Türk ekonomisi doktora tezi başkaları tarafından yazılanlara bırakılmayacak kadar önemlidir. Son PPK kararında bu durum net bir şekilde ortaya çıkmıştır. Aslında konuyu seçim öncesi veya sonrası diye ayırarak tahlile başlamak en iyisi. Öncelikle 2018 bütçe açığı, 66 milyar TL. Emekliye iki bayram ikramiyesinin maliyeti 26 milyar Tl, vergi, imar affı ve bedelliden 30 milyar Tl bekleniyor. Zaten faiz dışı fazla diye bir hedef de kalmadı (5.1 milyar Tl idi). Ayrıca kur artışı da var. Üzerine iki ikramiyelik fazla para enflasyon demek. Kısaca yüksek enflasyon zam demek. Yani gelen daha fazlasıyla gidecek demektir. Ve her yıl bu külfeti kaldıracak bir ekonomi bizde yok. He eğitim sağlık sosyal güvenlikten keserlerse o zaman olur.

Seçimlerde AKP gitseydi borsa coşar döviz düşerdi. Enflasyon 3 yıldır yüksek ve faiz artırmayan bir MB vardı. Gelişmekte olan ülkeler içinde en kötü raiting bizde. İç borçlarda vadeler kısaldı, faizler arttı. AKP hükümetlerinin ekonomik olarak ülkeyi dip noktasına götürdüğü bir gerçek. Bunlar yine iyi günler. Muhalefet ağız birliği edip ekonomik rakamları kötü gidişatı konuşturmalı.

Bir ara da birileri bu kötü duruma dış mihrak dediler. Peki yabancılar Türk ekonomisine savaş açtı ise Dubai bankası Denizbank’ı neden alsın? Bu biiiir. Faiz artırımını Recep bey istemediği için döviz çıkıyordu. Haziran başı, MB geç likiditeyi 300 baz puan artırınca ekonomiden sorumlu hükümet üyeleri, MB’ nin arkasındayız dediler mi.. Dediler..O zaman sorun kimmiş, dış güç kimmiş galiba daha net anlaşılıyor… bu da ikiii. Özel sektörün bir yıl içinde ödemesi gereken dış borç miktarı yüz milyar dolar.. Kimin özel sektörü.. Türk özel sektörü.. En çok doları alan da bunlar.. Etti mi üççç...

Mayıs ayında dünyanın en yüksek reel faizi bizdeydi. Tam % 4.80. Sıcak para gelsin diye yaptılar. Dolar bollaşınca tabi ki dolar düşer. Politika faizi 16.50 idi. Enflasyon yüzde 11.70. Aradaki fark reel faizdir. Yani devletin iç borçlanma da kullandığı tahvil bono satış faizi bu.  Düşük kur yüksek faiz...Sıcak para gelir. Tl değerlenir..Cari açık daha da artar.. Borçlanma daha da artar.. Olay bu. Haziran ayında fiyatlama baskısı açısından önemli gösterge olan hizmet fiyatlarının hem yıllık artışının, hem de üç aylık trendinin sert yükseliş gösterdiğini de yazalım.

Gelelim Temmuz başına, enflasyon yüzde 15, faiz 17,75, cari açık 60 milyar. Dış tıcaret açığı 100 milyar. Geçtiğimiz yıllarda enflasyonun yüzde 9-10 civarında seyrettiği zamanlarda tüketici fiyatları düşük olduğu için, özellikle petrol ve ham madde kaynaklı, enflasyonun yukarı sıçrama dinamiğini hükümet ve AKP yetkilileri gözden kaçırmıştı. Şimdi petrol fiyatları, enerji fiyatları, dünyada ham madde fiyatları da artınca iş kontrolden çıkmış gibi görünüyor. Faizler çok yüksek, enflasyon çok yüksek, cari açık çok yüksek. Bu şartlar altında döviz kuru tutulamıyor. Bir ülke cari açıklar açığı veriyorsa ve döviz kazanamıyorsa zaten döviz kuru hareketleri çok oynak olur. Öncelikle ülkede yatırım yapanların, tahvil alanların mevcut faiz ortamında paradan para kazananların, döviz bazında kârlı olmasını garanti altına almaları gerekiyor. Enflasyon yüzde 15’in üzerine çıkınca, Merkez Bankası faiz oranı da 17.75 de kalınca, reel faiz düşmüş oldu. Sıcak parä akımı, carry trade durdu. Artık yabancı para Türkiye’ye girmek için TL’nin daha fazla değer kaybetmesini bekler hale geldi. TL’ye güveni iyice azaldı. Bunun sonunda da döviz kurları yukarı sıçrıyor. Bu beklenen bir durumdu. Kaçınılmaz bir şekilde döviz kurları ile enflasyon arasında karşılıklı bir ilişki vardır. Enflasyon yukarı çıkınca döviz kuru çıkar, döviz kuru yukarı çıkınca da, bu geçirgenlik etkisi nedeniyle enflasyonu etkilemiş olur.

Kısaca risk her geçen gün artıyor, yüksek faiz, enflasyon, büyüyen cari açık, yakın dönem özel sektör borçları…Seçim sonrası ciddi fiyat artışları yansımaya başladı. Yakında daha fazlasını da yaşayacağız gibi duruyor. Önlem olarak 24 Temmuzda Merkez Bankası Toplantısında ÇOK CİDDİ BİR FAİZ ARTIŞI yapmasını bekliyordum....Ama olmadı. Yani damad siyasi rüşdünü ilan edemedi…İşi bilmediğin gösterdi. Bu durumda Ekimde ödenmesi gereken 10 Milyar Dolar, Eylülde 8 Milyar Dolar toplamda ise 18 milyar dolara ulaşan özel sektör borcuna istinaden, Ağustos ayında kurun ciddi baskı altında kalacağını Nisan-Mayıs ayında yaşadığımız dalgalanmanın bir benzerini yaşayabileceğimizi düşünüyorum...