Güçlendirilmiş parlamenter rejime dönmek için anayasal ve diğer yasal düzenlemelerde yapılması gerekenleri hazırlamaya çalıştığım bu çalışma Türkiye ‘de tek. Daha önce yapılmadı ve herhangi bir muhalefet partisi de bu konuda bir hazırlık yapmış değil. Ama sürekli konuşuluyor. Bir de çıkıp nasıl bir düzenleme yapılacak diye sormuyor. Neyse soran olursa cevapları burada. Kaldığımız yerden devamla…

Madde 146 aşağıdaki şekilde değişecektir.

Anayasa Mahkemesi onbeş üyeden kurulur.

Türkiye Büyük Millet Meclisi; iki üyeyi Sayıştay Genel Kurulunun kendi başkan ve üyeleri arasından, her boş yer için gösterecekleri üçer aday içinden, bir üyeyi ise en az 10 yıllık hakimlik mesleği olan hakimler arasından baro başkanlarının gösterecekleri üç aday içinden yapacağı gizli oylamayla seçer. Türkiye Büyük Millet Meclisinde yapılacak bu seçimde, her boş üyelik için ilk oylamada üye tam sayısının üçte iki ve ikinci oylamada üye tam sayısının salt çoğunluğu aranır. İkinci oylamada salt çoğunluk sağlanamazsa, bu oylamada en çok oy alan iki aday için üçüncü oylama yapılır; üçüncü oylamada en fazla oy alan aday üye seçilmiş olur.

Başbakan ise bir üyeyi Yargıtay, bir üyeyi üyeyi de Danıştay üyeleri arasından, Cumhurbaşkanı; 2 üyeyi Yargıtay, 1 üyeyi Danıştay, Askeri Yargıtay, bir üyeyi de Askeri Yüksek İdare Mahkemesi genel kurullarınca kendi başkan ve üyeleri arasından her boş yer için gösterecekleri üçer aday içinden; hepsi hukukçu olmak üzere üç üyeyi Yükseköğretim Kurulunun kendi üyesi olmayan yükseköğretim kurumlarının sadece hukuk ve siyasal bilimler dallarında görev yapan öğretim üyeleri arasından göstereceği üçer aday içinden; dört üyeyi üst kademe yöneticileri, birinci sınıf hâkim ve savcılar ile en az beş yıl raportörlük yapmış Anayasa Mahkemesi raportörleri arasından seçer.

Yargıtay, Danıştay, Askeri Yargıtay, Askeri Yüksek İdari Mahkemesi ve Sayıştay genel kurulları ile Yükseköğretim Kurulundan Anayasa Mahkemesi üyeliğine aday göstermek için yapılacak seçimlerde, her boş üyelik için, en fazla oy alan üç kişi aday gösterilmiş sayılır. Baro başkanlarının hakimler arasından gösterecekleri üç aday için yapılacak seçimde en fazla oy alan üç kişi aday gösterilmiş sayılır.

Madde 148 – Anayasa Mahkemesi, kanunların, kanun hükmünde kararnamelerin ve Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğünün Anayasaya şekil ve esas bakımlarından uygunluğunu denetler ve bireysel başvuruları karara bağlar. Anayasa değişikliklerini ise sadece şekil bakımından inceler ve denetler. Ancak, olağanüstü hallerde, sıkıyönetim ve savaş hallerinde çıkarılan kanun hükmünde kararnamelerin şekil ve esas bakımından Anayasaya aykırılığı iddiasıyla, Anayasa Mahkemesinde dava açılamaz.


(6) Anayasa Mahkemesi Cumhurbaşkanını, Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanını, Bakanlar Kurulu üyelerini, Anayasa Mahkemesi, Yargıtay, Danıştay, Askeri Yargıtay, Askeri Yüksek İdare Mahkemesi Başkan ve üyelerini, Başsavcılarını, Cumhuriyet Başsavcı vekilini, Hakimler ve Savcılar Yüksek Kurulu ve Sayıştay Başkan ve üyelerini görevleriyle ilgili suçlardan dolayı Yüce Divan sıfatıyla yargılar.


