AKP'li arkadaşlardaki sorun bilmedikleri şeyleri de biliyorum diye söylemeleri. O yüzden bu seriyi uzun tuttum. Nebati bey umarım okur.. Öğrenir… Bu arada, makalenin tamamının bilimsel dipnotlu, kaynakçalı hali de var. İsteyene gönderebilirim.

Neo-klasik iktisatta olmayanlar veya getirilen eleştiriler ise şu şekildedir: 

Öncelikle, evrimsel süreç dikkate alınmamaktadır.

2-Neoklasik iktisatta, iktisadi analiz kurumsal ve kültürel adaptasyon ve gelişim süreci üzerinden yapılmamaktadır; yani iktisadi süreç dinamik değil, statiktir. 

3. Metodolojik bireycilikten yola çıkılmaktadır: Neoklasik iktisatta tüm iktisadi (ve toplumsal) fenomenler, bireyden yola çıkılarak izah edilmektedir, yani analizin temel unsuru bireydir. Bu bakımdan, toplum da bireylerin toplulaştırılmasından oluşan pasif bir yapıdan başka bir şey değildir. 

4. Bireyler rasyonel hareket etmektedir: Neoklasik iktisatta atomist bir şekilde hareket eden, çevresinden etkilenmeyen ve bu amaç doğrultusunda rasyonel davrandığı varsayılan bir homo-æconomicus yani “rasyonel iktisadi insan” anlayışı söz konusudur. 

5. Fayda temelli analiz yapılmaktadır: Neo-klasik iktisatta rasyonel davranan ve kişisel çıkarı peşinde koşan bireyin amacı faydasını maksimize etmektir. 

6- Modelleme ve matematik merkezi bir öneme sahiptir: Öngörücü modeller (teoriler) oluşturma çabasında olan neoklasik iktisat, analizlerde matematiği yoğun biçimde kullanmaktadır. Zira neoklasik iktisatçılar açısından matematik önemli bir araçtır ve matematiksel yöntem de, bu amaç doğrultusunda, sistematik yani “bilimsel” yöntem olarak kabul edilmiştir. 

7. Her zaman dengeye yönelim söz konusudur: Neoklasik iktisatta, ekonomide zaman içerisinde her daim dengeye yönelen bir hareket olduğu varsayılmaktadır. 

Yani rasyonel bireylerin kişisel-çıkarları peşinde koşmaları neticesinde iktisadi sistemde denge (Walrasyan anlamda ‘genel denge’, Marshallyan anlamda ise ‘kısmi denge’) ortaya çıkmaktadır. Bu noktada Walras politik iktisadın veya ekonomi politiğin mimarlarını muğlak olmakla eleştirir. Ona göre iktisat kesin olmalıdır, rasyonalitesi ölçülemeyenden, tartılamayandan yani duygulardan koparılmalıdır.Hatta, iktisadın politik ekonomiden ayrılarak salt ve uygulamalı bir bilim olmasında Marshall’ın etkisi büyüktü. Walras ise iktisatta matematiği tamamlayıcı bir enstrüman olarak görüyordu fakat daha sonra matematik iktisadın içinde soyutlayıcı esas bir nitelik kazandıkça iktisadın kavramı da gerçeklikten uzaklaşmaya başladı. Bu bağlamda, matematik, neoklasik öğretide kesinliğin dili olarak iktisadi olayları açıklamada araç değil amaç haline gelmiştir. Matematiğin iktisat içindeki anlamı ile diğer doğa bilimleri içindeki anlamı arasında bir fark kalmamış ve iktisat da tıpkı bir doğa bilimi gibi görülmeye başlanmıştır. Bu süreç iktisadın kurumsal ve tarihsel yönünün ihmal edilmesine neden olmuş ve iktisat sınırlandırıcı varsayımlarla oluşturulmuş matematiksel modeller ile açıklanmaya başlanmıştır. Sözkonusu matematiksel modellerde öncelikli amaç iktisadi olgunun kendisini açıklamaktan çok, modelin içsel tutarlılığını sağlama yönünde olmuştur.  Örneğin, birçok araştırmacı büyümeyi etkileyen faktörleri, büyümenin belirleyicileri, milli gelir oluşumu konusunda bilgi sahibi olmamasına rağmen, söz konusu verilerle ilgili model kurup araştırma yapmaktadır.

