Bu duruma elbette sevinenler vardır. Uzun yıllardır milletvekilliği, defalarca bakanlık ve en son da parti başkanlığı ve başbakanlık görevlerinden sonra Hamza Ersan Saner siyasi hayatının en zor kararını verdi. Video skandalı patlak verdiği andan itibaren bekleniyordu bu durum, kimse şaşırmamıştır herhalde. Saner hem Ulusal Birlik Partisi genel başkan adaylığından çekildiğini, hem de başbakanlık görevinden izne ayrıldığını, kendisine bir bakan arkadaşının vekalet edeceğini açıkladı.

Çok uzun zamandır görülmediğinden bu coğrafyada görevini yapamayan, büyük bir felakete kararı veya kararsızlığıyla sebep olan veya adı ciddi bir skandala bulaşan siyasilerin istifa etmesi gibi bir durum hiç olmaz kanısı vardı ya, Saner onu bozdu, biraz zorlamayla da olsa skandaldaki rolünün gereği istifa etti.

“Komplo” dedi. Doğru muydu? Kullanılma şekli büyük olasılıkla bir siyasi tezgah olduğunu izlenimi veriyor. Nitekim Saner’i genel başkanlık ve seçime kadarki dönemde başbakanlık görevine gelebilmesi ihtimalinden uzaklaştırdı. Video kişisel hakların ihlali dendi. Tamamıyla doğru. Kimsenin özel yaşamı bu şekilde ortalığa dökülmemeli, ancak siyasette önemli rol oynayanların da kişisel hayatlarına özen göstermeleri gereği var, değil mi?

Yine de Saner’in, hele eşinin “boşanma ailemizin iç işidir, kimse karışmasın” açıklaması sonrasında en azından konuyla ilgili yasal süreç tamamlanıp mahkeme kararını verinceye kadar çekilmesi doğrusu beklenmiyordu. Bu açıdan aslında bir sürpriz etkisi olduğunu söylemek lazım.

Hafta sonunda toplanacak UBP kurultayında şimdi üç genel başkan adayı var. Bunlardan Faiz Sucuoğlu’nun da eski özel kalem müdürün ün de kaset skandalına bulaşması ve bu durumu en az dört ay önceden bilmesine rağmen sessiz kalması nedeniyle töhmet altında kaldığını kabul etmeliyiz. UBP delegesi nasıl değerlendirir, bilemem ama daha birkaç gün öncesine kadar “seçilme şansı var” diye değerlendirilen Sucuoğlu’nun durumu zora girdi gibi.

Diğer iki adaydan Zorlu Töre saygın bir isim ama oldukça radikal görüşleri olduğu biliniyor. Yine de Hasan Taçoy’la kıyaslandığında şansı az gibi duruyor. Bu üçlüden kim ipi göğüslerse göğüslesin, UBP’de liderlik yarışının devam edeceği herhalde büyük bir iddia olmaz. Özellikle, daha mahkeme devam ederken Sucuoğlu ile ilgili iddiaların bazı UBP mahfillerinde seslendirilmesi, bazı bürolarda ciddi kulis faaliyetlerine ve pazarlıklara başlanması çok hoş gelişmeler olmasa gerek.

KKTC siyasetinde önemli rolleri olan önemli sayıda, çoğu merkez sağdaki kişilerin benzer sıkıntılarla karşılaşabilecekleri iddiaları kulaklara geliyor. Ne kadarı doğru, bilemiyorum. Ancak bu “erotik” konuların en az ekonomik durum kadar seçmenin Ocak’ta veya Şubat’ta yapılması beklenen erken seçim tercihlerine yansıyacağını da kabul etmek lazım.

Kimse “UBP kirli ama diğer partiler, siyasetçiler temiz” yanılgısına girmesin. “Devlet malı deniz, yemeyen domuz” anlayışıyla nüfus suiistimalinden, arsa yolsuzluğuna, rüşvet iddialarından, herkesin gözü önünde evliliğini bozmadan “iki eşli” ya da metresiyle yaşama siyasetin belli bir bölümüne has değildir. Mesela, dokunulmazlığı kaldırılınca İstanbul’a yerleşen, milletvekili maaşını cebe indirmeye devam eden ama bu günlerde bulunmaz Hint kumaşı rollerinde yine meclise seçilme ve koltuk hesapları yapma kişisel gibi görünse de, Cumhuriyet Meclisi’ndeki nisap sıkıntısı dikkate alınırsa acaba devam yüzdesi kaç milletvekillerimizin?

KKTC halkında siyasete ve mevcut siyasilere yönelik ciddi bir bıkkınlık vardır. Yeni arayışlar, sorunlara cevap yeni sesler aranmaktadır. Mevcut sıkıntılar ne müstafi başbakanın kişisel erotik maceralarıyla ne de o erotik hikayeleri tetikleyen mafya-siyaset ilişkilerindeki gerginliktedir. Aksine, siyasetteki kirlilik, yozlaşma, nepotizm ve narsisim ile harmanlanan akut kifayetsiz muhteris kafa yapısı nedeniyle KKTC ciddi bir çıkmaza yuvarlanmış, mafyanın her rengi kendini adada egemen zannetmeye başlamıştır.

Çözüm devletin baştan aşağı yeniden yapılanmasında görülmelidir. Kapsamlı bir yapısal reform yapacak güçlü bir iktidar için KKTC halkı erken seçimde bilinçli tercih kullanmalı, kirlileri cezalandırmalıdır.

Yaşanılanlar KKTC’deki mevcut devlet yapılanmasının çöktüğünün ilanıdır. Yeniden yapılanma, yapısal reform, şart olmuştur.