Atatürk’e saldıranların aslında Türklüğe saldırmakta olduğunu iyi biliniz. Atatürk tüm Türk ulusunu birleştiren bir değerdir. Ülkemizi bölmek, toplumu kamplara ayrıştırmak isteyenlerin hedefinde milli ve manevi değerlerimiz bulunmaktadır. İslamiyete, Kuran’a ve Hz.Muhammed’e saldıranlar ile Atatürk’e saldıranların aslında aynı dış mihraklara hizmet ettiklerini de iyi biliniz. Atamızın kavgası, dinimizi ve inancı, siyasi, şahsi ve ticari menfaatleri için kullananlarladır. O, islamiyetin ana kaynaklarından Türkçe öğrenilmesi için mücadele etmiştir. O, İmam-I Azam Ebu Hanife’nin Maturudi ekolünü ve Müttezile’nin akılcı İslam anlayışını hayata geçirmek için uğraş vermiştir.

Öncelikle, Atamızın hem anne hem de baba soyu 1466 yılı civarı Karaman’dan göç ettirilen yörük Türkmenlere dayanır. Baba tarafı Kızıloğuz diye de bilinen Kocacık Yörükleri (Makadenya’nın Debre şehrine gidenlerden), anne tarafı da şimdiki Yunanistan’ın Edessa Şehrine bağlı Sarıgöl nahiyesine yerleştirilenlerdendir. Selaniğe gitmeleri ise 400 yıl sonra. Atamızın anne babasının Selanikde yaşadıkları mahalle Kasimiye isimli Müslüman mahallesidir. Anne özellikle çok dindardı. Atamızın kız kardeşi Makbule hanımda yedi yaşından beri namaz kılan birisi. Atatürk’ünde Harp okulunda iken Selanik’e tatile geldiğinde, Ramazan ayını arkadaşları ile birlikte oruçlu geçirdiğini ve Kasimiye Cami’nde teravih namazlarını arkadaşları ile birlikte kıldığını biliyoruz. O yıllarda sık sık Selanik Kapu Mevlevi tekkesine de gidip, mevlevilik ile de ilgilenmiştir. Kütüphanesinde Mevlana’nın Mesnevisi ve Divan’ı - Kebir isimli eserlerini okuduğu görülmüştür. Konya ve Karaman’a olan sevgisinin nedenlerinden bir tanesi de budur. Hatta Konya Abditolu Köyü’nde yaşı seksene gelmiş olan bir Türkmeni babalığına seçmiştir. Mevlana ve Müslümanlık hakkında; “Mevlana, Müslümanlığı Türk ruhuna intibak ettiren büyük bir reformcu, dönerek ayakta ve hareket halinde Allah’a yaklaşma fikri ise Türk dehasının en tabi ifadesidir, Müslümanlıkta aslında geniş manasıyla hoşgörülü ve modern bir dindir” demiştir.

Ayrıca, Atamızın eğitim hayatında, İslam dininin inanç esaslarını konu alan, “Akaid-i Diniye”, “Tarih-i İslam”, “İlm-i Ahlak” derslerini aldığı ve çok iyi derecede Arapça öğrendiğini de biliyoruz. Dahası, İslam dini ile alakalı, 111, 22 adet Hristiyanlık, 12 adet diğer dinler, 10 adet dinler tarihi, 6 adet de dinsel konular ile ilgili kitap okumuştur. Şehbendezade Filibeli Ahmet Hilmi, Mehmet Emin Yurdakul, Namık Kemal ve Tevfik Fikret, Yunus Nadi, Necmettin Sadak, Yakup Kadri Karaosmanoğlu ve Mehmet Akif Ersoy; Türk olarak etkilendiği modern çağdaki yazar ve düşünürlerdir. Yabancı düşünür olarak da, başlıca Descartes, Comte, Kant, Montesquie, Stuart Mill, Leon Mariller ve Roussseau bulunmaktadır. Kısaca hep akıl, bilim, demokrasi, hoşgörü, milli duygular, bağımsızlık, özgürlük v.b konular üzerine çalışmış ve okumuştur. Dolayısı ile İslam dinine bakışı da bu yönde gelişmiştir.

Mesela, Kurtuluş Savaşı süresince İslam Tarihi üzerine çok okumalar yapmış, Yalova’da Köşkte, Hz. Muhammed’in cenklerini incelemiş ve onların savaş haritalarını da çizmiştir. Lise 2 tarih kitabının, “İslam Tarihinin Doğuşu ve Gelişimi” bölümünün önemli bir kısmını kendi yazmıştır.

