Amerika Başkanı Trump ilk kez BM kürsüsüne çıktı ve çarpıcı mesajlar verdi. Kuzey Kore, İran ve otoriter rejimler hedefindeydi.

Dünya üzerinde nükleer güce sahip ülke sayısı sınırlı. Bu sayının artması da istenmiyor. Mantıksız değil bu düşünce. Hangi ülkelerin nükleer güç sahibi olacağına kimin karar vereceği konusu tartışma alanı. Mesela İsrail küçük bir ülke, Amerika ile partner. Buna karşın nükleer silaha sahip. İsrail’e izin verilirken benzeri başka ülkelere “hayır” denilmesi akla ve mantığa uygun gelmiyor.

Trump, BM’deki sözlerinde Kuzey Kore’yi yok etmekten bahsediyor. Bunu “toplu katliam yapmak” şeklinde de çevirebiliriz. Zira bu yorumu boşa çıkaracak argüman yok. Aksine Hiroşima gibi örnekler var. “Yok etme” eylemine girişildiği takdirde Amerika’nın da bedel ödemeyeceğini kimse söyleyemez herhalde.

Trump, “Kuzey Kore tek adam rejimiyle yönetiliyor, bu yetmezmiş gibi bir de nükleer silaha sahip olmak istiyor” demeye çalışıyor. Bu eleştiriyi haklı buluyorum. Sadece çifte standarda tepki gösteriyorum. Mesela Suudi Arabistan rejimi farklı bir model mi ki; Trump onlara herhangi bir tepki göstermiyor. Eğer totaliter, otoriter rejimlere karşı çıkıyorsanız bunu istikrarlı bir zemine oturtmanız gerekmez mi? Birine “evet” diğerine “hayır” dediğinizde inandırıcılığınızı yitirirsiniz.

Venezüella Devlet Başkanı Maduro da Trump’un şimşeklerini çeken örneklerden. Kuveyt’te, Bahreyn’de aynı model sayılır. Ama onlara yönelen eleştiri yok. Herhalde onlar söz dinleyen, uslu çocuklar olduğu içindir…

Barzani referandumu

Barzani’nin de o bölgede Kürt hakkı koruculuğuna soyunanların da güvenilecek hiçbir yanı yok. Onların yaptığı Kürtleri kullanarak, onlara acılar yaşatarak kendi refahlarını tavana çıkarmak. Öyle olmasa Barzani hali hazırda yürüttüğü politikaları uygulamazdı. Emperyal güçlerin kucağında halkına mutluluk getireceğini iddia eden herkes asgari ölçekte yalancıdır.

Irak bir devlet. Barzani bu ülkenin vatandaşı. Başka vatandaşlıkları da var tabi. Amerika’nın Irak müdahalesinde zaten ülkesine ihanet edenlerdendi. Kalkıp “biz devletimizi(Irak’ı) böleceğiz” diyor. Referandumla bağımsızlık arıyor. Bu adım onun değil küresellerin menfaatine.

Etrafındaki herkes bu eyleme karşı. Irak, İran, Türkiye, Rusya, Suriye “olmaz” diyor. Irak Başbakanı Haydar el-İbadi, 25 Eylül'de planlanan referandumla ilgili, “Bunu kökünden reddediyoruz. Referandumun ertelenmesi değil, tamamen iptal edilmesi gerekir” diyor. “Sen (Barzani) Kürdistan bölgesinde çoğunluk değilsin ki herkes için referandum düzenliyorsun. Kürt olmayan diğerleri nereye gidecekler?” diye soruyor.

Başka bir ifadeyle Irak’ı böldürmeyiz mesajı bunlar. O halde İsrail dışında, tüm komşularının karşı çıktığı, yaşama şansı olmayan bir devlet ilan etmeye çalışmak kime hizmet olur? Değerlendirmeniz gereken bir soru.

Kanaatime göre devlet ilanının imkansız bir düşünce olduğunu Barzani ve diğerleri son zamanlardaki gelişmelerle anladı. Referandum artık ekonomik pazarlık aracı olarak kullanılıyor. İbadi’nin, “Referandum düğümüyle ilgili önümüzdeki saatler içinde ferahlatıcı gelişmeler yaşanabilir" demesi de bundan kaynaklı. Önümüzdeki günlerde havucu kapan sözde liderlerin referandumdan vazgeçtiklerini açıklamaları şaşırtıcı olmaz.

Barzani ve ona benzeyenlerin Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu’nun, "Referandum Kürt Bölgesi’nin çıkarına değil, bölgenin güvenliğine hizmet etmez" uyarısını dikkate almaları sağlıklı yaklaşım olur.