Kurları artırıp ihracatcı firmasına rekabet avantajı sağlayan Nebati beye ithafen devam edelim: özellikle öne çıkan konular deneysel iktisat, davranışsal iktisat, doğrusal olmayan (non linear) dinamiktir. Gelişim çizgisinde önemli bir içerik kırılması veya değişme denge analizdeki gelişmedir. Denge iktisadı denildiğinde daha çok neo-klasik iktisat anlaşılmalıdır. Bununla birlikte büyüme, birikim ve bölüşüm sorunları öne çıktığı için, klasik iktisatta denge sorunu, neo-klasik iktisat kadar temel değildir. Buna karşın Avusturya Okulu geleneği dışında neo-klasik iktisatta denge asıldır. 

American Economic Association’ın Journal of Economic Literature (JEL) sınıflandırmasına göre mevcut heterodoks iktisat okulları arasında sosyalist okul, marksist okul, sraffacı okul, tarihçi okul, kurumsal okul, evrimci okul, Avusturya iktisat okulu, feminist iktisat, post-keynesci iktisat, kamu tercihi okulu, nöroekonomi, yeşil iktisat, deneysel iktisat, davranışsal iktisat, evrimci iktisat ve sosyal iktisat yer almaktadır. 

Bu yeni yaklaşımlar arasında en ön plana çıkanı kuşkusuz davranışsal iktisattır. Dequech’in, belirttiği gibi, neoklasik iktisada fayda maksimizayonu temelinde eleştiriler sunan ve aynı zamanda psikoloji ve ekonominin birleşmesiyle oluşan davranışsal iktisat, piyasada, ekonomik ajanların, insani olan kısıt ve karmaşalarla nasıl hareket ettiklerini ortaya koyma çabası ile gelişmiştir. Davranışsal iktisat, sadece yöntem açısından değil, daha önce iktisat alanında dışlanmış olan bilinç, bilinçdışı ve his gibi kavramları da açıklamalarına dahil ederek farklılık yaratmıştır. Bunlardan başka, denge varlığına yönelik ilk karşı çıkışların (1920’ler ve 1930’lar) bilgi, belirsizlik, ölçülemezlik, zaman sorunu gibi tartışmaların içinde yapıldığını söyleyebiliriz. Post-Keynesci iktisat ve Yeni Avusturya okulunun oluşmasını sağlayan bu tartışmalarda, özellikle Post-Keynesci iktisatta dengesizlik temel sorun olarak ortaya çıkmıştır. Örneğin, Keynes’in 1939’da Tinbergen’e getirdiği eleştiriler, bugünkü ekonometri yazınında şu başlıklarda toplanabilir..

1. İhmal edilmiş değişkenler, 

2. Gözlemlenemeyen değişkenler, 

3. Eşzamanlılık (simultaneity), 

4. Doğrusal olmama, 

5. Dinamik modelleme, 

6. Örneklemenin tekdüze (uniform) olmaması, 

7. Verilerin yetersiz ve uygun olmaması.

Öte yandan, yerleşik iktisat, denge iktisadı temellidir. Fakat bir noktada önemlidir; zaman içinde ekonometrideki gelişmeler, Post-Keynesci iktisatçıların itiraz ettiği bazı sorunlara yanıt vermeye başlamıştır. Bu açıdan günümüzde Post-Keynesci iktisatçılar ekonometriye karşı radikal bir tutum almamaktadır, hatta Post-Keynesci ekonometri yazını oluşmaya başlamıştır. Benzer şekilde, neoklasik iktisada yine fayda maksimizasyonu temelinde eleştiriler sunan deneysel iktisat da, 2002 yılında Nobel iktisat ödülünü Kahneman ile paylaşan Vernon Smith’in öncülerinden olduğu bir yaklaşımdır ve literatürde sıklıkla atıf yapılmaktadır. Deneysel iktisat, mikro ve makro ekonomide yeni gelişmelerin ortaya çıkmasına katkıda bulunmuştur. Deneysel iktisatta ekonomik bir yapıda insanların anlama, öğrenme ve bilişsel süreçlerini anlamak için laboratuar ortamında kontrollü deneyler yapmak amaçlanmaktadır. Tümevarım yöntemi kullanılmakta, deneyden genellemeler yapılmaktadır. Deneysel iktisattan elde edilen birçok çalışma, ana akım öğretideki güçlü rasyonalite varsayımlarının gerçek insan davranışlarını yansıtmadığı sonucuna varmıştır. İnsanlar ana akım iktisadın tanımladığı şekilde nadiren  çok rasyonel davranmaktadır. 

