Ukrayna'da insanlar da insanlık da ölüyor...

Yeni bir durum mu?

Tabi ki değil...

Daha önce de Irak'da, Suriye'de, Yemen'de, Somali'de, Myanmar'da, Japonya'da, Bosna'da, Afganistan'da, Filistin'de ölmüştü insanlık...

Onlar son olsun diledik ama maalesef bitmedi. Şimdi de Ukrayna'da herkesin ekranlardan izlediği acıklı insan hikayelerine tanık oluyoruz. İnsanı vampirleştirenlere lanet olsun.. Polis babasının kaskına vuran o bebek var ya... Onun ahı yaksın hepinizi..

Hakkınız var mı dünyayı yangın yerine çevirmeye?

Yetmiyor mu bu dünya ve üzerindeki nimetler sizlere?

Siz nasıl açlarsınız ki sürekli kan içme ihtiyacı hissediyorsunuz?

Cumhurbaşkanı Erdoğan Meclis'te bu konuya değindi ve tepki gösterdi. 

"İnsanlık adına yüz karası bu tablo karşısında görevi küresel güvenlik ve istikrarı sağlamak olan kuruluşlar maalesef kıllarını dahi kıpırdatmıyor. Merak ediyorum, nerede bu dünyada gücü elinde bulundurduğunu söyleyen ülkeler? Hani, gereken desteği verdiler mi? Sadece bol bol nasihat veriyorlar. 'Ne yapıyorsun?' dediğinde bir şey yok, insani destek yok. Kurtarma adına atıkları bir adım yok. Kendi çıkarları söz konusu olduğunda dünyayı ayağa kaldıranlar tam 11 yıldır bölgemizdeki katliamları uzaktan seyrediyorlar. Ne açlıktan bir deri bir kemik kalmış çocukların dramı ne sahile vuran masum çocuk bedenlerinin utancı ne iffetiyle oynanan kadınların feryadı ne gözyaşlarını içlerine akıtan babaların mahcubiyeti Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi başta olmak üzere uluslararası kuruluşları bugüne kadar harekete geçirmeye yetmedi. Katliamları engelleyecek, çatışmaların önüne geçecek zulmü durduracak, coğrafyamıza istikrar ve huzur getirecek hiçbir adım atılmadı." 

Tayyip Bey haklı tepkisine devam etti: 

"Mazlumları dinine, kökenine, dersinin rengine ayran zihniyetin ne insaniyetle ne de medeniyetle hiçbir bağı yoktur. Irkçılığın daniskası olan bu bakış açısı, insanlık adına utanç vericidir. Batı dünyasının toplumların bünyesini kanser hücresi gibi saran bu ırkçılık hastalığıyla artık yüzleşmesi şarttır. Ukrayna'nın sahipsiz bırakılması gibi Rus halkına, Rus edebiyatına, öğrencilerine, sanatçılarına yönelik cadı avını andıran uygulamaları da kabul etmiyoruz. Hale bak. Almanya'da bakıyorsunuz, 'Filarmoni Orkestrası'nın şefi Putin'in arkadaşı, diye görevine son veriyorum'. Böyle saçmalık olur mu? Öbür tarafta bakıyorsunuz Dostoyevski’nin eserleri İtalya, Avrupa’nın değişik ülkelerinde bu eserlere yasak getiriliyor. Böyle saçmalık olur mu? Bunun tarihte Bağdat'taki kütüphaneleri yakıp yıkan Hülagü'den ne farkı var? Aynı mantık."

Savaşın, savaşların kesinlikle kazananı olmaz

Cumhurbaşkanı Erdoğan Türkiye'nin barış isteyen girişimlerini ve politikalarını aktarırken de şu ifadeleri kullandı:

