"Masa'nın adayı Kemal Kılıçdaroğlu olursa kazanamazsınız.."

Epey bir zamandır geniş bir seçmen kitlesinin ifadesi buydu. 

İYİ Parti yetkilileri de aynı fikirde oldukları için işi masayı bozmaya kadar götürdüler. 

Sonra diplomasi devreye girdi ve "İmamoğlu ile Yavaş'ın icracı-güçlü cumhurbaşkanı yardımcısı adayı" yapılması şartıyla kriz aşıldı. Akşener 6'lı Masa toplantısına giderken halka duyurulan ve anlaşıldığı belirtilen şart buydu.

Toplantı bittikten sonra yapılan açıklama ve ortakların asık yüzleri durumun hiç de böyle olmadığını ortaya koydu. Temel Karamollaoğlu, Meral Akşener'i karşılarken kızgınlığı zaten belli oluyordu. Toplantı sonrası hiç gülen surat gördünüz mü?

5 liderin Kılıçdaroğlu ismini dayatmasına kızarak masayı dağıtan Akşener, benim gözlemlediğim kadarıyla benzer bir tabloyla daha baş başa kaldı. Ama bu sefer aynı tavrı sergileyemedi. Kılıçdaroğlu'nun ve diğer ortakların baskısına karşı koyamadı. 

İşin diğer yönü ise, Masa ortakları halkı tabiri caizse kandırdı. "İcracı ve güçlü cumhurbaşkanı yardımcısı" olacağı açıklanan İmamoğlu ve Yavaş'ın adaylığı Temel Karamollaoğlu tarafından açıklanmadı. 12 maddelik bildiri ile öğrendi kamuoyu. Ama açıklanandan, söz verilenden farklı bir şekilde.

Gördük ki, bu iki Belediye Başkanı, Kılıçdaroğlu'nun uygun bulacağı bir zamanda ve spesifik veya tanımlanmış görevlerle seçimlerin kazanılması halinde cumhurbaşkanı yardımcısı olabilecekler. Yani hikaye. Yani halkı aldatma. Ortadaki tablo, iki Başkan'ı "seçimde milleti kandırmak için kullanmaktan" başka bir anlam taşımıyor. İktidarı dürüst olmamakla suçlarken bari dakika bir bu riyakarlığı sergilemeseydiniz. 

Akşener'in masaya döneceğinin açıklandığı dakikalarda yazdığım yazıda "3 eşit cumhurbaşkanı" görüntüsünü göz önüne alarak muhalefetin kazanacağını yazdım. Toplantı sonrası ise değerlendirmem değişti. Çünkü söylendiği gibi olmadı. Şu anda bu konuda iddialı olamayacağım..

Kılıçdaroğlu ve çevresi ile masadaki 5 parti başkanı bu adaylığı neticelendirdi. İnatla Kılıçdaroğlu'nu aday yaptı. Bir yanda Erdoğan diğer tarafta Kılıçdaroğlu. Seçmen hiç arzu etmedkleri bir tercihle baş başa kaldı. Kılıçdaroğlu kaybederse bugün onun kazanamayacağını söyleyenler haklı çıkacak. "Fanatik, bağnaz, menfaatçi, basiretsiz" diyerek Kılıçdaroğlu'na destek verenlere veryansın edecek "sizin yüzünüzden kaybedildi" diyecek. Tabi tersi de söz konusu olabilir..

Gerçek şu  ki, Erdoğan'da Kılıçdaroğlu'da halkın tercihleri değil. Halka dayatılan tercihler. 3. bir aday mutlaka olacaktır. Belki daha başkaları da. İçlerinde tutarlı olan biri çıkarsa inanın çok oy alabilir.

Ümit Özdağ'ın şu açıklamasını dikkate değer buldum. Diyor ki, "Zafer Partisi diğer siyasi partilere sığınmacılar meselesi başta olmak üzere nasıl bir çok şeyi öğretti ise Türk milliyetçilerinin, Atatürkçülerin siyasetin eşantiyonu değil, devletin ve milletin taşıyıcı kolonları olduğunu öğretecek. Herkes söyleyeceğini söyledi. Şimdi sıra bizde.."

Atatürkçüler, milliyetçiler, aydın muhafazakarlar, merkez siyasete meyilli olanlar.. Bunlar tablodan hoşnut değil. Ortada 'kandırık' bir oyun olduğunun farkında. Bağnaz olanların ise iflah olmalarını beklemek hayalden de öte. Mesela sosyal medyada Kılıçdaroğlu'na oy vermeyecek olanlara "bela" okuyanlara rastladım. Şimdiden asıp-kesmeye! başlayanlara da.. Bu örnekler ne demek istediğimi daha iyi algılamanıza yardımcı olacaktır. Benzer karakterleri AKP cenahında da görmek mümkün. 

Size çarpıcı bir not aktarayım..

CHP'li Özgür Özel dün gece televizyonda, Evrensel Temel Gelir (ETG) dedi. Bu küreselcilerin argümanı ve, "Bir coğrafi bölgenin veya bir ülkenin tüm bireylerine, gelirleri, kaynakları ve istihdam durumlarına bakılmaksızın, belirli bir miktar nakit transferinin sağlanması" olarak tanımlanıyor. 

Bugün covid aşılarının aslında iğrenç bir tuzak olduğu çeşitli örneklerle görülmeye başlandı. Yüzde 10'a yakın ve özellikle sorgulayan gençlerin içinde bulunduğu grup, aşı olmadığı gibi karşı mücadele de verdi. Bu gruptan bir genç, Özgür Özel'in EGT açıklamasını duyunca, "Gitti 3-5 puan.." dedi.  İleri yaş kuşağını "ümitsiz vaka" olarak gösterebilirsiniz ama "seçimin kaderini gençler belirleyecek" diyenlere hak vermek lazım. 

Özetleyecek olursam.. Sevgili halkım; önüne konulan seçenekler aslında seçenek değil dayatma... Sen işini bilirsin..