* İnsan bağımlı ve mantıksız doğar. Eğitim ise bu ikisini de düzeltmek için tek yoldur. Kültürümüzün sağlamlığı, tek kurtuluş yoludur. Milletler kendilerini başka milletler için feda etmezler...

Bu sözler Johan Vilhelm Snellman'a ait. Daha çarpıcı ifadelerini de aktaracağım. Ama Snelman'ın Finlandiya için büyük bir rehber olduğunu, 75 yıl yaşamış ve ülkesinin aydınlanmasının temellerini atmakla kalmayıp bunun yeşermesinde de pay sahibi olduğunu belirtmeliyim.

Snelman'ın bazı tespit ve yol gösterici yaklaşımlarını hemen alıp Türkiye'ye uygulamak zorundayız.Aslında bunu Gazi Mustafa Kemal Atatürk yıllar önce yaptı ama unuttuk, savsakladık. Atatürk, Rus yazar Grigoriy Petrov'un yazdığı 'Beyaz Zambaklar Ülkesinde' kitabını okudu ve etkilendi. Okul müfredatlarına eklenmesini istedi. Büyük Önder, bu kitabın Türkiye'nin aydınlanmasında etkili olacağını, ilham vereceğini öngördü.

Peki kim unutturdu, kim savsaklanmasına neden oldu? Onları bulup yakalarına yapışmamız gerekiyor. 

Bugün eğitim sisteminen şikayetçiyiz. Dinin siyasi-ekonomik rant aracı haline getirilmesinden şikayetçiyiz. Siyasetçi, doktor, öğretmen, işçi, memur, gazeteci, asker, polis, yazar, sanatçı,sporcu,esnaf, işadamı, ana-baba hepimizin ülkemizdeki geri kalmışlıkta, bölünmüşlükte, hatalarda  payı var.

Snelman, ülkesini adım adım dolaşarak kalkınmış, medeni, modern bir ülke olması için gerekenleri anlatmış. Din adamlarını da unutmamış. Snelman'ın kitapta geçen din adamlarıyla konuşması inanın bugün Türkiye için hem örnek hem ders niteliği taşıyor.

"Halk neden dinden uzaklaşıyor? Neden dini duyguları ölüyor insanların? Din adamlarına karşı saygısız ve ilgisiz tutumlarının sebebi nedir? Nasıl önüne geçmek gerek bu durumun?"

Bu sorular Türkiye'nin de yanıtını aradığı sualler...

Snelman'a kulak verelim, zira yanıtı onda var:

"Yanlış anlamayın; sizi suçlamıyor ya da kınamıyorum. Sonuçta sizler bizim aramıza gökten düşüp gelmediniz. Sizler bizim vücudumuzdan, etimizden var oldunuz. İyi veya kötü, bizim aramızdan çıktınız. Biz neysek siz de osunuz. Bu yüzden din adamlarını eleştirenlere sormak istiyorum ben... Aranızda kaç dürüst tüccar var? Çevrenizde dürüst aşçılar, vicdanlı taş ustaları, mimarlar ve demirciler görebiliyor musunuz? Avukatlarınızın, milletvekillerinizin, gazetecilerinizin “ülkenin tuzu” olduklarını söyleyebilir misiniz? Kendi içinizde namuslu bir çoban bile bulamıyorsunuz, gerçek din adamları olmamasına neden şaşırıyorsunuz?

Evet, halkımız kaba, sert, açgözlü ve yalancıdır. Hiç kimseye ve hiçbir şeye saygı duymamakta, kimseye güvenmemekte, her şeye ve herkese kuşkuyla yaklaşmaktadır. Böyle bir ortamda dine yer olabilir mi? Ama bu halkın suçu mudur? Dinle ilgili gerçekleri insanlara kim, nerde ve ne zaman anlattı? Size halkın tehlikeli bir manevi hastalığa yakalandığını söylüyorum. Din, insanların diğer insanlarla, dünyayla ve tarladaki ürünlerle bağı olduğu duygusudur. Böyle bir bağ yoksa, devlet, toplum, aile ve hatta insanlık kendisi bile hayatta kalamaz. Bu devletin varlığına karşı bir tehdittir. Manevi fakirliktir. Ahlaksızlık, kaba bencillik, hırsızlık. Halkın içindeki tanrı yok olmakta, ölmektedir. Bundan daha korkunç ne olabilir? Kendi vicdanınız, halkınız ve Tanrı önünde dürüst olmak istiyorsanız, çevrenizde suçlu aramayın. Bilimi, felsefeyi ve aydınları suçlamayın. Kendinizi suçlayın. Halkımızı kurtarın; onlara Tanrı’yı geri verin. Ruh ve içerikten yoksun inanç formüllerini değil; Tanrı inancını telkin edin."

Snelman'ın bu konuşmasından sonra derin bir sessizlik olur. Bu ortamı kollarını açarak Snelman'a sarılan, onu tebrik eden öğretmen bozar. O kişi Snelman'ın öğretmenidir ve, "Yaşlı öğretmenini sevindirdiğin için sana minnettarım. Tanrı yardımcın olsun. Halkı ayağa kaldır, onu mükemmelliğe ulaştır! Teşekkür ederim. Teşekkür ederim" kelimeleri dökülür dudaklarından...

Finlandiya, geçtiğimiz yüzyılda yokluk, açlık ve fakirliğin pençesinde kıvranırken, milli bir seferberlikle 50-60 yıl gibi kısa bir süre zarfında bölgesinin ve dünyanın siyasi ve ekonomik açıdan ileri gelen devletlerinden biri haline geldi. İşte o aydınlanmanın mimarı olan Snelman o dönemde politik nedenlerle üniversiteye alınmamıştı. Bir grup vatansever aydınla birlikte köy köy kasaba kasaba tüm Finlandiya'yı gezerek eğitim seferberliği başlattı.Johan Wilhelm Snelman az sayıda idealist öğretmen, din adamı, avukat ve memurla ülkesinin kaderini değiştirdi.

Ne kadar basiretli bir Lider olduğu bu örnekten bile ortaya çıkıyor Atatürk'ün...

Snelman'ın ifadeleriyle bitirelim:

"İnsanlar ülkelerinin geleceğine dair taşıdıkları kişisel sorumluluğun bilincine varmazlarsa, ülkelerin kalkınması ve refaha kavuşması da mümkün olmayacaktır. Her insan 'gerçek vatandaş', 'yaşam mimarı' olmalı..Vücudunuz, aklınız ve ruhunuz sahip olduğu bütün gücü vatanınıza ve halkınıza adamalısınız."