AKP’lilerin, Abdülhamit’i anma ve yüceltme nedeni, ona atfedilen dünya çapında ‘İttihad-ı İslam’ (İslam Birlikteliği-Evrensel İslam Birliği) siyasetidir. II. Abdülhamit’in çok övülen İslamcılık siyaseti hakkında pek söylenmeyen bazı gerçekleri kısaca vurgulayalım:
II. Abdülhamit’in İslamcılık siyaseti Almanların II. Abdülhamit’e telkin ettiği bir siyasettir. Almanya o yıllarda kendi emperyal hesapları için ‘Drang nach Osten’ (Doğu’ya Hücum) politikası geliştirmiştir. Bu politikanın ana hedefi karadan, Bağdat Demiryolu aracılığı ile Bağdat-Basra hattından bölgeye asker taşıyarak Hindistan’a ulaşmak ve Hindistan’ı İngiltere’nin elinden koparıp almaktır. Almanya bunun için Osmanlı topraklarını ve Osmanlı devletini bir sıçrama tahtası olarak kullanmak istemiştir. Bu planın gereği olarak Almanya, Osmanlı topraklarını bir Alman etkinlik alanı olarak dizayn etme çabasına girişmiştir. Kayzer Wilhelm, 1896’da Kudüs’te ‘300 milyonluk İslam dünyasının hamisiyim’ diyerek İslamcılık siyasetini açıkça ilan etmiştir. Almanların bu İslama sahip çıkma stratejisi, I. Dünya Savaşı’nda Alman-Osmanlı askeri ittifakının başlangıcı ve gerekçesidir. İşte II. Abdülhamit’e atfedilen dünya çapında ‘İttihad-ı İslam’ politikasının özü ve arka planı budur. Yani, islamcılık politikasını II. Abdülhamit’e kendi emperyal çıkarları gereği Almanlar telkin etmiştir.
Şimdi sizlere biraz da gerçek Abdülhamit’ten bahsedeyim;
1-Abdülhamit 93 savaşında kiminle savaştığımızı dahi bilmiyordu. Hatta telgraf ülkeye ne zaman getirildi onu da bilmiyordu. Ama ikinci meşrutiyetten sonra yıldız sarayında saçma sapan 300 çuvallık jurnaller bulunmuştur.
2- Mesela, bu topraklardaki ilk “rakı” fabrikası Abdülhamid döneminde kuruldu. (İlk rakı fabrikası Cumhuriyet’ten 22 sene önce kuruldu. Hem de, bizzat Abdülhamid’in başmabeyincisi Sarıcazade Ragıp Paşa tarafından Tekirdağ’da, şeyhülislam’ın onayıyla kuruldu.)
3- Bu topraklardaki ilk “bira” fabrikası yine Abdülhamid döneminde kuruldu.
(Birahanelerin açılma iznini veren de, Abdülhamid’in babası Abdülmecid’ti. Abdülhamid efendimiz, rakı, bira ve şampanya fabrikası kurdurdu ama, kendisi “rom” tercih ederdi. Bizzat torunu Osman Ertuğrul televizyonda anlattı: “Dedem rom içerdi, babama söylerdi, bak ben bunu içiyorum, çünkü bu yasak değil, Kuran’a bak, orada şarap diyor, şekerden yapılanın bahsi geçmiyor derdi.”)
4-Acayip “sigara” içerdi Abdülhamid… Birini yakar, birini söndürür, vapur gibi tüttürürdü. Saraydaki işi sadece sigara sarmak olan özel ustalar vardı. Kızlarının hatıralarında yazıyor, sürgüne giderken, bavullara en önce sigara paketleri doldurulmuştu.
5-Abdülhamid’in en önemli tarihi ve kültürel miraslarından biri ise… Bu topraklardaki ilk “kerhane”yi açtırmasıydı. (Fuhuş elbette vardı, şehre yayılmasını önlemek, kontrol altına alabilmek için, varlıklarını ticarethane olarak sürdürmelerini sağladı. İstanbul Karaköy’deki Zürefa Sokak’ı hizmete açtırdı.)
6-Mısır’ı Tunus’u Kıbrıs’ı Sırbistan’ı Karadağ’ı Romanya’yı, toplam 1.5 milyon kilometrekare toprağı kaybetmiştir. Tarihimizde 93 Harbi olarak bilinen 1877-1878 Türk-Rus Savaşı’nda ne yazık ki ordumuz yenildi. Rus Ordusu hem Doğu’dan hem Batı’dan topraklarımıza girdi, Erzurum işgal edildi.
Ama daha da beteri, Plevne’de Gazi Osman Paşa’yı esir almayı başaran Rus Ordusu Batı’dan İstanbul’a girdi. Yeşilköy’e kadar geldiler…Ve Abdülhamit’in burnunun dibine koskoca bir zafer anıtı diktiler. Padişah sıkışmıştı…
İstanbul’daki İngiliz elçisine ricacılar gönderildi… Ve İngiliz Donanması bir süre sonra İstanbul’a gelip Rusları Osmanlı toprağından çekilmeye zorladı… İşgalci Rus Ordusu yıllar sonra ülkesine döndü…Abdülhamit bu karambolde kısa bir at pazarlığı yapıp Kıbrıs’ı İngiltere’ye satmayı da başardı! Yapılan anlaşma ile Kıbrıs’ı güya İngiltere’ye geçici bir süre için “Kiralamıştı (!)” Kıbrıs o günden sonra gitti gider! Gidiş o gidiş!
