Terör örgütü tarafından kaçırılan görevlilerimiz aradan geçen 5 yılın sonunda alçakça şehit edildi. Askerlerin kurtarma için geldiğini duyan teröristler görevlilerimizin canına mağarada kıydı.

Milli savunma Bakanlığı olayı, "Kontrol altına alınan bir mağarada yapılan aramada, PKK tarafından alıkonulan 13 Türk vatandaşının naaşlarına ulaşıldığı; yapılan ilk incelemede masum ve silahsız vatandaşlarımızdan birinin omuzundan, diğer 12’sinin ise başlarından vurularak şehit edildi" diye duyurdu.

Hepimizin içini sızlatan bu şehit haberlerinden sonra Amerika'nın sergilediği tavır ayrı bir gündem oldu. Amerika bu alçak cinayetlere 'şartlı kınama'da bulununca kıyamet koptu. İki ülke ilişkilerindeki soğukluk dip yaptı. 

Halbuki Erdoğan iktidarı Biden'in seçilmesiyle birlikte ‘yeni sayfa açma’ ve ‘S-400’ler için Girit modeli' önererek ilişkileri belli bir düzeye getirme adımları atmıştı. ABD'nin 13 şehit için ortaya koyduğu tutum iki ülke arasındaki ilişkilerin normal seyrine dönmesinin zor olacağını gösteriyordu. Öyle anlaşılıyor ki Biden yönetimi Erdoğan yönetimi ile yakın çalışma gibi bir ajandaya sahip değil. Bu yaklaşımın zararını ise iki ülkede yaşayan vatandaşların göreceği açık. Biden yönetimi bu sıcak olay nedeniyle 20 Ocak'tan beri ilk kez Dışişleri bakanı Bilinken aracılığıyla Türkiye ile temas kurdu. Mevlüt Çavuşoğlu ve Antony Blinken telefonda görüştü. Biden'in aramadığı liderler arasında dikkat çeken iki isim Erdoğan ve Netenyahu.

Püf noktası

Gara'daki şehit haberlerinin ardından AB, Rusya ve çok sayıda ülke mesaj yayınladı. Avrupa Birliği, Rusya 'amasız' 'şartsız' şekilde terör örgütünü kınadı. Peki ABD neden 'şartlı kınama' gibi bir yola girdi ve Türkiye'nin açıklamasına itibar etmedi?

Bunda Erdoğan iktidarına yönelik soğuk bakışın payının olduğunu söyleyenler var. Ama en önemli ayrıntı PKK-SDG'de saklı. Konuştuğum deneyimli bir siyasetçi ve uluslararası ilişkiler uzmanı, Amerika'nın bu 'şartlı' yaklaşımının sebebinin PKK ve SDG'ye farklı bakmasından kaynaklandığını söyledi. Bu görüşe göre, 'ABD menfur saldırıyı PKK'lılar mı yoksa SDG'liler mi gerçekleştirdi' diye emin olmak istemiş. PKK'nın yaptığı anlaşılınca da güçlü şekilde kınamış.

O zaman akla gelen iki soru şu:

Peki ya SDG dedikleri YPG'liler yani PKK'nın diğer versiyonu bu cinayetleri işlemiş oılsaydı ABD ne yapacaktı? Kınamayacak mıydı? 

Görevlileri başından vurarak şehit eden terörist YPG'de de faaliyet göstermiş. ABD kınaması YPG'nin de terör örgütü olduğunu tescillemiş olmaz mı? ABD bu yaklaşımı kabul eder mi?

ABD, YPG-SDG'yi terör örgütü olarak kabul etmediği için Suriye'de bu yapıya her türlü desteği veriyor. Silah, maaş akla gelen her şey... Türkiye ise bu yapının PKK gibi terör örgütü olduğunu savunuyor. ABD'nin 2015'ten bu yana YPG'li teröristlerle birlikte hareket etmesi ve Suriye'nin kuzeyindeki YPG'lilere binlerce TIR'lık silah yardımı, Ankara-Washington hattındaki en önemli sorun. ABD tutumundan vazgeçmediği gibi yardımlarını artırarak sürdürüyor. Pentagon sözcüsü Kirby, "Biz Suriye'de yerel Suriye Demokratik Güçleri ile çalışıyoruz ve bu değişmedi" diyerek ülkesinin aynı yolda yürüdüğünü vurguluyor.

Amerikalılar, 2021'in başından bu yana Irak'tan Suriye'ye on birinci konvoyu gönderdiler. Son konvoy Ayn Divar'daki üs için El Velid sınır kapısından geçti. Arap medyası, Türkiye sınırına kurulacak üssün Erbil'deki hava üssünden takviye edileceğini yazdı.Terör örgütü PKK'nın Suriye uzantısı YPG ile işbirliği yapan ABD'nin kuracağı üs, Şırnak'ın Cizre ilçesinin hemen karşısında, mesafe yalnızca 600 metre.

CAATSA yaptırımları ile Türkiye'ye hasımlığını resmileştiren Amerika'nın 13 şehit vakasındaki tutumu hasımlığın devamı olarak görülebilir. Biden yönetimi ile ABD'nin  Türkiye'ye hasımlığın seviyesini yükselteceği hissediliyor. Böyle olmasa  Ayn Divar köyünün bağlı olduğu Malikiye'de ABD askerleriyle (Türkiye'nin PKK'dan farkı yok dediği) YPG'lilerin birlikte devriye gezmesi izah edilebilir mi? 

Zaten izah edilemediği için, Cumhurbaşkanı Erdoğan, "Hani siz PKK'nın, YPG'nin, PYD'nin yanında değildiniz. Bal gibi de yanındasınız ve arkasındasınız.Eğer biz sizinle NATO'da berabersek, eğer biz sizinle dünyada, NATO'da bu birlikteliğimizi sürdüreceksek bize samimi davranacaksınız" diye tepki gösteriyor.

Bitirmeden evvel...

Sevgili siyasetçilerimiz dış politikayı, milli meseleleri iç siyasete alet etmeyin. Milli konular siyaset üstüdür ve devlet adamlığı duruşu, bakışı gerektirir...