8- Neoklasik öğretinin ana varsayımlarından tam rekabetin gerçek hayata uygulanabilmesi de imkansızdır. Keza, neo-klasik görüş tüm belirsizlikleri ihmal etmiştir. Halbuki, çoğu karar alma davranışı risk ve belirsizlik altında gerçekleşmektedir. Örneğin bireylerin tam bilgiye sahip oldukları varsayımı günümüz krizlerini açıklayamamaktadır. Zira küresel krizin en önemli sebeplerinden biri olan yüksek riskli finansal enstrümanları kullanan kişiler, tam bilgiye sahip oldukları halde bu riskli kağıtları portföylerine almışlardır. Bununla beraber, malların tümüyle birbiriyle aynı olduğunu savunan homojenlik koşulu da günümüz realitesine ters düşmektedir. Mobilite varsayımı da, gerek mal ve hizmetlerin, gerek üretim faktörlerinin günümüzde uluslararası alanda mobilitesinin engellenmesi dolayısıyla gerçekçi olmamaktadır. Özellikle üretim faktörleri aynı ekonomik birlik içerisinde dahi serbest dolaşamamaktadır. Aynı zamanda birçok ürünün dış ticareti kota, tarife ve tarife dışı engellere maruz kalmaktadır.

9- Ceteris paribus kavramı iktisadi olayları ve yasaları açıklarken popüler bir kullanım haline gelmiştir. Bununla birlikte, diğer şartların değişmediği varsayımı iktisatçıların görüş açılarını daraltmış, olaylara belli kalıplarda ve sınırlılıkta yaklaşmalarına yol açmıştır. İktisadi olayları yorumlayan iktisatçılar, modelin asıl belirleyicileri olan, sayısal olarak modele dahil edilemeyen sosyal, kültürel, siyasal, psikolojik bir çok değişkeni göz ardı etmiştir. Bu da, ekonomik kavramların doğru yorumlanamaması sonucunu ortaya çıkarmıştır.

10- Neoklasik iktisatta firma, girdileri çıktılara dönüştüren bir üretim fonksiyonu işlevine indirgenmektedir [Y=f(K,L)]. Gerçek yaşamda karşılaşılan firmaları açıklamaktan uzak bu yaklaşım firmaları tam bilgiye sahip, fiyatı veri olarak alan, mikro ölçekli, aynı teknolojik donanıma sahip, çok sayıda birbirinin aynı yapılar olarak ele alır. Neoklasik yaklaşım tümüyle mekanik, firma içi ilişkileri, firmalararası farkları ve teknolojik gelişme sürecini kavramaktan uzak bir firma kuramı geliştirmiştir. 

11- Ana akım (Neoklasik) yaklaşım firma ve teknolojiyle ilgili teorilerini tam rekabet varsayımıyla incelemiştir. Ne var ki, tam rekabet günümüz oligopolistik piyasa yapısına uymamaktadır. 

12- Ana akım iktisat öğretisi kriz öncesi meydana gelen kriz sinyallerini algılayamamıştır. Neoklasik öğretide piyasalar her zaman temizlenmektedir (dengededir) ve devlet piyasa işleyişine müdahale etmemelidir. Fiyatlar esnektir ve ekonomik dengeyi her zaman sağlayacaktır. 2008 krizi, devlet müdahalesinin (regülasyon) olmadığı bir ortamda patlak vermiş ve devlet müdahaleleri ile kontrol altına alınmıştır. Paranın ekonomide fiyat artışlarından başka etkisinin olmadığını savunan neoklasik düşüncenin aksine, küresel krizde likidite bolluğu ciddi bir rol oynamıştır. Küresel krizde bir çok devlet müdahalesi ve para basılarak piyasaya likidite pompalanması (kantitatif gevşeme politikası) uygulanan krizi önleme politikalarından en önemlisi olmuştur. 