7- Binlerce yurtsever insanı imparatorluğun en ücra köşelerine sürgün etti. O yerlerin başında Yemen ve bugün Libya sınırları içinde kalan Fizan geliyordu. sürgün açısından en uç ve zorlu yerdi. Büyük Sahra’nın göbeğinde yer alan bu yerlere sürülenlerin bir daha geri gelmesi mucizelere bağlıydı.
8-Genç subay Mustafa Kemal de sürgün furyasından nasibini almış, Suriye’ye sürülmüştü. Büyük yurtsever Mithat Paşa’yı bugün Suudi Arabistan sınırları içinde bulunan Taif Kalesi’ne sürgün edip zindanda boğduran da Abdülhamit idi.
9-İstanbul’da Yıldız Sarayı’nda yaşardı. Saraydan dışarıya sadece cuma namazı için çıkar, en yakın camiye gidip namazını kılar ve geri dönerdi. Belki inanmayacaksınız ama 33 yıl boyunca bir kez olsun imparatorluğun İstanbul dışında herhangi bir yerine, ya da Boğaz’ın karşı tarafında gidemedi.
10- Bu korkak, vehimli adamın bir marifeti daha var ki, akıllara durgunluk verir. Amcası padişah Abdülaziz’in darbeye niyetlenen askerler tarafından öldürüldüğüne, donanma mensuplarının bu işte büyük rolü olduğuna inanırdı. Tahta çıkınca ilk işi, o günlerin en güçlü deniz kuvvetlerinden biri olan Osmanlı Donanması’nı Haliç’e hapsetmek oldu. Donanmanın günün birinde Yıldız Sarayı’nı bombalayıp kendisini tahttan indireceğinden korkuyordu. Osmanlı Donanması orada yıllar boyu çürüyüp elden çıktı. Bir başka marifeti ise, günün birinde Japon imparatoruna madalya göndermeye heveslendi. Ertuğrul isimli ahşap ve çürük firkateyni 600 denizcimizle birlikte o fırtınalı okyanusları aşıp Japonya’ya gitmesi için törenlerle yola çıkardı. Gemi dönüşte battı, 500’den fazla denizcimiz Japonya kıyılarında şehit oldu.
11-Devlet, İstanbul’da yaşayan Lorando ve Tubini isimli iki Fransız bankerden 500 bin altın borç almış ve bu para ödenmemişti. Faiziyle birlikte borç bir milyon altın olmuştu. Fransız Hükümeti paranın ödenmesi için defalarca istekte bulundu ama ödenmedi. Devlette para kalmamıştı. 1901 yılında Fransız Donanması o zaman Osmanlı toprağı olan Midilli Adası’nı işgal edip gümrük gelirlerine el koydu. Ve para bu işgalden sonra ödendi.
12- Abdülhamit zamanında Türk Milliyetçiliği en büyük suçtu. Bugün Milliyetçiliğe karşı Ümmetçilik davası güdenlerin Türkiye adına başarabilecekleri hiçbir iş olmadığı gibi, kendileri de yıkılıp gideceklerdir.
Kısaca, Abdülhamit bayrağı açmak, Türkiye’nin Hürriyet ve İstiklâl mücadelesinden intikam almaya kalkmaktır. Ancak intikam alamazlar. Abdülhamit bayrağı açmak, bütün Hürriyet kahramanlarına karşı savaştır. Abdülhamit’e isyan edenleri tek tek hatırlayınız, Talat Paşalar, Mustafa Kemaller, Enver ve Niyazi Beyler, Mehmet Akifler, Tevfik Fikretler, Türkiye’yi Türkiye yapan büyük güç! Özeti Genç Türkler!. Türk milleti, ancak çağdaş değerler ekseninde birleştirilir. Türk Milletini birleştiren bayrak var. O, Mustafa Kemal Atatürk’tür. Millet ile Orduyu, millet ile devleti birleştiren bayrak odur. Abdülhamit, Atatürk’e karşı savaş bayrağıdır. Abdülhamit bayrağı açarak Fetullahçılık yapılır ama vatan savaşı yürütülemez.
Son olarak, Abdülhamit diye tutturanlar, İran’dan Rusya’ya, Orta Asya Türk cumhuriyetlerinden Çin’e kadar yobazlık bildirisi yayınlarlar, “Siyasal İslamcılık” bayrağı altında terör yapanların koruyucusu konumuna düşerler. Onlarla ne Rusya, ne Çin, ne de Batı Asya ülkeleri işbirliği yapar. Abdülhamit ve onun saltanat makamı millet düşmanıdır ve o saltanat makamının son temsilcisi o dönem için İngiliz şimdi ise ABD emperyalizmine teslim olmuştur.