Öncelikle, İran daki Türk varlığı neden önemli ve İran’ı yönetenler neden kendi içlerindeki Türklerden korkuyorlar ya da Orta Asya Türk Cumhuriyetleri ile bağlantılarımız hatta Ortadoğu’daki tüm hayati çıkarlarımız niye bu konu ile çok yakından ilgili sorularına cevap bulmak üzere bu yazıyı derledim.
Çin ile İran arasında yüzyıllar boyunca at koşturan Türkler, ilk olarak 4. yüzyılın sonlarından itibaren İran topraklarına girmeye başladılar. Ama kitlesel göçler 10. yüzyılda başladı. Ve o yüzyılın sonlarından 20. yüzyılın ilk çeyreğine kadar İran, Türk toplulukların kurduğu devletlerle yönetildi. O yüzden 990’lı yıllardan 1925’e uzanan yaklaşık bin yıllık süreç, İran’ın ‘’Türk dönemi’’ diye anılır. Büyük Selçuklu Devletinin yıkılmasından sonra Farslar (veya Persler) 1925 yılına kadar devlet kuramamışlardır. Büyük Selçuklu devletinden sonra Moğollar tarafından kurulan İlhanlı Hanlığı vardır. Daha sonra ise Safevi ve Kaçar Türk devletleri kurulmuştur. Ancak İngilizlerin yardımıyla 1925 yılında İngiliz müttefiki ve Türk düşmanı olan Fars Pehlevi sülalesi İran’ın yönetimini ele geçirmiştir. Yani, işin aslı bir Azerbaycan Türkü (İran Türkmeni) olan Şah İsmail ile Yavuz Sultan Selim zamanında başlayan Sünni-Şii devletler çatışması Türk ulus bilincinin oluşmaya başlaması olan 20. yüzyıl başlarına kadar devam etmiş ise de bundan sonra Anadolu ve İran Türkleri arasında başlayan sıcak ilişkiyi gören İngilizler ve Ruslar İran iktidarını Farslara teslim etmişlerdir.
Tarihsel kronolojiye göre ise İran’ın tamamı olmasa da Horasan civarını hakimiyet altına alan ilk Türk devleti Gazneliler’di. Onu Selçuklular izledi, İran bu dönemde tam ve kesin olarak Türk etkisine açıldı. O yıllarda İran, Irak, Suriye, Azerbaycan ve Anadolu’yu ele geçirip büyük bir imparatorluk oluşturan Selçuklular, yönetim merkezi olarak Isfahan’ı seçtiler. Onların zamanında Oğuzlar ve diğer Türk boyları, İran’a ve İran üzerinden Anadolu’ya aktı. İran’ın Azerbaycan bölgesinin Türkleşmesi de o zaman başladı. Selçukluların 150 yıllık hükümranlığının yerini de o yıllarda Amuderya bölgesinde yaşayan Türk Harzemşahlar aldı. Yeni Türk göçleri de onlarla geldi. Ama asıl büyük göçler Cengiz Han kasırgasında yaşandı. Ya Cengiz Han’ın askerleri olarak ya da o askerlerin gazabından kaçan boylar olarak, yoğun bir nüfus İran’a geldi. Ardından da Moğol İlhanlı egemenliği başladı. Tebriz’i merkez yapan İlhanlı hanedanı tüm gücünü göçebe Türk boylarına dayandırdı ve İran’ın Türkleşmesi bu dönemde daha da hızlandı.
İlhanlılar dağılınca Çobanlılar, Celayirliler gibi Türk boylarına dayanan yerel hanedanlar ortaya çıktı. Tam o sırada Orta Asya’da Çağatayların yerini alan Timur’un büyük yürüyüşü başladı. 30 yıllık Timur egemenliğinin ardından ise İran, Türk Karakoyunluların denetimine geçti. Daha sonra, Doğu Anadolu’da bir Türkmen devleti kuran Akkoyunlular da İran içlerine yayıldı ve Karakoyunluları yenerek İran’a hükmetmeye başladı. Bu sırada Erdebil’deki Türkmen şeyhlerinin öncülük ettiği Şii hareketi güç kazandı. Şah İsmail’le birlikte Safevi dönemi (1502-1750) başladı. Şah İsmail Azeri Türk tarihinin yetiştirdiği en büyük şahsiyetlerdendi. Devlet adamı, komutan, ozan ve tarikat lideriydi. Anadolu’da yaşayan Alevi Türkmenlerin bazıları, kitleler halinde İran’a giderek Şah İsmail’e katıldı. Ağrı ve Kars bölgesinde yaşayan Türkmen nüfusun boşaltılıp yerlerini Sünni Kürtlerin doldurması da bu dönemde oldu. Şah İsmail Osmanlı karşısında yenilgiye uğrayıp geri çekildiyse de, onun kurduğu Safevi hanedanlığı döneminde Türk boyları en parlak günlerini yaşadı. Safevilerin yerini kısa süreliğine İran’ın yerli halkı Farslar aldı. İranlı Zend hanedanı sadece 29 yıl yaşadı ve ülke 1779 yılında yine bir Türk boyu olan Kaçarların eline geçti. Şah İsmail İran’ın en güneyine kadar şiiliği yaygınlaştırdı. O yüzden İran da de pek sevilmez. Bizi zorla müslüman ve şia yaptı diyen farsi çoktur.