Kökenleri davranışsal ve deneysel iktisada dayanan nöroiktisat da (önde gelen isimleri arasında Paul Glimcher, Colin Camerer, Paul Zak ve Kevin Mc Cabe sayılabilir), son yıllarda saygın akademik dergilerde ve popüler basında kendisine gittikçe daha fazla yer bulmakta ve kendisine ait toplulukları kurulmaktadır. Ekonomi, psikoloji ve nöroloji disiplinlerinin kesişimi olarak kabul edilen noroekonomi, nörobilimsel yöntemlerin insanın ekonomik davranışlarını çözümleme ve anlamaya uygulanması olarak tanımlanmaktadır. Nöroekonomi, davranışsal iktisada sinir sistemini gözlemeyi eklemiştir. Nöroekonomi, beyin aktivitelerinin şeklini değerlendirerek veya diğer teknikleri kullanarak ekonomik kararları vermenin biyolojik boyutunu saptamayı amaçlayan disiplinler arası yeni bir çalışma alanıdır. Ekonomik analizlerde Neoklasik ekonomi doktrinlerinden sıyrılıp nöroekonominin bulgularına önem vermek faydalı olacaktır. Böylece, insanların ekonomik davranışlarını tahmin etme kabiliyetimiz artacak, insanların karar alma davranışları daha iyi analiz edilebilecek ve daha gelişmiş ekonomik modeller kurulabilecektir.

Bir diğeri olan kurumsal iktisatta, ekonomik aktör olarak politikanın, yasaların, kurumların varlığı ve insan davranışlarını yönlendirici etkisi üzerinde odaklanmıştır. Kurumların ve insanların davranışlarının daha iyi analiz edilebilmesi için psikoloji, sosyoloji ve antropoloji gibi disiplinlerden de faydalanılması gereğini ifade eder. Davranışsal iktisadı da içeren bu yaklaşım, insan davranışlarında ve karar alma mekanizmasında tüm sosyal ve kurumsal yapıların etkinliğini savunur. Okulun kurucusu, Veblen, teorisininde, kurumsal değişimin gerçekleşmesinde “patika bağımlılığı” kavramına vurgu yapmıştır. Patika bağımlılığı, rastlantısal küçük tarihsel olayların, sonradan meydana gelen gelişmelerin yönünü belirlemesini ifade etmektedir. 

Sınırlı rasyonalite varsayımıyla, neoklasik iktisadın fayda maksimizasyonu varsayımını yumuşatan ve ana akım iktisadın bir parçası haline gelen bir diğer yaklaşım da H. Peyton Young’ın önde gelen temsilcisi olduğu evrimci oyun teorisidir. Oyun kuramının biyolojik bağlamlara uygulanmasıyla gelişen bir alandır. Evrimci oyun kuramında kar maksimizasyonu ile hareket eden oyuncular olduğu gibi, eşitliği tercih eden oyuncular da bulunmaktadır. 

Bir diğeri olan feminist iktisat kavramı iki anlamda kullanılmaktadır. Birincisi, yerleşik iktisadın (ana akım iktisat, neoklasik iktisat) feminist bir gözle epistemolojik açıdan köklü eleştirisidir. İkincisi de, birinci aşamayı geçerek ana akım iktisada alternatif bir iktisat sunan teorik bir yaklaşımdır. Feminist iktisat, bir anlamda kadınların ekonomik şartlarının gelişimini anlamak için iktisat disiplininin gözden geçirilmesidir. Feminist iktisatçılar, kadınların ikincilleştirildiğini ve bunun iktisada yansımasıyla ana akım iktisatçıların teorilerindeki homo-economicus anlayışında modelleştirilen kişiyi erkek olarak algıladıklarını, bundan dolayı da kadın bakış açısının iktisat bilimine dahil edilmediğini iddia etmektedir. 

İki akım arasındaki ayrımları ayrıca karşılılıklı zıtlık çereçevesinde irdelediğimizde ise; 

Emek Değer Teorisi v. Fayda Değer Teorisi

Denge v. Dengesizlik İktisadı

Tek Denge v. Çoklu Denge

Statik Sistem Analizi v. Dinamik Analiz

Rasyonel Birey v. Sınırlı Rasyonellik 

Ücret- Fiyat katılığı v. Esnekliği

Tam İstihdam Denge v. Eksik İstihdam

Belirsizlik v. Rasyonel Bekleyişler 

Temsili Ajan v. Heterojen Ajan

Tam Bilgi v. Eksik Bilgi

Rekabetçi Piyasa v. Piyasa Başarısızlıkları vb...şeklinde olduğunu görmekteyiz. 

