Türiye, sınırlarının hemen bitişiğinde emperyalizmin kurguladığı planlara karşı son çare olarak askeri seçeneği devreye soktu. Türk ordusu, Mehmetçik küresel planların önüne dikildi. Fırat Kalkanı’ndan sonra Afrin’deki Zeytin Dalı Harekatı sürüyor.

Gelinen bu aşamada kimlerin sorumluluğu var?

Bu soruya 'Türk siyaseti ve emperyalizm' yanıtlarını verebiliriz. Zira sorunun başlangıcı ta ilk Irak Savaşı’na dayanıyor. O gün Suudi Arabistan’dan başlayarak Ortaoğu’da yabancı ülke askerleri daha etkili şekilde konuşlanmaya başladı. Bu kısımda bizi ilgilendiren en büyük problem ise Çekiç Güç ve 36. Paralel uygulamalarıydı. Bu gelişmeleri seyreden, önlem almayan Türk yöneticiler kucağımıza böylesi bir ateş topunun bırakılmasının öncelikli sorumlularıydı.

Ak Parti iktidarı ise özellikle Suriye politikasıyla bugün içine düştüğümüz sarmalın baş aktörü oldu. İnsan, “Ya Türk Silahlı Kuvvetleri, Türk Polisi olmasaydı ne yapacaktık?” diye sormadan edemiyor.

TSK’nın yürüttüğü harekat, özellikle Avrupa’da büyük bir rahatsızlık yarattı. Amerika ile zaten kavgalı bir ortam var ve onlar açıkça düşmanlık etmekle meşgul. Bu kesimlerin ağız birliği halinde seslendirdiği konu ‘insan hakları.’ İki de bir ‘siviller, insan hakları, kaygı verici’ açıklamalarını duyuyoruz.

Son olarak Avrupa Parlamentosu’nda Türkiye oturumu yapıldı. Zeytin Dalı Harekatı eleştirildi. Türkiye’ye akıl verildi, önerilerde bulunuldu, BM adres gösterildi. AB Temsilcisi Federica Mogherini, “Yeni cepheler açmak çözüm değildir ve korkarım Türkiye’yi daha güvenli kılmayacaktır. Gerçek güvenlik ancak müzakere edilmiş siyasi çözümden gelebilir. Biz askeri operasyonların sadece BM 'nin terörist listesinde olan örgütlere odaklanması gerektiğine inanıyoruz” dedi.

Evet, savaşı kimse istemez. Problemlerin konuşarak halledilmesi aklı olan herkesin tercihidir. Lakin Mogherini’ye öncelikle, “Ortadoğu’yu ateşe atan, yüzbinlerce insanın ölümüne sebep olanlara bu sözleri yöneltmeniz daha sağlıklı olmaz mı?” demek gerekiyor.

Ardından da, “Avrupa ülkelerinde Türk vatandaşlarına yönelik saldırılar oluyor. Madem sivillere karşı bu denli hassassınız ülkelerinizdeki masum, sivil Türklere yönelen şiddeti neden engellemiyor musunuz? İnsan hakları ve hukuk sadece Türkiye söz konusu olunca mı tartışma konusu yapılıyor? Yıllarca ikiyüzlü şekilde Türkiye’yi AB kapısında bekletirken çok mu ilkeliydiniz?” diye eklemek icap ediyor.

AB ile Türkiye arasındaki çıkmazın aşılması noktasında Mart’ın 26’sında gerçekleşeceği açıklanan Erdoğan - AB buluşmasının çözüm getimesi zor. Almanya’da oluşturulan koalisyon hükümetinin protokolünde “Türkiye ile yeni fasıl yok” uzlaşması bu açıdan önemli gösterge. İki taraf arasındaki derin güvensizlik ise asıl mesele.

Fransa Dışişleri Bakanı Le Drian’da Türkiye’yi eleştiren Avrupalılar arasında. Türkiye ve İran'ı Suriye'de uluslararası hukuku ihlal etmekle suçluyor. Fransız Bakan, "Uluslararası hukukun Türkiye, Şam rejimi ve İran ile Doğu Guta ve İdlib'e saldıranlar tarafından ihlal edildiğini” iddia ediyor. Suriye’deki savaşı çıkaranları, DEAŞ’ı Irak ve Suriye’de konuşlandırarak vekalet savaşlarına girişenleri unutmasını anlamak mümkün mü? Fransızların Afrika’daki işgal-sömürge karnesi ile Türkiye’deki terör unsurlarına verdiği destek de akıllardan çıkmış değil.

Son günlerde DEAŞ’ın patronları tarafından yeniden sahaya sürüldüğüne dair haberler geliyor. Bu konuyla ilgili İngiliz medyasında yer alan ve, “DEAŞ, Suriye ve Irak'taki kaos ortamını kullanarak buralarda yeniden örgütleniyor. Ekim ayından beri yeniden saldırılar düzenlemeye başladı. 2 sene önce çıkarıldığı Suriye'nin kuzeybatısında Beşar Esad güçleriyle yeniden savaşa girişti. 390 Iraklı sivil ve 142 güvenlik görevlisini öldürdüler” şeklinde bilgiler içeren yorumları dikkatinize sunuyorum.

Bütün bu hengamede aşılamayacak kadar zor gibi görünen problemlerin çözümünün aslında çok kolay olduğu kesin. Bunun için herkesin evine dönmesi, ülkelerin içerden karıştırılmaması, rahat bırakılması kafi. Ama bu çözüm yolu, bölgedeki kanı akıtanların işine gelmeyecek bir durum.  

Gerek Amerika gerekse Avrupa, Türkiye'yi "Kafasına vurup hizaya getirilecek ülke" olarak gördükleri sürece dostluk tesis edilmesi mümkün değil. 

Sevgiyle kalın…