İran’da bugün Farsiler dışında Türk, Hint, Sami, Kafkasya halkları da yaşıyor. Bu halklar arasında Türk toplulukların nüfusu, tek tek diğer etnik gruplardan hayli fazladır. Türk topluluklar içinde sayıca ve siyasi nüfuz bakımından en etkili olanı, Kaşkayların da içinde sayıldığı Azerilerdir. Ülkede, çoğunluğu Güney Azerbaycan’da olmak üzere 30 milyondan fazla Azeri yaşıyor (İran’ın toplam nüfusu 78 milyon civarında) ve bunların toplam ülke nüfusuna oranı % 30 civarındadır. Azeriler dışında ikinci büyük grup Türkmenlerdir. Onlar da aynı Azeriler gibi Oğuz boylarına aitler ve ülkenin kuzeydoğusunda yaşıyorlar. Bu bölge bugün ‘’Türkmen Sahrası’’ diye anılıyor. Türkmenlerin de nüfusu 2 milyonu aşıyor. Öteki Türk grupları Halaçlar, Kazaklar, Özbekler, Karapapaklardır. İran’daki Türk halklarının toplam nüfusu araştırmalara göre 40 milyon civarında. Bu bakımdan Türkiye’den sonra en fazla İstanbul lehçesi ile Türkçe konuşan nüfusa sahip ülkedir İran.
Coğrafi olarak G.Azerbaycan dışında Kuzey Doğu Türkleri, Güney Türkmenistan ve Horasan Türkleri bölgesi de bir Türk vahasıdır. Bu bölge İran’ın kuzey doğusu ve Türkmenistan Cumhuriyeti sınırlarından başlayarak ülkenin içine doğru uzanıyor. Bu bölgede esasen sadece Türkmenler bulunmakta olup çoğunlukla Gülistan (20.893 km²) ve Horasan illerinde yaşamaktadırlar. Türkmenlerin yaşadıkları bu bölgenin yüz ölçümü 23,000 km² ve Horasan Türklerinin yaşadıkları bölge 52,000 km²’dir. İrandaki Türkler ayrıca İsfahan, Fars, Buşehr, Yezd, Çarmahle, Bahtiyari, Gohkiluye, Boyer, Ahmet ve Kirman gibi illerde de bulunmaktadırlar. Bu alanın toplam yüz ölçümü tahminen 65,000 km²’dir. Bu durumda bu coğrafya topraklarının hemen hemen beşte birlik bölümünde Türkler yoğun olarak, diğer bölgelerde ise dağınık şekilde yaşamaktadırlar.
Kuzey Batı Türkleri (Güney Azerbaycan) Türkiye ve Kuzey Azerbaycan’ın sınırlarından İran coğrafyasının içine kadar uzanan toprakları kapsar. Bu toprakların tarihi adı da Azerbaycan’dır. Eski Türk illerinden Afşar, Bayat, Beğdili, Bayındır, Kıpçak, Halaç, Akkoyunlu, Karakoyunlu, Ustaçlı, Tekeli, Şamlı, Zolkadir, Varsak, Capani, Turgutlu, Ecirli, Kaçar, Bayburtlu, İspirli, Karagözlü, Burçalı gibi illerin bir araya gelmeleri ve kaynayıp karışmaları Güney Azerbaycan Türklerinin oluşumunu sağlamıştır. Tarih boyu Azerbaycan’da yaşayan Kıpçaklar ve Halaçların çoğu Oğuz Türklerinin içinde erimiştir. Ama o şivelerden kalan kelime ve deyimler bölgede çeşitli şivelerin oluşmasına neden olmuştur. Bugün eski Halaç lehçesinde konuşan Türkler genelde Kum, Tefreş ve Selefcegan gibi kentlerde 50-60 köyden oluşan küçük gruplardan ibarettirler. Güney Azerbaycan‘da yaşayan Türklerin çoğunluğu Müslüman ve Caferi Şiilerdir. Az sayıda da olsa Sünniler de bulunmaktadır. Bölgede çok az sayıda Bahai, Hıristiyan, Zerdüşt ve Musevi Türkler de yaşamaktadır. İhtilalden sonra İran devletinin yeni politikası doğrultusunda Türkiye Cumhuriyeti ve İran’daki Türk nüfus ile Türkiye ve Kuzey Azerbaycan arasındaki bağları engellemek için sınır bölgelere ve Urumiye kentine Kürt yerleştirme siyaseti uygulanmış, bu nedenle bölgede % 15 civarında Kürt yaşamaktadır:
Tahran ise başkent olduğundan dolayı aynı zamanda ticaret, sanayi ve siyaset kentidir. 1951’de kentin % 35’i Türk idi, bu rakam 1978 yılından sonra Güney Azerbaycan’daki işsizlik ve sosyo-ekonomik gerileme ile birlikte ülke merkezine yönelik yoğun göç olarak bu oranı tahminen % 60‘a yükselmiştir. Tahran çevresindeki son yıllarda kurulan ve hızla büyüyen İslamşeher (265,450), Kudüs (Kala Hasan Han) (138,278), Tahran’ın içinde bulunan Kerec, Mehrşehr ve Recayişehr’i (940,968) dev Türk ilçeleri olarak örnek göstermek mümkündür. İşte bu sebepten dolayı Tahran ilinin % 60’i Türk soylu kabul edilmiştir ve bu da yaklaşık 10 milyon kişi anlamına gelmektedir. Kuzeyde bulunan Hamedan kenti ise Güney Azerbaycan’ın sınır ili olduğundan dolayı bu ilin iç bölümlerinde Türkler ve İran’ın içlerine yönelik Lorlar yaşamaktadır. Bu ilin de hemen hemen % 70’ini Türkler oluşturmaktadır: 2,174,570 kişi. Son olarak hesaplamaya tabi tutulan iller, Türklerin en az yaşadıkları Merkez, Gilan, Kürdistan ve Kum illeridir. Gilan ve Merkez bölgesinde Türk nüfus yoğun olduğu halde Kürdistan ve Kum’da çok az Türk yaşamaktadır. Buradaki Türk nüfusunu % 30 olarak hesaplayabiliriz.