(7) (Ek fıkra: 7/5/2010-5982/18 md.) Genelkurmay Başkanı, Kara, Deniz ve Hava Kuvvetleri Komutanları ile Jandarma Genel Komutanı da görevleriyle ilgili suçlardan dolayı Yüce Divanda yargılanırlar.

Madde 150 – Kanunların, kanun hükmündeki kararnamelerin, Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğünün veya bunların belirli madde ve hükümlerinin şekil ve esas bakımından Anayasaya aykırılığı iddiasıyla Anayasa Mahkemesinde doğrudan doğruya iptal davası açabilme hakkı, Cumhurbaşkanına, iktidar ve ana muhalefet partisi Meclis grupları ile Türkiye Büyük Millet Meclisi üye tamsayısının en az beşte biri tutarındaki üyelere aittir. İktidarda birden fazla siyasi partinin bulunması halinde, iktidar partilerinin dava açma hakkını en fazla üyeye sahip olan parti kullanır.

Madde 151 – Anayasa Mahkemesinde doğrudan doğruya iptal davası açma hakkı, iptali istenen kanun, kanun hükmünde kararname veya içtüzüğün Resmi Gazetede yayımlanmasından başlayarak altmış gün sonra düşer.

Madde 152 – Bir davaya bakmakta olan mahkeme, uygulanacak bir kanun veya kanun hükmünde kararnamenin hükümlerini Anayasaya aykırı görürse veya taraflardan birinin ileri sürdüğü aykırılık iddiasının ciddi olduğu kanısına varırsa, Anayasa Mahkemesinin bu konuda vereceği karara kadar davayı geri bırakır.

Madde 153 – Anayasa Mahkemesi bir kanun veya kanun hükmünde kararnamenin tamamını veya bir hükmünü iptal ederken, kanun koyucu gibi hareketle, yeni bir uygulamaya yol açacak biçimde hüküm tesis edemez. Kanun, kanun hükmünde kararname veya Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğü ya da bunların hükümleri, iptal kararlarının Resmi Gazetede yayımlandığı tarihte yürürlükten kalkar. Gereken hallerde Anayasa Mahkemesi iptal hükmünün yürürlüğe gireceği tarihi ayrıca kararlaştırabilir. Bu tarih, kararın Resmi Gazetede yayımlandığı günden başlayarak bir yılı geçemez
İptal kararının yürürlüğe girişinin ertelendiği durumlarda, Türkiye Büyük Millet Meclisi, iptal kararının ortaya çıkardığı hukuki boşluğu dolduracak kanun tasarı veya teklifini öncelikle görüşüp karara bağlar.

Madde 154 – Yargıtay üyeleri, birinci sınıfa ayrılmış adli yargı hakim ve Cumhuriyet savcıları ile bu meslekten sayılanlar arasından Hakimler ve Savcılar Yüksek Kurulunca üye tamsayısının salt çoğunluğu ile ve gizli oyla seçilir.

Madde 155 – (Değişik ikinci fıkra: 13/8/1999 - 4446/3 md.) Danıştay, davaları görmek, Başbakan ve Bakanlar Kurulunca gönderilen kanun tasarıları, kamu hizmetleri ile ilgili imtiyaz şartlaşma ve sözleşmeleri hakkında iki ay içinde düşüncesini bildirmek, tüzük tasarılarını incelemek, idari uyuşmazlıkları çözmek ve kanunla gösterilen diğer işleri yapmakla görevlidir. Danıştay üyelerinin dörtte üçü, birinci sınıf idari yargı hakim ve savcıları ile bu meslekten sayılanlar arasından Hakimler ve Savcılar Yüksek Kurulu; dörtte biri, nitelikleri kanunda belirtilen görevliler arasından Cumhurbaşkanı; tarafından seçilir.

