Kıbrıs’ta çözüm arayışlarında yeni bir merhale olarak öngörülen “gayrı resmi” ve anlaşıldığı kadarıyla BM’nin yanı sıra gözlemci olarak Avrupa Birliğinin de katılımıyla artık 5+2 formatına dönüşen konferansın ne zaman ve nerede toplanacağı neredeyse belli oldu. Şubat ayının ikinci yarısında, New York’ta.

Peki ne konuşulacak? Kıbrıs Rum liderliği ve Kıbrıs Türk Tatlısu solcularına göre “tek yol federasyon” ama artık Birleşmiş Milletler Genel Sekreteri Antonio Guterres de farkında ki adadaki fiili gerçeği reddetmeyecek bir görüşme zeminine ihtiyaç var. O gerçek ne? Bu saatten sonra adadaki iki devlet arasında işbirliği modeli üzerinde inşa edilecek bir çözüm modeli bulunmalı.

Lütfen dikkat. Federasyon ve hatta konfederasyon kelimeleri kullanılmıyor. 2017’de Crans Montana’da, Nikos Anastasiades emminin kişisel çıkarlarını ön plana alarak, ondan daha fazla Rum çıkarlarını savunan Mustafa Akıncı efendinin cömertçe verdiği tüm yaşamsal tavizleri reddetmesiyle federasyon fikri öldü ve gömüldü. Egemenliği, gücü paylaşmayı kabul edemeyen, ortağına ancak “azınlık” statüsü vermeyi düşünebilen bir siyasi anlayış ile federasyon olamayacağını Guterres de dünya da gördü. Crans Montana federasyon için son şanstı. Elinin tersiyle reddetti Anastasiades, “Halkımı ben bu çözüme ikna edemem” dedi. Doğru söyledi. Adanın her şeyiyle sadece kendine ait olduğunu sanan bir mantalite ile güç, kaynak ve toprak paylaşımına, eşit ortaklığa dayalı bir federal ortaklık kurabilmeyi düşünmek sadece romantik bir uğraş olur.

Anastasiades, Kıbrıs Türk romantik solcular ve Yunan milliyetçiliği görse de görmese de 2017 Crans Montana çöküşünden sonra Kıbrıs konusunda yeni bir döneme girildi. Bu yeni dönemde belki konfederasyona hala daha bir şans verilebilirse de, o da hızla tükenmekte. Bu yeni dönem adada iki devlet arasında işbirliği modeli üzerinde yeni bir sayfa açılmasını gerektiriyor.

Sadece sol siyaset için değil, popülizm üzerinden siyaset yapmaya alışan ve Kıbrıs meselesini ya Kurucu Cumhurbaşkanı Rauf Denktaş ya da onun yanında yetişen küçük bir gruba havale eden sağ kesim için de ezber bozan yeni bir süreç bu. On yıllardır klişe haline gelen “iki bölgeli, iki toplumlu federal çözüm” duruşu anlamsızlaşınca, siyaset ve düşünce geliştirmeye alışkın olmayan sığ siyaset cambazları ışık tutulmuş tavşana döndüler.

Her ne kadar birilerinden duydukları “iki devletli çözüm” fikrine sarılırmış gibi yapsalar da, ne olduğunu hayal bile edemedikleri bu fikri doğal olarak savunabilme imkanlarına sahip değiller. Bu durumun en acı örnekleri son cumhurbaşkanlığı seçim süreci, ve seçimden sonra yaşanılan savrulmalarda görülüyor.

Bu süreçte Cumhurbaşkanı Ersin Tatar’a destek verilmesi şart. Daha da önemlisi Cumhurbaşkanlığı kadrosunun bu yeni kavram ve hedefle ilgili oryantasyona girmeleri gerekir. Aynı zamanda hem federalist, hem konfederasyon savunucusu hem de “İki devletli çözüm şart” siyasetini savunmaya çalışmak açıkça zihinsel yalpalamanın göstergeleridir.

Kimse “BM parametreleri iki devleti kapsamıyor, ille de federasyon hedefi korunmalı” demesin. BM ne Kıbrıs meselesi ile ilgili ortaya konulan yaklaşımlara kategorik olarak karşı, ne de böyle bir misyonu var. BM adada çözümü desteklemekle görevli. Benim gibi BM de halen Kıbrıs meselesinde ortak bir zemin olmadığını görüyor, yeni zemin bulunması çalışmasını yürütüyor.

Bugün “Olmaz” denilen, yarın bal gibi de olabilir. Rahmetli Süleyman Demirel’in dediği gibi, “Dünkü güneşte bu günün çamaşırı kurutulmaz.” Bu güne, bu günün gerçekliğine odaklanalım.