Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti ana muhalefet Cumhuriyetçi Türk Partisi (CTP) bir kez daha adanın kuzeyinde siyaseti kızıştıracak bir öneri ortaya attı: “Türk lirasından vaz geçelim, Euro resmi para olsun.”

Bu tartışma yeni değil. Daha da kötüsü ekonomik olduğundan daha ziyade siyasi amaçlar güden, sanki Türkiye düşmanlığını temel alan bir konu. Halbuki, resmi para birimi olarak Euro kullanımına geçiş konusu siyasetin konusu olmasından öte ve öncelikle Türk lirasının sürekli değer kaybetmesi, veya en azından ciddi değer dalgalanması, Türkiye’deki enflasyonun da kullanımdaki Türk lirası dolayısıyla katlanarak adanın kuzeyine ithali gibi teknik, bilimsel ve hatta konjektürel nedenler yanı sıra Euro kullanımının finansmanının nasıl sağlanacağı gözetilerek objektif olarak ele alınması gerekir.

Bu konu pandemi süreci başlarından bu yana hep gündemde olmasına rağmen, ne yazık ki meseleye "Türkiye'ye karşı olmak" veya “Ne paranı, ne askerini ne seni” aymazlığıyla ya da "Ne Türkiye’den ne parasından ne de garantörlüğünden vaz geçeriz " şeklinde oldukça antagonist ve siyaset temelli bakıldığı için seviyeli bir tartışma imkanı da pek mümkün olamadı.

Pek tabii olarak nasıl ulusal para birimlerini terk ederek Euro para birimi kullanmaya başladıklarında, bugün Euro bölgesini oluşturan hiçbir ülkede bağımsızlığın, egemenliğin terk edilmesi söz konusu olmadı. Ne drahmi tarih olurken Yunanistan, ne liret ortadan kaldırılırken İtalya ne de mark tedavülden kalkarken Almanya kendisine veya tarihine, ulusal kimliğine ihanet etmedi.

Doğal olarak, hani denir ya bütün renkleri kullandık da bir fıstıki yeşil mi kaldı misali KKTC’nin tüm sorunları bitti de şimdi Euro para birimine geçişe mi sıra geldi diye sormak mümkün. Ancak, soru kadar niye bu önerinin yapıldığı da gayet meşru.

Öncelikle, Avrupa’da enflasyonun yıllık ortalamasının Türkiye’de nerede bir ayda yaşanmasına bağlı olarak ciddi bir enflasyon ithali söz konusu. İkincil olarak her ne kadar TL’nin hızla değer kaybetmesi nedeniyle Euro kullanan Rum kesiminden ziyaretçiler ile turistler açısından KKTC her alanda bir “tüketim cenneti” haline gelse de, artan fiyatlar kuzey Kıbrıs’ta yaşayan halk açısından yaşamı dayanılmaz hale getirdi. Özellikle, Türkiye’ye oranla gerek kamu sektörü maaşlarında gerekse emekli maaşlarında ve asgari ücrette daha cömert artış yapılmış olsa da, artan ulaşım maliyetlerinin tüketim maliyetlerine etkisi can alıcı olmaya devam ediyor.

Ancak, mevcut ekonomik sıkıntılar karşısında böyle bir tartışmayı tekrar ateşlemenin bir anlamı var mıdır? Ne amaca hizmet edecektir bu gerginlik? CTP, mesela, Euro para birimine geçelim diye slogan atmanın yanı sıra bu işi nasıl yapacağını ortaya koydu mu? Uluslararası izolasyon altında, kendi gelirleriyle ayakta durması mümkün olmayan, neredeyse tüm kamu yatırım bütçesini ya borç ya da çoğu zaman hibe programıyla Türkiye’den sağlayan KKTC, Euro para birimine geçişin ve Euro para biriminde devam etmenin finansmanını nasıl sağlayacaktır?

Mesela TL ile parasal araç kullanmanın mümkün olmadığından bahsediliyor. Hangi ekonomide, hangi parasal araç kullanılmak mümkün olacak Euroya geçilince?

Bütün bu tartışma bugün için talihsiz ve gereksiz. Daha bir önemli konuyu başbakan gündeme taşıdı. Belediyeler reform tasarısı bu hafta oylanarak yasalaşıyor. Üzerinde yeterince tartışıldı, toplumda bir uzlaşı oluştu mu? Tam hayır yok öyle bir şey diyecektim, başbakan belediyeler reformu konusunu esasında CTP iktidardayken getirdiğini söyledi. CTP bu iddia karşısında dilsiz bülbül oluverdi. Cevap versenize? Bırakın saçmalamayı, sadede gelin lütfen.

Bir diğer konu birileri yine Ulusal Birlik Partisi içerisinde mühendislik çalışmaları yapıyormuş. Tek adayla kongreye gitmek, belki yakın zamanda bir erken seçimin kapısını çalmak falan konuşuluyormuş gizli mahfillerde. Bıkmadı mı bazı çevreler deneyip yanılmaktan bu gibi operasyonları UBP içerisinde? Kaçıncı fiyasko?

İddia o ya bu konuda da Anadolu’dan bazı kargalar kılavuz kesilmişler. Yazık oluyor.