Dolayısıyla neo-klasik iktisadın, Veblen’in tanımladığı haliyle, bir analiz yöntemi olduğu söylenebilir. Evrimsel unsurların değil de sabitliğin baskın olduğu bu analiz yönteminin ön plana çıkan özelliği ise, rasyonel davrandığı ve yegâne amacının faydasını/kârını maksimize etmek olduğu kabul edilen bir birey kurgusundan yola çıkılması ve analiz esnasında matematiğin yoğun biçimde kullanılmasıdır. Bu çerçevede, neoklasik iktisadın ön plana çıkan özelliği de içerikten ziyade yönteme odaklanması ve neoklasik olarak adlandırılan tüm iktisatçıların bu yöntemi kullanmayı sürdürmesidir, yani metodolojik bağlılıktır. Lawson’a göre neoklasik iktisatçılar, toplumsal realitenin tarihselliğini fark eden, ancak analiz yöntemi konusunda ısrarcı olan bir teorisyenler grubunu kapsamaktadır.

Neo-klasik paradigma temelli belli başlı okullar şu şekilde sıralanabilir:  

∙  Neo-klasik İktisat

∙  Keynesci İktisat

∙  Monetarist Okul

∙  Rasyonel Bekleyişler Okulu (Teorisi)

∙  Yeni Keynesci İktisat

Diğer yandan, dünyanın önde gelen pek çok üniversitesinde neoklasik iktisat temelinde bir iktisat eğitimi verilmekte, önde gelen dergilerde neoklasik iktisadın metodolojisine uygun makaleler yayınlanmakta ve Nobel ödüllerinin büyük çoğunluğu neoklasik iktisat geleneğinden gelen iktisatçılara verilmektedir. Dolayısıyla temel özelliği, birey ve fayda temelli bir analiz olması ve bu analiz esnasında matematiksel yöntemin kullanımına sıkıca tutunması olan neoklasik iktisadın, içsel doğruluğu ve tutarlılığı ifade eden ortodoksinin iktisat disiplinindeki temsilcisi olduğu söylenebilir.

Bunlarla birlikte, neo-klasik iktisat 1935–2005 yılları arasında aşamalı olarak ölmektedir. Bir asrı aşkındır iktisat öğretisinde egemenliğini sürdüren neo-klasik (ana akım) öğreti günümüz toplumlarının ekonomik sorunlarına cevap veremez hale gelmiştir. Onun yerine, süreç içinde sürekli içeriği değişen, başka bir iktisat anlayışı ortaya çıkmıştır ve bu süreç devamlıdır. Yine de neoklasik iktisat günümüzde ana akım iktisat içerisinde –zayıflamakla birlikte- hâlâ önemli bir nüfuza sahiptir. 

Hands’e göre ise ana akım iktisatta yaşanan bu değişimin önemli bir göstergesi American Economic Review, Quarterly Journal of Economics, Economics Journal ve Journal of Political Economy gibi en saygın dergilerde yayımlanan makalelerdir. Diğer bir önemli göstergesi de, araştırma alanlarının –emek iktisadı, çevre iktisadı, kamu maliyesi, yönetim iktisadı, uluslararası iktisat vs.- standart neoklasik fayda ve kâr maksimizasyonu çerçevesinin belli ‘uygulamalar’ı olmalarıdır. 

Ayrıca, neo-klasik iktisadın sonuçlanması sürecinde oyun teorisi önemli bir yere sahiptir. Aynı sürecin karşılığı da modern iktisadın ortaya çıkmasıdır. Modern iktisat eklektiktir. Özellikle J.Nash’ın etkisi çok önemlidir. Nash dengesi kavramı iktisatta, biyolojide DNA’nın bulunması kadar önemlidir. Nash’in işbirlikçi olmayan oyun kuramıyla, Pareto etkin olmayan denge (mahkûmlar çıkmazı), çoklu denge, istikrarsız denge, sayısız Nash dengesi gibi kavramlar, lireratürde yerini almıştır.

