Seçimin ikinci turu öbür gün. Muhalefet ilk turda umduğunu bulamadı. İktidar da ilk turda kazanamadı. İki aday da, iki ittifak da ikinci turda sonuç alma çabasında.
Seçim dönemlerinde Türkiye'de 'oy çalma' diye bir kavramın yerleşmesi, bu iddianın konuşulması gerçekten üzücü. Fransa da, Almanya da, İngiltere de yapılan seçimlerde hiç böyle bir iddianın konuşulduğuna tanık oldunuz mu? Tabiki yanıt 'hayır.' Keşke benim güzel ülkemde de bu husus hiç gündeme gelmese. Vatandaşın oyu gerektiği gibi korunsa. Milli iradenin sandığa yansımasına şaibe gölgesi düşmese...
İkinci tur öncesi meydanlardaki mitingler yerini televizyon programlarına, salonlara, pazarlara, evlere yönelik seçim faaliyetlerine bıraktı. Zafer Partisi ve Ümit Özdağ'ın ilk tur sonunda aldığı oylarla bir anda odak noktası olması dikkkat çekiciydi. Özdağ, imzalanan protokol sonrası Kılıçdaroğlu'na desteğini açıkladı. Bu Kılıçdaroğlu açısından bana göre kritik öneme sahip bir gelişmeydi. Zira ilk turda PKK ve FETÖ kaygıları nedeniyle Kılıçdaroğlu'na soğuk duran seçmen kitlesinin gönlünü rahatlattı. Tedirginliklerini giderdi.
Kemal Bey yolun başında organizasyonu yanlış yaptı. Bunun cezasını ilk turda çekti. Sonra 'göç yolda dizilir' misali tepki duyulan organizasyonlarının önemli kısmını düzeltme yoluna gitti. Şimdi Pazar yapılacak ikinci tur seçimine daha emin adımlarla yürüdüğü açık. Gelişmelerin ortaya çıkardığı bir başka gerçek de, Türkiye'ye zarar verecek, bölücü organizasyonların önünün kapalı olduğunun görülmesiydi. Kılıçdaroğlu'nun ilk tur öncesi Rusya'ya karşı tavrı da ürkütücüydü. Türkiye'yi yönetmeye talip birinin komşulardan birine tavır alması soru işaretleri yaratttı doğal olarak.
Kılıçdaroğlu yanlış kurguladığı oyunda geri adımlar atarak ülkenin güvenliğinden kaygı duyan kesimin beklentilerine karşılık verdi. Yada daha doğru ifadeyle buna mecbur kaldı. Türkiye imparatorluk bakiyesi bir ülkenin adı. Tarihleri dün olan bazı devletlerin, Türk devlet aklıyla oyun oynayamayacaklarını da gösterdi yaşanan gelişmeler. Türk devlet aklı kurulan oyunları çöpe atıp, sahiplerine iade etti de diyebiliriz. İşbirlikçi siyasi anlayışların sonuç getirmeyeceğini birilerinin anlaması lazım.
Seçmenin güvenlik kaygılarını Ümit Özdağ ile aynı noktaya gelerek giderme yoluna giden Kılıçdaroığlu'nun ekonomik vaadlerinin şimdi daha etkili olacağını söyleyebilirim. Emeklilere bayram ikramiyelerini asgari ücret seviyesine çıkarma sözü vermişti. Kurban Bayramı öncesi her emeklinin hesabına 15 bin lira yatıracağını duyurmuştu. Dün akşam da kredi kartı borcu olan vatandaşlara müjde verdi. Hazine bankalardan borçları devralacak, vatandaşın faizini silecek ve uygun taksitlerde ödeme imkanı verecek. Bence bu da etkileyiciydi.
İlk turda Meclis çoğunluğunu iktidar ittifakı aldı. İkinci turda Kılıçdaroğlu seçilirse tam bir denge olacak. Denetleme kelimesinin ne denli önemli olduğu görülecek.
Ben Türkiye'nin değişime ihtiyacı olduğu kanaatindeyim. Hele böyle dengeli bir değişimin ülkenin daha çok yararına olacağı düşüncesindeyim. Seçmen nihai kararı verecek. Kılıçdaroğlu'nun Pazar günü kazanma olasılığını kimse yabana atmasın.
Kılıçdaroğlu kazanırsa üzülmeyecek olanlardan birinin Devlet Bey olduğu fikrindeyim. Zira Devlet Bahçeli, okul arkadaşı seçildiği takdirde birşey kaybetmiş olmayacak.
Vatandaşların isabetli bir tercih yapacağına inanıyorum. Onlar ne derse başımızın üstünde yeri var. Kim kazanırsa kazansın, bir an evvel ülkenin ve insanlarımızın sorunlarını çözmeye odaklansın. Memlekete ilave problemler yüklemesin. İnsanlarımızı birbirine düşman değil dost eylesin...