"Karadeniz'de komşumuz olan Rusya ve Ukrayna arasındaki gerilimin sıcak çatışmaya dönüşmesinden bir üzüntü duyuyoruz. Krizin çatışmaya evrilmemesi için çok çaba harcadık. Hala da harcıyoruz. Hem Sayın Zelenski ile hem Sayın Putin ile yaptığımız görüşmelerde sorunların kaba güç yerine diyalog ve diplomasi yoluyla çözülmesi gerektiğinin altını çizdik. İstikrarsızlıkla boğuşan bölgemizin yeni krizleri, özellikle de ağır maliyetleri olacak bir savaşı kaldıramayacağını açıkça ifade ettik. Bugün 14 gününü geride bırakan çatışmalar maalesef her iki taraf için de ciddi insani kayıtlara ve durumlara yol açıyor. Daha şimdiden 2 milyon insan evlerini terk etmek zorunda kaldı, böyle gitmesi halinde rakamın herhalde 5-10 milyonu bulması yakındır. Aralarında sivillerin de olduğu binlerce insan hayatını kaybetti, yaralandı. Çatışmaların yaşandığı şehirlerde, yollar, okullar, evler, hastaneler çok ağır hasar gördü. Diğer savaşlarda olduğu gibi bunda da en büyük acıyı masum çocuklar ve savunmasız kadınlar çekiyor. Bir bavula sığdırdıkları eşyaları ile hayata tutunmaya çalışan siviller bize ve tüm insanlığa savaşların gerçek yüzünü bir kez daha hatırlatıyor. Savaşın, savaşların kesinlikle kazananı olmaz. Kalbinde zerre kadar merhamet olan birisinin çocukların yüzlerine vuran o korkuyu o dehşeti görüp de hüzün duymaması mümkün değildir. Türkiye olarak bu acıyı bir an önce dindirmek hem insanlığımızın hem de komşuluk hukukumuzun bir gereği olarak görüyoruz." 

HERZOG'UN ZİYARETİ

Türkiye ve İsrail arasında kesilen diyaloğ en üst düzeyde yeniden başladı. İsrail Cumhurbaşkanı Herzog Ankara'ya geldi. Görüşmeler kamuoyuna yansıdığı kadarıyla pozitif geçmişe benziyor. Herzog'un konuşmasına "Eşim ve ben Türkiye'de misafiriniz olarak bulunmaktan çok mutluyuz" diyerek Türkçe ifadelerle başlaması sempatik bir tavırdı. 

Erdoğan'ın, "Türkler ve Museviler yüzyıllar boyunca barış içinde yaşamanın en güzel örneklerinin vermişlerdir. Bu müstesna tarihimize gölge düşürülmesine müsamaha göstermeyeceğiz. Önümüzdeki dönemin ikili ilişkilerimizin yanı sıra bölgesel iş birliği açısından da yeni fırsatları beraberinde getireceğine inanıyorum. Daha önce başlatılmış olan enerji noktasındaki işbirliğinin hayata geçirilmesi için bu bir fırsattır diye düşünüyorum. Şu anda bizim elimizde 4'üncüsü de yolda geliyor. 4 tane sondaj gemisi ve 2 tane sismik araştırma gemisi var. Karadeniz’de, Akdeniz’de bu çalışmalarımızı işbirliğimizle hayata geçirebiliriz" ifadelerinin altını çizmeliyiz.

Herzog'da, Erdoğan'ın sıcak yaklaşımına aynı samimiyetle karşılık verdiğini şu sözlerle ortaya koydu:

"Bu an, ülkelerimiz arasındaki ilişkilerde büyük bir andır. Her ikimiz için büyük bir ayrıcalıktır. Amacımız ülkelerimiz ve halklarımız arasında dostane ilişkilerin gelişmesinin temellerini atmaktır. Halklarımız arasındaki ilişki çok eskidir ve bu ilişkinin güçlü tarihi, dini ve kültürel kökleri vardır.

Çok sayıda Yahudi kadın ve erkek, lider, haham, şair, bilge, tüccar ve girişimcilerden oluşan seçkin bir şahsiyet listesi bu ülkedeki Yahudi tarihinin geçmişinin sadece bir parçasıdır. Ne yazık ki, ülkelerimiz arasındaki ilişkiler son yıllarda bir darlık döneminden geçmiştir. İnanıyorum ki, ülkeler arasındaki ilişkiler karşılıklı saygı ruhunu yansıtan eylemlerle incelenecek ve hepimizin paylaştığı bölgesel ve küresel zorluklarla başa çıkmamızı sağlayacaktır.İsrail ve Türkiye birçok alanda hepimizin ‘ev' olarak adlandırdığı bu bölgeyi çarpıcı biçimde etkileyecek bir işbirliği yapabilir ve yapmalıdır."

Yaşasın barış, yaşasın insanlık...