak, üretim devam edecekti.
Ancak 2017 yılında alınan devlet desteğinin sadece sertifikalı hibrit tohumlara verileceği yönündeki karar, üreticileri hibrit tohuma yöneltti. Dolayısıyla, artık atalık tohum kullananların sayısı ciddi oranda azaldığı gibi, ticareti de yapılamıyor.
Peki elinizdeki atalık tohumları çoğaltıp satarsanız ne olur?
8 Kasım 2006’da yürürlüğe giren kanuna göre;
ilk aşamada 10 bin lira ceza veriliyor.
Tekrarı olursa para cezası iki katına çıkıyor.
İthalatını ya da ihracatını yapanlara 25 bin lira ceza veriliyor.
Tekrarı halinde, beş yıl süreyle faaliyetten men ediliyor.
Tohumluklara el konuluyor, mülkiyeti devlete aktarılıyor, gerekli görülürse tohumluklar imha bile ediliyor.
Cezalar ağır olunca, çiftçiler de hem toprağını kaybetmemek hem de devlet desteğini alabilmek için sertifikalı tohuma yöneldi. Tek kullanımlık bu tohumlar da yasaya göre, tarım kredi kooperatifleri ve özel şirketler tarafından satılıyor.
Çiftçi piyasa şartları nedeniyle şirketleri tercih etmek zorunda kalıyor. Özel şirketler ise tohumu yurt dışından getiriyor. Bu tohumlar da daha çabuk büyüme ve uzun raf ömrü kazandırıldığı için, hem üretici hem de tüketici tarafından tercih ediliyor. Bu yüzden çiftçi, daha fazla faiz ödese bile, bunu seçiyor. Aynı ürünü iki yıldan fazla ekerse devlet prim vermiyor.
Böyle olunca da o üründen tohum elde edilemiyor ve bu döngü her sene tekrarlanıyor.
Ama asıl sorun, artık kullanılmayan atalık tohumlar…
Bu tohumlar, çevreye uyum sağlama özelliğini yitirdiği için kaybolma tehlikesiyle de karşı karşıya.
Türkiye 18 bin buğday çeşidini yitirdi
Türkiye, cumhuriyetin ilk yıllarında 18 bin buğday çeşidiyle dünyanın tahıl ambarıydı. Ama son 70 yılda bu çeşitlilik yitirildi. Üstüne dışardan tohum ithaline başlandı.
TMMOB Ziraat Mühendisleri Odası İstanbul Şube Başkanı Ahmet Atalık, son 16 yılda Türkiye’nin buğday ekim alanının yüzde 8,3’ünü kaybettiğini söylüyor. Yani tarım alanları 3 milyon 400 bin hektar küçüldü. Bu oran Belçika'nın toplam büyüklüğüne denk geliyor.
Atalık, “Çiftçi, Belçika kadar alanı ekmekten vazgeçti. Buna karşılık ithalatımızın her geçen yıl artmakta olduğunu görüyoruz. 4 milyon ile 5,3 milyon ton arasında bir buğday ithalatımız var” diyor.
Ne kadar tohum alıyoruz?
Örnek olarak; Türkiye, domates tohumunu İsrail’den alıyor. Sadece 2017’nin Ekim-Kasım arasında 10 milyon 700 bin liralık domates tohumu ithal edildiği belirtiliyor. 2013-2018 yılları içinde ithal edilen domates tohumu yaklaşık 569 bin ton. Bu da yaklaşık 1 milyar 138 milyon dolar ediyor.
Ayrıca hibrit tohumun yerel tohumdan daha değerli olmadığı, Birleşmiş Milletler’in (BM) yaptığı bir araştırmayla da kanıtlandı.
Çiftçi-Sen Genel Başkanı Abdullah Aysu da yapılan araştırmaların, yerel tohumun ve küçük aile çiftçiliğinin, endüstriyel tarıma göre, yüzde 50 ile yüzde 170 arasında daha verimli olduğunu ortaya çıkardığını söylüyor.
Aysu, “Dünya ciddi bir şekilde açlığa ve kıtlığa doğru gidiyor. Bunun temel nedeni endüstriyel tarım” diyerek, bu nedenle verimliliğin ciddi bir şekilde düştüğünü belirtiyor.
Endüstriyel ya da hibrit tohum sadece geleneksel üretimi etkilemiyor. Çok daha vahim sonuçları var. Çünkü ithal edilen tohumların çoğu, genetiği değiştirilmiş organizmalardan oluşuyor; yani GDO’lu.
(Saime Aktaş-İndepenteTürkçe)