Yavuz Donat meslek büyüğümüz. Mütevazi ve deneyimli bir gazeteci. Milliyet'te birlikte mesai yaptık. Sevdiğim, saydığım güzel biri Yavuz Abi.

Malum geçenlerde sıkıntılı bir hastalıkla mücadele ettiğini öğrendik. Kendisini arayıp 'şifa' dileklerimi ilettim.

Hastalık Yavuz Abi için engel değil. Yine koşturuyor,yine yazıyor. 

Son seyahati Trabzon'aydı. Turist yoğunluğundan kalacak yer bulamadığını öğrendik. Gazeteci arkadaşın biri evinde misafir etmiş.

Yavuz Abi sayesinde Trabzon'dan konut alan yabancıların sayılarını ve ülkelerini de öğrendik ayrıca.

Yavuz Abi anlatıyor:

"Trabzon'da konut alan yabancılar... Kimler?
"Algı mühendislerine... Karadeniz'i görmeden, yorum yapanlara" bakarsanız... "Bölge Araplarla dolu."
Oysa... Trabzon'da... 40 farklı ülkeden, konut sahibi var.
Ülke ülke... İsim isim... Kayıtlar, Vali İsmail Ustaoğlu'nun masasında.
 Arap ülkeleri vatandaşlarından, ev sahibi olanlar... 5 bin 672.
 İlk sırada Suudi Arabistan, 2 bin 22 konut. Kuveyt 972... Katar 366... Ve diğerleri.
 Özbekistan ile Pakistan'dan gelip, konut alan çok.
 Filistinli... İspanyol... Rus... Yeni Zelandalı... Ukraynalı... Romen... Bunlar, "Yeni Trabzonlular."
 60 Amerikalı, Trabzon'da konut sahibi... 78 de Alman.
Çarşıyı... Yaylaları gezin... Birleşmiş Milletler gibi.
Pek çok yabancının üzerinde, Trabzonspor forması gördüğümüzü de söylemeliyiz.

PROVOKASYONLAR ARTTI

Suriye'deki bayrak alçaklığı şahit olduğumuz en önemli provokasyondu. Sorumlular güvenlik güçleri tarafından yakalandı. Tebrik ediyorum. Hemen ardından dallama bir Suriyeli avukatın benzer bir davranışına tanık olduk. Kılıçdaroğlu'nu Suriye'ye süreceğini paylaşmıştı. Sağolsun güvenlik güçlerimiz hemen gereğini yaptı ve kendisini Suriye'de buluverdi.

MHP Lideri Devlet Bahçeli'de bu provokasyonlara dikkat çekerek şöyle dedi:

"Alevi İslam inancına mensup kardeşlerimiz üzerinde oynanan şirret oyunlar, KPSS şaibesi, etnik kimlikleri kaşıyan sinsilikler, Moody’s isimli derecelendirme şirketinin Türkiye ekonomisi hakkında kuşku uyandırma densizliği ve Azez’de Türk bayrağını yakma şerefsizliği bir kaos planlamasının birbiriyle bağlantılı olaylarından yalnızca bir kısmıdır.

Türkiye’nin ufkunu perdelemek, enerjisini tüketmek, manevi direncini kırmak gayesiyle emre amade bekleyen iç ve dış odaklar eşzamanlı faaliyet halindedir. Fırsatçılar devrede, fesat yuvaları tetiktedir."

Bahçeli'nin diğer tepkisi de bartalemeos'la ilgiliydi. Şunları ifade etti:

"Son günlerde ardı arkasına sahnelenen provokasyonlar, milli birliğimizi ve dayanışma ruhumuzu hedef alan sabotajlar bizi yolumuzdan çeviremeyecektir.

Bu provokasyonlardan birisi de, Sümela Manastırı’nda 9’ncu kez ayin yapmak için Trabzon’a gelen Fener Rum Patriği Bartholomeos’a ekümenik yazılı Trabzonspor formasının hediye edilmesidir.

Bu yürek yaralayıcı tertip skandal olmasının ötesinde tahrik, tahrip ve taciz tonu çok yüksek bir meydan okumadır.

Trabzonspor’umuza ve bu kulübümüze gönül veren muhterem vatandaşlarımıza hakaret niteliğindeki bu kepazeliğin hiçbir vicdan tarafından kabul edilmeyeceği ortadadır.

Türkiye’de ekümenik diye bir kurum ve görev tanımı yoktur.

Lozan Antlaşması gereğince, Fener Rum Patriği’nin siyasi ve idari işlerle uğraşmaması, ülkemizdeki Rum-Ortodoks vatandaşlarımıza ruhani hizmet vermesi hüküm altına alınırken, Fatih Kaymakamlığı’na bağlı bir din görevlisi olmasının dışında hiçbir statüsü de olamayacaktır."

SICAK DÖNEM

Türkiye içte ve dışta harareti bir süreçten geçiyor. Yaşananlar bu sıcaklığın artacağına işaret ediyor. Seçimlerin yaklaşması da bu sıcaklığın katlanmasının nedenleri arasında. 

Ahlaklı siyaset, etik kurallara göre bir siyasi yarışa katkı sunanın avantaj sağlayacağı kanaatindeyim. Bel altı, kural dışı davranan kim olursa ağır faturayla karşılaşabileceğini bilsin.

İktidarların, siyasi partilerin de sonu vardır. Bu sonu medeni şekilde kabullenmek demokrasinin gereğidir. Aksi davranışlar ülkeye de insanlarımıza da zarar verir. İktidarda kalmayı takıntı, saplantı haline getirmek tahribata yol açar. Kazanmayı bilmek kadar, kaybetmeyi de hazmetmek gerekir.

YURT SORUNU

Türkiye gibi bir ülkede öğrenci yurtlarının problem olacağını düşünmek bile abesle iştigal etmektir.

Devlet parmağını şakırdatsa inşaatlar başlar ve 6 ay içinde mesele hallolur. Sadece bu mu? Türkiye gibi bir ülke tüm öğrencilerinin cebine aydan aya yeteri kadar burs parası koyuverir. Hem de karşılıksız. Faiziyle geri almamak üzere. 

Prof. Dr. Hasan İşgüzar, "Ben olsam üniversitedeki öğrenci sayısı kadar hemen yurt yaparım. Öğrenci orada kalmayıp eve gidecek hesapları da yapmam. 'Varsın boş kalsın' derim. Türkiye için bu mesele mi? Hatta tüm üniversite öğrencilerinin cebine para koyarım. Karşılıksız para" diyor.

Aynen katılıyorum bu görüşlere...

Çocuklarını cemaat, tarikat gibi oluşumların kucağına itip sonra da şikayet eden bir devlet olmamalıyız..