Sonuç olarak, iktisat literatüründe neoklasik iktisadı nitelemek üzere ‘ortodoks’, ‘anaakım’, ‘geleneksel’, ‘dominant’, ‘modern’, ‘geçerli’ veya ‘standart’ gibi kavramlar kullanılmaktadır. Literatürde en sık kullanılan tanımlamalar ise ‘anaakım’ ve ‘ortodoks’ iktisattır. Neoklasik iktisat evrimsel süreçleri dikkate almayan bir bakış açısından hareket eden ve bu doğrultuda metodolojik bireycilik varsayımını belirleyen, bireylerin fayda temelli rasyonel hareket ettiklerini kabul eden, modelleme ve matematiğin merkezi bir öneme sahip olduğu ve her zaman dengeye yönelimin söz konusu olduğu bir yaklaşımı ifade etmektedir. Evrimsel unsurların değil de bilimsel sınıflandırma unsurunun baskın olduğu bu analiz yönteminin ön plana çıkan özelliği ise, birey ve fayda temelli bir analiz yapması ve bu analiz esnasında matematiği yoğun biçimde kullanmasıdır. Sosyolojik ve entelektüel açılardan tanımlanabilen ana akım iktisat, mantıklı ve çalışmaya değer olan görüşleri kapsayan, eklektik ve geniş bir yapıyı ifade etmektedir. Ancak entelektüel tanımda olduğu gibi ana akımı belli bir kavram ve/veya yöntem üzerinden tanımlanan statik ve değişmeyen bir yapı olarak telakki etmek yanlış olacaktır. Ortodoksi ayrıca sabit kalan, dinamiğe, değişime ayak uyduramayan bir şekli işaret etmektedir. Bu durumun en net ifadesi ise, neoklasik iktisatçıların bireysel, fayda temelli ve matematiksel analiz yöntemine olan bağlılıklarıdır. Dolayısıyla neoklasik iktisat, disiplinin statik ve geleneksel yönünü yansıtmaktadır. Kısacası neoklasik iktisat günümüzde bir yandan iktisat disiplininin ortodoksisini temsil ederken, diğer yandan ana akım iktisadın da bir parçasıdır. 

Heterodoks iktisatta ise yerleşik iktisada yönelik eleştirilerin içeriği, çoğu zaman ortodoks iktisadın, statik, eleştirel düşünceyi dışlayan ya da yasaklayan öğretim yöntemlerine sahip olması, çalışma koşulları, karar verme süreçleri, çevrenin niteliği gibi sorunları ele almaması, veri olarak alınan bir sistem içindeki marjinal değişikliklere odaklanması fakat büyük niteliksel değişimlere odaklanmaması, toplumsal açıdan önemli ve geçerli sorunları incelememesi v.b şeklindedir. Bu hususlar, yerleşik iktisadı daha “teknik” hale getirirken, diğerlerini “daha ideolojik” hale getirmektedir. Kendilerine ait dergileri ve düşünce toplulukları bulunan ancak bu düşünce topluluklarının sahip olduğu güç ve iletişim ağları, ana akım olacak kadar güçlü olmayan post-keynesyen iktisat, marksist iktisat, evrimci iktisat, kurumsal iktisat ve feminist iktisat gibi düşünce okulları bu nedenlerle ana akımın dışında kalmaktadır. Dahası, heteredoks iktisatçılar, gerçek dünyada sosyal uyumun değil, sosyal çatışmanın, dengenin değil dengesizliğin egemen olduğunu ileri sürerler. Heteredoks iktisatçılar ayrıca, Ortodoksların bölüşüm kuramının tutarsız ve geçersiz olduğunu ileri sürer. Bunun ana nedeninin ise mevcut servet ve ekonomik güç dağılımının veri olarak alınmasıdır derler. Heteredokslar ayrıca servet ve güç dağılımını vurgulamakta ve kurumsal yapı ve sınıflar arasındaki mücadele ana belirleyici etken olarak almaktadırlar. Dahası, ekonomik sistemin bireysel tercihleri belirlediğini ileri sürerler. (emek arzı örneği)

İktisat öğrencilerinin, kurgusal dünyalardan kurtulup, yüz yüze oldukları ekonomik olayları derinlemesine kavrayabilmeleri için tarihi gerçekleri, kurumların işleyişi ve aktörlerin stratejileri gibi somut gerçekler ile ele almaları gerekmektedir. Bu da ancak, iktisadi olguların anlaşılmasında birbirleriyle rekabet halinde olan yaklaşımlar aynı derecede tartışma konusu olduğunda mümkün olabilir. Öğrencilere, iktisadi yaşamı belirgin bir biçimde anlamaları sağlandıktan sonra bu yaklaşımlar öğretilmeli ve araştırmaları teşvik edilmelidir. Bunlarda ancak heteredoks yöntemler ile mümkün olmaktadır. Örneğin matematiğin kullanımı iktisat öğretimi açısından önemlidir. Bununla birlikte, matematik iktisat öğretimi açısından bir amaç değil, araç olarak görülmelidir. Matematiksel kullanımın yanında, inceleme konusunun tarihsel, felsefi, sosyal, kültürel vb. boyutları da dikkate alınmalı, iktisadın insan odaklı, sosyal bir bilim olduğu göz ardı edilmemelidir. Bu bağlamda, iktisat, doğal bilimler gibi küresel düzeyde ele alınmamalı, sorun analizlerinde ve politika önerilerinde yerel dokular göz ardı edilmemelidir. Bununla birlikte, feminist ekonomi, yeşil ekonomi, deneysel iktisat, evrimci oyun kuramı, nöroekonomi, kurumsal iktisat, davranışsal iktisat gibi karşılaştırmalı iktisat ekolleri müfredatlara yerleştirilmelidir. Bu bağlamda, iktisat öğrencileri, günümüzdeki veya geçmişteki herhangi bir ekonomik sorunu yorumlarken, analiz ederken ve çözüm yolları ararken olaylara at gözlüğüyle bakmayacak, analitik bir düşünce tarzı sergileyecektir.