İYİ Parti lideri Meral Akşener bu aralar çarpıcı açıklamalar yapıyor. 

Partiyi kurduktan sonra seçime girme tartışmasını aşmak için Kemal Kılıçdaroğlu'ndan 15 milletvekili almış ve engeli aşmıştı. Önemliydi çünkü İYİ Parti'den sonra AKP'nin eskisi gibi rahat olmadığı açık.

Akşener o dönemde Kılıçdaroğlu'nun verdiği desteğe minnettar. "Kendisine herhalde ölünceye kadar şükran duyacağım. Ben sülaleme ‘Sayın Kılıçdaroğlu'nu çocuklarıyla beraber' vasiyet ettim. Başlarına bir şey gelirse bendedir, bizdedir. O, 15 milletvekili arkadaşımdan birisi de karşımda duruyor. Yıllarca CHP ve sağın renkleri arasında büyük bir mesafe varken o davranış biçimi o aradaki alanı, o uzaklığı kapattı" ifadeleriyle minnettarlığını belirtiyor.

"Biz vefalı bir aileyiz. İlginç bir yönümüz vardır biz hiç unutmayız. Dostluğu da unutmayız, vefayı da unutmayız, düşmanlığı da unutmayız" diye de ekliyor.

Ben siyasette vefa olmadığına inananlardanım. O nedenle Akşener'in bu çıkışını oldukça anlamlı buldum. Siyasette 'Hanım' etkisinin güçlenmesi de iyi bir gelişme.

6'LI MASANIN ADAYI

Meral Hanım ile Kemal Bey arasında bu denli sıcak rüzgar eserken, Millet İttifakı'nın adayının kim olacağı hususu merak ediliyor doğal olarak. Aylar önce yazmıştım. Aday masanın dışından gelecek. Başka bir ifadeyle seçilecek. Kim olur onu zaman gösterecek. Ama hem kazanma olasılığı yüksek, hem de her kesimin benimseyebileceği biri olacağını öngörüyorum. Meral Hanım'ın samimi Kılıçdaroğlu mesajlarını, "aday konusunda CHP-İYİ Parti arasında asgari bir mutabakat sağlandı" şeklinde okudum.

Siyaset tarlası yeniden sürüldü sayılır. Sürülen tarlada kesekler nereden izin veriyorsa oradan ilerlemek gerekir. Zorlama, başka yol arama tarlada tahribata yol açar.

Bence masanın üzerinde çalışması gereken önemli konular var. Mesela program ortaya koymalı, kimlerle nasıl uygulanacağını milletle paylaşmalılar. 

Ben muhalefetin yerinde olsam bir zamanlar Sinelman'ın Finlandiya'da yaptığı gibi 'aydınlatma ekipleri' kurar, köy, kasaba dolaşarak halka doğruları anlatmalarını sağlardım... 

İRAN YÖNETİMİ AKILLANIR MI?

İran’da, Mahsa Amini ahlak polisi tarafından gözaltına alındı ve gözaltındayken hayatını kaybetti. Daha sonra kitlesel protesto gösterileri başladı. Kadınlar yıllardır süren baskı ve kıyafet dayatmasına bu kez ciddi tepki veriyor. Gelen haberlere göre, eski Cumhurbaşkanı Rafsancani'nin kızı da protestolara katılmış ve gözaltına alınmış.

Bu protestoları körükleyen, İran'da kargaşa yaratma amacı güdenler olabilir. Lakin kadınların taleplerinin makul, mantıklı ve haklı olmasını ortadan kaldırmaz. Bu çağda kadına yada erkeğe 'sen şöyle giyineceksin' diye baskı yapmak anlaşılır gibi değil. İran'da rejim baskısı ve saçma yasalar yüzünden bunalan kadınlar ülkelerinin dışına çıktığında nefes alabiliyorlar. Kıyafetlerini değiştirip batıdaki modern kadınlar gibi giyiniyorlar. Bu durum bile İran yöneticilerini düşündürmasi gereken bir gerçek.

İran'daki Molla yönetiminin artık çağ dışı anlayışı terk ederek kadınlara özgür şekilde giyinme ve yaşama hakkı tanıması gerekiyor. Aksi halde yumuşak karnı kaşıyanlar olacaktır.

DÜNYAYI DÜZELTMEK İÇİN KONTROL ETME ANLAYIŞI

ANAP'ın Grup Müdürü Hüseyin Ünlü aradı ve eski bakan ve Özal'ın akrabası Hüsnü Doğan'ın 'Merdiven' isimli kitabını okuduğunu, Turgut Özal'ın FETÖ ile ilgili değerlendirmelerinin dikkatini çektiğini söyledi. Hüseyin Abi duayendir. O dediyse bizim de bir iki laf etmemiz gerekir. 

O kitapta Özal'ın, FETÖ hakkındaki ifadelerinden bazıları şöyle:

Büyük bir ihtirasa sahip. Yalanı rahat söylediğini fark ettim. Bu zat etrafındakileri etkiliyor, esir alıyor. Benim bildiğim İslam Alimleri böyle davranmaz. Dünyayı düzeltmek için kontrol etme anlayışıyla Hitler'e benziyor. 

Kitapta FETÖ elebaşının 1991'de bir yazıda Özal'ı hedef aldığı da var. FETÖ'nün o yazıda "Milletin yolunu kesen kanlı kabus" ifadesiyle Özal'ı hedef aldığı vurgulanıyor.

Ey benim güzel ülkemin güzel insanları.. Allah var, Kuran var.. Yetmez mi?  

Türk Demokrasi Vakfı Başkanı Salih Uzun, "Din bu dünyada işe yaramalı" diyor ya.. Haksız mı?