Heterodoks kelimesi 1930’lardan itibaren kurumsalcı literatürde neoklasik iktisatla fikir ayrılığındaki ekonomik analiz yaklaşımlarını belirtmek için kullanılmıştır. 1960’ların sonlarından itibaren daha geniş bir anlam kazanmaya başlayan terim 1990’larda artık neoklasik iktisada muhalif ve tutarlı bir alternatif olarak ekonomik analizin nasıl yürütülmesi gerektiğiyle ilgili ortak bir görüşü ifade eder duruma gelir. Heterodokslar, iktisadın araştırma programını ve yöntemini daha değişik bir şekilde belirlemişlerdir. Heterodoks iktisatçılar, ayrıca iktisadın sınırlarını genişletmeye, iktisada sosyoloji, antropoloji, psikoloji, politika ve tarih disiplinlerinden aktarmalar yapmaya yönelmişlerdir. Dahası, sosyal bilimlerin kendine has karakterini öne çıkarıp, doğa bilimlerinden farklı kendine özgü yöntemlere başvurması gerektiğini ifade ederek, tarihsel bilgiye dayalı ve bireyden ziyade bütünü esas alan bir yaklaşımı savunmuşlardır. Kısaca, heterodoks iktisadı tanımlamak için ortodoks/neoklasik iktisada karşı olmak yeterlidir. 

Tarihsel süreç içerisinde ortodoks ve heteredoks iktisat kendi içinde ve dışında karşılıklı ilişki içindedirler. Ortodoks iktisatta içerik kaymasının gerçekleştiği dönemlerde heterodoks iktisat adeta ortodoks hale gelmektedir. 1870’ler, 1930’lar, 1970’ler, 2000’ler böyle dönemlere işaret etmektedir. Fakat ilginç olan bir nokta, ortodoks iktisatta bu dönemlerde meydana gelen gelişmelerin ve görüşlerin önemli bir kısmının, daha önce işaret edilmiş olmasıdır. Örneğin para kavramını ele alalım. 1930 öncesi para denildiğinde dışsallık, yansızlık, 1950’ lerde içsellik, yanlılık, 1970’lerde dışsallık, yanlılık, 1980’lerde dışsallık, yansızlık ve şok, 1990’larda dışsallık, içsellik, yansızlık, yanlılık ve zaman tutarsızlığı ilişkilerini kurabiliriz. 

Öte yandan, içerik kırılmalarının yoğunlaştığı dönemlerde, yerleşik iktisat daha gerçekçi olmaktadır. Özellikle dikkat çeken bir nokta, ortodoks iktisat dışında gelişen görüşlerin de, kısa zamanda yerleşik (Snowdon, 2003) iktisat içinde yer alabilmesidir. Örnek asimetrik bilgidir. Bugün, Asya krizinden, IMF politikalarına kadar, neredeyse her konu asimetrik bilgi çerçevesinde açıklanmaktadır. Bu nokta, yerleşik iktisadın eklektikliğini açıklamak açısından önemli bir örnektir. Modern iktisat eklektik yapısıyla yeni fikirlere açıktır.

Heterodoks iktisadın fikri kökenleri, milletlerin zenginliğini, birikimi, adaleti, sınıf, cinsiyet, ırk, tam istihdam, ekonomik ve sosyal çoğaltım açısından sosyal ilişkileri vurgulayan Post Keynesyen-Sraffian, Marksist-radikal, Kurumsal-evrimsel, sosyal, feminist ve çevre iktisadında yerleşiktir. Bu nedenle, bir bilimsel araştırma alanı olarak heterodoks iktisat; toplumun yenilenen ihtiyaçlarını karşılamak için gerekli mal ve hizmetlerin akışını ve faaliyetlere iştirak edenlerin refah artışını sağlamayı içeren tarihsel süreçteki değişimi açıklamak, önermek ve savunmakla ilgilidir. Heterodoks iktisat, sosyal tedarik sürecinin tarihsel bir bilimidir.  

