Adalet zor iştir..

Geçenlerde sivil toplum çalışılmalarında, özellikle kadın hakları konusunda çok aktif bir arkadaşım ziyaretime geldi.

Kafasında bazı sorular vardı. Daha doğru söylemek gerekirse duydukları, yaptığı istihbarat ile adadaki gerçeğin ne derece örtüştüğünü kestirememekte, kafa karışıklığı içerisinde çoğu politikacının yaptığı gibi sloganvari cümleler ardına sığınıp, sözüm ona hak savunuculuğu yapıyordu.

“Kıbrıs’ta adalet bakanlığı olmaması çok ciddi bir sorun. Ayrımcılık, kadın hakları, özel yaşam tercihleri çok tehdit altında. Yargı bağımsız değil. Adalet bakanlığı kurulması ihtiyacı büyük” dedi.

Güldüm. Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti yargı sisteminde elbette çok ciddi sorunlar vardır. Ancak özellikle yargı bağımsızlığı, hele de adalet duygusu açısından Türkiye’nin KKTC ile yarışabilmesi mümkün mü?

Öncelikle, İngiliz yönetim döneminden miras olarak KKTC’de adalet bakanlığı yoktur. Siyasetin arzusuna göre şekil alan ve adalet bakanı ve müsteşarının ağır vesayetinde Hakimler ve Savcılar Kurulu da yoktur. Cumhurbaşkanı veya başbakan herhangi birisi ile ilgili yargı süreci başlatılması, mahkum edilmesi, hapisten salıverilmesi gibi konularda söz söyleyemez. Söylerse de KKTC yargıçları ve baro başkanlığı anında “haddini bil” cevabını yapıştırır.

KKTC’DE ERGENEKON UTANCI NASIL ÖNLENDİ?

Mesela, Ergenekon suç romanı döneminde siz KKTC üzerine hiç baskı yapılmadığını, rahmetli Rauf Denktaş’ın, Dr. Derviş Eroğlu ve daha nice siyaset ve devlet hayatının köşe başı şahsiyetleri ile ilgili, tıpkı Türkiye’de o dönem yaşandığı gibi karakter suikastı yapılması, hapiste çürütülmeleri talepleri gelmedi mi zannediyorsunuz? Peki bu utanç verici Fetö kumpası KKTC’de nasıl çökertildi?

Hani o Denktaş’a Türkiye’ye gelmemesi, kendi adasında ne diyeceği varsa söylemesi hiç de nazik olmayan, hatta alabildiğine hoyratça söylendiği dönemden bahsediyorum.

Baskılar altında bunalan Eroğlu konunun bağımsız yargıda olduğunu, kendisinin yargıya emir vermeyi bir tarafa bırakın rica etme hatta görüş belirtme gibi bir yetkisinin olmadığını söylemesine rağmen, işte o günlerde birileri tarafından silindi ve daha sonra seçilmemesi için her türlü imkan seferber edildi.

Bırakın adalet bakanlığı ihdas edilerek yargının siyasallaşmasının güya adalet sistemini reform edeceğiz iddiasıyla önünü açmayı, KKTC mevcut sistemindeki aksamaları düzeltme için sağıyla, soluyla, kararsızıyla, kararlısıyla bir hareket başlatmalıdır.

Doğrudur. KKTC’de çok ciddi adalet reformu ihtiyacı vardır. Ancak bu ihtiyaç bağımsız yargıyı siyasi vesayet altına, veya Türkiye’nin kontrolüne vererek sağlamak asla mümkün olamaz.

Reforma nereden başlanmalı?

İşte esas soru bu. Nereden başlamalı? KKTC’nin mevcut anayasası ne zaman yazıldı, ve yürürlüğe girdi? 15 Kasım 1983 ilan edilen KKTC’nin halen de yürürlükte olan anayasası 5 Mayıs, 1985 tarihinde halkoylamasına sunulup kabul edildi. Kısaca 35 yılı yakın bir süredir yürürlükte. Birçok maddesi, devlette devamlılık ilkesi gereği, 8 Haziran 1975’e halkoylamasıyla kabul edilip yürürlüğe giren Kıbrıs Türk Federe Devleti anayasasından kopya.

KKTC anayasasının geçici maddeleri var. 35 yıldır yürürlükte olan bu maddelerden biri de meşhur geçici 10’ncu madde. Ne diyor o madde:

“Savunma ve İşbirliği

Geçici Madde 10

Kıbrıs Türk halkının savunması ve iç güvenliği ile milletlerarası durum gerektirdiği sürece bu Anayasanın 117. maddesinde yer alan kurallar yürürlüğe girmez. Anayasa yürürlüğe girdiği tarihte dış ve iç güvenliğin sağlanmasında kullanılan bütün kuvvetlerle, bunlara ilişkin olarak uygulamada olan usul ve hükümlerin ve bu konularda kabul edilmiş ve edilecek işbirliği esaslarının uygulanmasına devam olunur.”

Oldukça masum gibi görünen bu geçici madde ile KKTC devleti egemenliğinin çok önemli bir alanını, kısaca Anayasa’nın 117’nci maddesinde tanımlanan “Yurt savunması ve Silahlı Kuvvetlerin Kuruluşu” maddesini 35 yıldır askıda tutmaktadır.

Bu geçici madde ile, KKTC Anayasasının 117’nci madde askıya alındığından, KKTC savunması Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti Silahlı Kuvvetlerince değil, adadaki Barış Kuvvetleri Komutanlığı ve onun yönetimindeki Kıbrıs Türk Güvenlik Kuvvetleri Komutanlığı tarafından sağlanmaktadır. Bu kuvvetlere atamaları KKTC devleti değil, Türkiye ve Türk Silahlı Kuvvetleri Komutanlığı yapmaktadır.

Aynı şekilde, KKTC Polis Komutanlığı ve İtfaiye Teşkilatı İçişlerine bağlı olmayıp, doğrudan Türk askerine bağlı olarak görev yapmaktadır. 35 yıldan bu yana sürmekte olan bu durum hem polisi hem de dolaylı olarak adli işlemleri vesayet altında tutmakta, özellikle beşeri haklar alanındaki polis soruşturmalarında “Büyük Birader” etkisi ortaya çıkmaktadır.

KKTC’de adaletin daha adil ve etkin olmasının tek yolu öncelikle bu Geçici 10’ncu madde anomalisinin geçici olduğunu kabul edip, artık tarihe gömmektir.

Adalet zor iştir. Hele kendisi adaleti bulamayanları başkalarına adalet reformu tavsiyesiyle manipüle edilmeye daha müsait bir ortamı yaratmaya çalışması komedi ötesidir, trajikomedi örneğidir.