Hem dünya hem de ülkemiz sancılı bir dönemden geçiyor. Rusya-Ukrayna savaşı, Çin-tayvan gerilimi, Taliban'ın İran'a yönelik saldırıları, Irak'ın halen istikrarsız oluşu, Suriye'nin bölünmüşlüğü, mülteci-sığınmacı hareketleri maalesef baş ağrıtıyor.

Türkiye'nin karşı karşıya olduğu tehditlerle ilgili hepinizin mutlaka bir fikri vardır. Bu tehditlere karşı uyanık olunması gerekiyor. O tehlikeleri şöyle bir gözden geçirelim:

-Suriye’de PKK/PYD terör örgütü zırhlı araç, ağır silaha sahiptir. Helikopter kullanmaktadır. Yani devletçik olmuştur. Kuzey Irak’ta zaten devlet yapısı oluşmuştur. ABD bu ikisini birleştirerek Doğu Akdeniz’e açılan bir devlet hedefine hiç olmadığı kadar yaklaşmıştır. Bunun için Hatay’a ihtiyacı vardır.

-Hatay’la 130 km sınırı bulunan Suriye İdlib kentinde IŞİD/El Kaide türevi terör örgütleri yuvalanmıştır.

-Sınır kentlerinde özellikle Hatay’da sığınmacı nüfusu sınırı aşmıştır.

-Deprem yerli nüfusun bir bölümünün başka illere göçüne neden olmuştur. Bu da ABD’nin işini kolaylaştırmıştır.

-Hem PKK/PYD hem radikal terör örgütleri hem de demografik yapının değişimi ile yüz yüze kalan bir Türkiye tablosu var. 

-Batı’da; Yunanistan uluslararası antlaşmalara aykırı olarak adaları silahlandırmıştır. Kendisine ait olmayan bazı ada/adacık/kayalıkları sahiplenmiştir.

-İç cephede Türkiye hiç olmadığı kadar kutuplaşmıştır.

-Ve tarihte örneği olmayan bir durumla; dünyanın en fazla sığınmacı/yasa dışı göçmenini barındırmaktadır. 

-Liyakat sistemi de hiç olmadığı kadar kötüleşmiştir.

***

Türkiye tarihsel hafızaya dayalı, Atatürk’ün dış ve iç politika ilkelerine dönmezse, her türlü siyasi yelpazenin dışında ulusal çıkarlar ve ulusal güvenlik doğrultusunda acil önlemler almazsa yeni bir Sevr ile yüz yüze gelecektir. ABD’nin ve diğer güçlerin projesi budur ve bu bir sır değildir.

Görüldüğü gibi tehditler yakın ve büyük. O nedenle de yöneticilerimizin bu süreçte hata yapma lüksleri bulunmuyor. Toplumumuzun tüm kesimlerine düşen vazife ise birlik ve dirlik içinde olmaktır. 

HAYIRLI OLSUN

TBMM 28. döneme başladı. Milletvekillerinin yemin merasimi nedeniyle Meclis'te heyecan ve yoğunluk vardı. Umarız ülkemize hayırlı hizmetlerde bulunur ve sorunları çözerler.

Hüdapar kökenli milletvekilleri iddiaların aksine hem and içtiler hem de milli marşa eşlik ettiler. YSP milletvekillerindeki istiklal marşı soğukluğu ise dikkatlerden kaçmadı. Bu kafayı değiştirmezlerse hem kendileri hem de oylarını aldıkları seçmenlere yanlış yapmış olurlar. Ülkesinin milli marşından rahatsız olan bir milletvekili grubunu hayal edebilir misiniz? Her yerde tefe koyarlar onları. Bu büyük bir ihanettir kanımca.

İTTİFAK MEVZUSU

Milletvekili ve Cumhurbaşkanlığı seçiminde, CHP Lideri Kemal Kılıçdaroğlu'nun oluşturduğu masanın vatandaşlar tarafından uygun bulunmadığı net olarak görüldü.O halde bu ittifakın devam edeceğini söylemek ve düşünmek sağlıklı olmaz.

Henüz erken olmakla birlikte Millet İttifakı'nın mevcut yapısının sürdürülebilir olmadığı kanısındayım. İYİ Parti cephesinin CHP ve SP ile birlikte yerel seçimlerde işbirliğine gitme olasılığı daha yüksek görünüyor.

Babacan ve Davutoğlu Millet İttifakı'na gönlü yakın olan seçmenler tarafından benimsenmediği için ittifakın kaybetme nedenlerinin ilk iki başlığından biri oldular. İlki, Kılıçdaroğlu'nun kendi adaylığında ısrar etmesiydi.

Kemal Bey parti kurullarını değiştirerek koltuğunu koruma derdinde mi? Bunu yakın zamanda göreceğiz. Lakin eğer bunca kusur ve kayıptan sonra koltukta kalmayı düşünüyorsa yazık eder. Yaşı da zaten buna müsait değil. Sanırım aklın yolu belli. Veda etmek ve yerini geniş kesimin desteğini alan Ekrem İmamoğlu'na bırakmak onu yüceltecektir.