15 TEMMUZ 2018 ERKEN SEÇİMİ, AFRİN VE MÜMBİÇ
Öncelikle geçen sene Temmuz ayında Fırat Kalkanı harekatı sırasında El-Bab’ ı aldıktan sonra sırada Mümbiç vardı. Hatta hemen sonrasında Fırat Kılıcı diye Afrin’ e de girecektik. ABD ise bizim yönetime “SDG (PKK), Rakka’ya operasyon yapacak siz ilerlemeyi durdurun, Rakka sonrası zaten Fırat’ın doğusuna çekilecekler” demiş ve AKP hükümetini kandırmıştı. Netice de Afrin’den sonra sıra PKK’yı Suriye’nin kuzeyinden tümüyle atmaya gelecektir. Yerine de Türkmen Otonom Bölgesi kurmalıyız. Bu arada Rakka, PKK tarafından ele geçirildikten sonra önce 120 daha sonra da 180 adet, PKK’ya karşı savaşmayan İşid’li PKK’ ya katılmış durumdadır. Sincar’da eğitimleri yeni bitti.
Dahası, hatırlatmakta fayda var. Suriye iç savaşının ilk yıllarında, radikal sünni unsurlar ve İşid ilerlerken, Esad yönetimi, Pkk ile anlaşmış ve karşılıklı çatışmama kararı almışlardı. Zaten İşid’ in varlık nedeni hatta bir anda Suriye ve Irak’ta bu denli ilerlemesi de hep Pkk’ya alan hakimiyeti sağlamak amaçlı idi. PKK' nın sınırları İşid’e ne zaman dayandı ve İşid ne zaman PKK’ya yöneldi işte o zaman İşid’in ipini çektiler. Çünkü misyonunu bitirmişti. Bizde kurulan tuzağı göremeyip resmen ABD’ nin ve İsrail’in oyununa gelmiştik. Neyseki geçte olsa Recep bey ve tayfası uyandı
Afrin de ilerlerken, Rusya Dış İşleri Bakanı Lavrov: “Türkiye’ye rejimle konuşmayı, sorunları Esat ile çözmeyi tavsiye etti, diğerinde ise ateşkesin kesinlikle IŞİD, Nusra cephesi ve “bu örgütlerle işbirliği içindeki gruplara” yönelik operasyonları kapsamaması gerektiğini belirtti. Çünkü, Rusya, Esad yönetimini tekrar Suriye’nin tek hakimi halini getirmek ve bu minvalde radikal sünni unsurların etkisini en aza indirmek istiyor. Türkiye’nin ise nihayette kendi iradesiyle Esat ile anlaşacağını öngörüyor.
İran ise ABD’nin bölgede güçlü bir aktör olarak kalmasını istemiyor ve Bağdat yönetiminden sonra Şam eksenli Şii kuşağını iyice olgunlaştırma ve İsrail’i Güney Lübnan’dan kuşatma, Yemen de yönetimi kendi istediklerine verme ve S.Arabistan başta olmak üzere kendisine karşı olan körfez ülkelerini de çevreleme derdinde.
ABD ise Esat rejiminin dengelenmesi gerektiğini ve bunun ancak Kürtlerle mümkün olduğunu öne sürmekte. İsrail ile birlikte büyük kürdistan hayallerini güçlü tutup, bölgede Arap ve Türk olmayan bir uydu devletçik kurdurma hayalinde. O nedenle PYD’nin askeri hakimiyetinin olduğu bölgelerde bir özerk yönetim yapılanması kotarmaya çalışıyor ve Türkiye’nin de bu modeli kabul etmesini istiyor. ABD, ayrıca Türkiye’nin baskılarına dayanamayacağını kabul eder bir görüntü içinde.
PYD, Türkiye’nin oynanan oyunu görmesinden itibaren yalnızlaştırıldığının farkında. Tek umudu ABD. ABD’ nin kırmızı çizgisi ise Fırat’ın doğusu olarak görülmektedir. Barzani ise referandum ertelendiğinden beri ve Irak merkezi hükümetinin tokadını yedikten sonra kendi egemenliğini ve geleceğini düşünüyor sadece. O da ABD tarafından aldatıldığını düşünmekte. Rusya-İran-Türkiye üçlüsü tüm oyunları bozmuş durumda. Geriye bir tek sorun olarak Türkiye ile birlikte davranan Sünni Arapların bunca yıkım ve ölümden sonra yine Esat’ın egemenliğini nasıl kabul edecekleri sorusu kalıyor. Bu durumu Sünniler açısından bir yenilgi olarak ifade etmek sadece İsrail’e yarar onu da belirteyim.
Dikkatli olmamız gereken konular ise; İşid bağlantılı veya diğer radikal Sünni unsurlarla bizi bağlantılı gösterecek her türlü atılımdan uzak durmak, İran yanlısı radikal Şii unsurların ve Esad yönetiminin Türkmen bölgelerinde etnik ayrımcılık hatta temizlik yapmalarını engellemek, İran’ın bölgedeki Arap ülkeler üzerindeki anlamsız siyasetine son verdirmek ve tüm dikkatleri ortak düşman İsrail’e yöneltmek, Rusya ile stratejik işbirliğini, Avrasya genelinde de yaygınlaştırıp, Esad üzerinde lehimize iyice baskı kurmasını sağlamak olmalıdır. Ayrıca, bizim desteklediğimiz muhalif güçlerin, İran'a bağlı olan Esad yanlısı milislere karşı savaşmalarını da engellemeliyiz. İleride belli olmaz belki ABD bile Suriye'de Esad rejiminin varlığını benimseme yoluna gidebilir. Rusya’nın etkisini böylece dengeleyebileceğini görecektir. İç siyasette ise Afrin ve ileride yapılacak Mümbiç gibi operasyonların bir anti-Kürt ittifakı şeklinde gösterilmesinden uzak durmalıyız. AKP ve MHP ittifakı bu alanda çok kötü bir tablo çiziyorlar. Bunun ülkemizdeki Kürtlerin hassasiyetlerine ciddi zarar vereceğini anlamaları gerek. Maalesef üçte ikisi AKP zihniyeti ile idare edilen medyamız bu konuda çok bilinçsiz durumda. Şu an devlet yapılmasındaki yeni sivil gücü bir araya getiren unsurun anti-Kürt ittifakı sebebiyle oluştuğu şeklinde bir görüntü verdirmemek gerek. Türkiye’de sağ gelenek en çok milliyetçilik, kuvvetli bir ordu, proaktif bir dış politika, militarizm ve silahlanma ile bir araya gelir. Bunun zararları da elbet vardır. Saldırgan bir militarist dil bize bir şey kazandırmaz.
Son olarak, Afrin de hem azami güvenlik ve sivillere zarar verilmemeye çalışıldığı için harekat uzatılıyor hem de seçim öncesi Mümbiç’e yönelik bir prova sözkonusu. Afrin 20 güne bitecektir. Sonra Mayıs gibi Mümbiç başlatılır ve 15 Temmuz dan 3 gün önce Mümbic’e bayrak dikilir. Seçim ekonomisi için her şey yapıldı ve yapılacaktır. Üzerine milliyetçi sağ bloğun boşuna oluşturulmadığını ve yapılan iki harekatında seçim endeksli olduğunu seçim sonuçlarından anlayacağımız muhakkak. Yalnız muhalefet zaten Afrin’e karşı çıkmadı bu oyunu da görür ve Mümbiç’e de karşı çıkmaz. Birde AKP’ye küsen Kürt seçmenin oylarını MHP liler ne ölçüde absorve edecek hep birlikte göreceğiz.