Madde 158 – Uyuşmazlık Mahkemesi adli, idari ve askeri yargı mercileri arasındaki görev ve hüküm uyuşmazlıklarını kesin olarak çözümlemeye yetkilidir.

Madde 166 – (Ek fıkra: 7/5/2010-5982/23 md.) Ekonomik ve sosyal politikaların oluşturulmasında hükümete istişarî nitelikte görüş bildirmek amacıyla Ekonomik ve Sosyal Konsey kurulur. Ekonomik ve Sosyal Konseyin kuruluş ve işleyişi kanunla düzenlenir.

Madde 167 – Dış ticaretin ülke ekonomisinin yararına olmak üzere düzenlenmesi amacıyla ithalat, ihracat ve diğer dış ticaret işlemleri üzerine vergi ve benzeri yükümlülükler dışında ek mali yükümlülükler koymaya ve bunları kaldırmaya kanunla Bakanlar Kuruluna yetki verilebilir.

Bunlara ek olarak, MÜLGA olarak çıkarılan madde metinleri, yani 91, 99, 100, 102, 107, 109, 110, 111, 112, 113, 114, 115, 120, 121, 122, 145, 156, 157, 162, 163 ve 164 maddeler geri getirilecektir.

Ayrıca, Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi için yapılan anayasa değişiklikleri, Güçlü bir parlamenter demokrasiye dönüş nedeniyle tekrar eski haline getirilecek maddelere haizdir. Bunlar: 104. 105, 106, 108, 116, 117, 118, 119, 123, 124, 159 ve 161. Maddelerdir.

Anayasa Mahkemesi kararlarının uygulanmaması hukuk güvenliği üzerinde büyük tahribat oluşturmaktadır. Bu kararların Anayasa’da öngörüldüğü şekilde derhal uygulanmasını sağlayacak adımları atacağız.

AB’ye Uyum ve Tam Üyelik İçin ise;

AB gibi uluslararası kuruluşlara eşitlik durumunda, egemenliğin diğer milletlerle birlikte eşit koşullarda kullanılacağının belirtilmesi için 6’ıncı maddeye bir fıkra eklenecektir.

İlk dört maddeye asla dokunulmayacaktır. Değiştirilmesi teklif dahi edilmeyecektir.

süresini azaltmak ve 10 seneye varan hapiste yatma (haklarında hüküm verilmeden) keyfiyetini engellemek için TCK’ nın 102. Maddesinin 2.fıkrasının, 1.fıkradaki formülle uyumlu olarak, maksimum hükümsüz tutuklu kalınabilecek süre 2 yılla sınırlayacak şekilde düzenlenecektir. Ayrıca özel mahkemelere akıl almaz şekilde iki kat fazla tutukluluk süresi veren 212. Maddenin 2.fıkrası ise tümüyle kaldırılacaktır.

Sonuç olarak, ülke yönetiminin halkın değil tek adamın iradesine teslim edilmesi doğru değildir. Yasama, yürütme ve yargı gücünü tek bir elde toplayan ve hiçbir denetim mekanizması içermeyen bu yönetim biçimi açık bir otoriter rejimdir ve zaten zayıf olan demokrasinin tamamen rafa kaldırılmasıdır. Çünkü halkın siyasete ve yönetime katılımı, sahip olduğu hak ve özgürlükler başkanların, liderlerin bir lütfu değil, demokrasinin temel koşulu ve vazgeçilemez temelidir. Bu sistem ile Türkiye’yi yönetmek tek bir kişinin insafına, vicdanına veya becerisine bağlı hale gelmiştir. Gelişmiş ve güçlü ülkelerin özelliği, bütün yetkilerin sınırsız ve denetimsiz bir şekilde tek kişide toplanmasında değil, demokratik mekanizmaların, yerel yönetimlerin, düşünce ve basın özgürlüğü gibi hakların varlığıdır.