Özellikle kurumlar, tarih ve sosyal yapı vurgusuyla gerçekliği ifade etme uğraşında olan heterodoks iktisadın en genel anlamda eleştirileri rasyonel birey ve piyasa dengesi kavramınadır. Heterodoks iktisatçılar mikro iktisadi modellerin gerçekliği nadiren yansıttığını iddia etmişlerdir. Heterodoks iktisat soyutdan ziyade daha somut, varsayımlı kurgusaldan ziyade daha gerçek bir dünyayı incelemenin gerekliliğini vurgulamaktadır. Heterodoks iktisat etik değerler ile sosyal felsefe konularını ve insan varlığının tarihsel yönlerini kapsadığından heterodoks iktisatçılar, toplumun tüm üyeleri ve özellikle dezavantajlı olanlar için sosyal tedariği geliştirici, insan onurunu yüceltici, iyileştirici ve kökten, sosyal ve ekonomik politika önerileri yapmakla yükümlü hissetmektedirler. 

Bunlardan başka, heteredoks iktisat yaklaşımı, iktisat bilimine doğa bilimi muamelesi yapılmasına karşı çıkmaktadır. İktisat bir sosyal bilimdir ve hakkında kesin yargılara varmak çok güç hatta imkansızdır. Belli bir dönem aralığında geçerli olan politikalar, toplum yapısı ve alışkanlıkları değiştikçe geçerliliğini yitirebilir. İnsan sosyal bir varlıktır ve davranışları mükemmellikten uzak, daha çok kültür ve geleneklerden etkilenmektedir. Bu nedenle, iktisadın matematikleştirilmesi, onun değişmez yasalar bütünü olduğu anlamına gelmemektedir. Heteredoks yaklaşıma göre ekonomik sistemler karmaşık, değişken ve ön görülemezdir. Bu yüzden, ana akım yaklaşımlardaki denge modellerinin güvenirliği şüphelidir.

Heteredoks bağlamında içerik kırılmaları ise şu şekildedir. 

1. Zaman analize girmiştir. Büyüme kuramları, kaynakları veri olmaktan çıkarmıştır. 

2. Faydacılık. Modern kitaplarda faydacılıktan fazla söz edilmemektedir. 

3. Marjinalizm. Matematikte türev-integral yerine set kuramı ve topolojiye yönelinmiştir. Modern lisansüstü kitaplarda türev-integral yerini oyun kuramı almıştır. 

4. Rasyonellik. Faydacılık-rasyonellik ilişkisinin yerine sınırlı rasyonellik, norm temelli (norm-based) rasyonellik (evrimci oyun kuramı) ve ampirik olarak tanımlanmış rasyonellik kullanılmaktadır. 

5. Yöntemsel bireyselcilik. Yöntemsel bireyselcilik yanında komplekstik kuramlar, evrimci oyun kuramları, yeni kurumsalcılık çerçevesinde yeni yöntemsel arayışlar sözkonusudur.

 6. Genel denge. Çoklu denge öne çıkmıştır. Gelişimi iki çizgide ele almak olanaklıdır: 

A. Genel denge kuramı sürecinde, evrimci oyun kuramı ile deneysel iktisat ve çoklu denge.

B. Karmaşıklık (complexity) kuramı. Bu kuramda dinamik ve tekrarlayıcı (iterative) süreç birlikte ele alınmaktadır. Bilgisayar simülasyonları ayrıca önemlidir. 

Yeni katkı alanları ile yerleşik iktisatta öne çıkan konular ise şöyledir. 

1. Evrimci oyun kuramı, 

2. Ekolojik ekonomi, 

3. Psikolojik ekonomi,

4. Ekonometri, 

5. Karmaşıklık kuramı (kaos kuramı, genel dengenin yeniden tanımı) 

6. Bilgisayar simülasyonları, 

7. Deneysel iktisat.

Devam edecek….