Gelelim Atamızın, İslamiyet hakkındaki sözlerine: “din lüzumlu bir müessesedir”, “temeli çok sağlam bir dinimiz var”, “dinime bizzat gerçeğe nasıl inanıyorsam, işte öyle inanıyorum”, “milletimiz din ve dil gibi iki fazilete sahiptir”, “Allah büyük bir kuvvettir ve ona daima inanmak lazımdır”, “şu alemde insan üzeri bir kuvvet vardır, ona Allah deyiniz ve onu inkar etmeyiniz”, “Tanrı birdir ve büyüktür”, 30 Ağustos öncesi, ordumuz savaşırken “rabbim Yunanlıların kazandığını bana gösterme”, v.b pek çok sözler söylemiştir. Bunlar gibi daha çok örnek bulabilirsiniz.

Şimdi de İslam dininin hayatındaki yerine bakalım. Dolmabahçe’de okuttuğu Kuran, Çankaya Köşkü’nde ramazan ayına özel manevi tertipler, annesinin ruhuna okuttuğu Yasin-i şerifler, her vesilede Hz. Muhammed’i takdir etmesi, Kuran-ı Kerim’in sadece lafzı manda okutulmasına karşı olması, bizzat kendisinin okuduğu Arapça ve Türkçe Kuranlar ve tefsirler, Yasin Suresi’ni özellikle övmesi, hafızların ayetleri güzel ve tonlara uygun okumalarına dikkat etmesi, Kuran’ın azameti hakkında söyledikleri, güzel Kuran okuma yarışması düzenlemesi, ordu için Kuran okutulmasını emretmesi, özel hafızına imzalı Kuran hediye etmesi, en hayran olduğu kişinin Hz. Muhammed olduğunu açıklaması, onun hakkında “ yüzü nurlu, sözü ruhani, ergin ve görüşte bedelsiz, sözünde sadık ve halim ve mertlikte başkalarına üstün olan” diye sözetmesi, “peygamberimiz sayesinde en son dini, medeni gerçekleri öğrendik”, “o, Allah’ın birinci ve en büyük kuludur, benim senin adın silinir fakat o, ölümsüzdür”, “Hz. Muhammed, Musa devrinin din telakkilerindeki hurafeleri kısmen atmaya muvaffak olmuştur”, “tüm Müslümanlar Hz. Muhammed’i örnek almalı, onun gösterdiği yoldan yürümeli, İslamiyetin hükümlerini olduğu gibi yerine getirmeli, zira insanlık ancak bu şekilde kurtulabilir ve kalkınabilir” demesi, çevresinde namaz kılan insanlara “namazınızı kılınız, ama sanatla da uğraş, işini de yap” demesi.

Bunlardan başka sadece Atatürk değil, onun dönemindeki Genelkurmay Başkanı Fevzi çakmak, Yardımcısı Orgeneral Asım Gündüz, TBMM Başkanı Abdülmalik Renda ile birlikte Cuma namazlarını Hacı Bayram Cami’nde kılarlardı. Dahası, her yıl Çanakkale şehitlerine mevlit okutması, ziyarete gelen İran Şahının huzurunda da mevlit okutması, Kadir geceleri oruç tutması, göğsünün üzerindeki cebinde küçük bir Kuran taşıması, Trabzon Lisesi’nde İnşirah Suresi’ni okuyup yorumlaması, fırsat buldukça bayram namazlarını kılması, Kandil gecelerine özel önem vermesi, Ramazanda bir ay süreyle, Hacı Bayram Veli ve Zincirlikuyu Camilerinde, şehitlerin ruhuna Hatim-i Şerif okutulmasını emretmesi de bulunmaktadır. Günlüklerinde kıldığı namazlardan da bahsetmiştir. Gördüğü bazı rüyalarında dini yönden açıklamalarını da merak etmiş ve araştırmasını yaptırmıştır. Son sözü dahi meleklere dönerek “Aleykümüsselam” olmuştur. Bunun ne anlama geldiğini araştıranlar bulacaktır. Atamızın, naaşının yıkanması, tahnit ve defin işlemleri de İslami usullere uygun yapılmıştır.

Atatürk’ün islam dinine yaptığı hizmetler var. Şimdiye kadar aslında ne kadar farklı bir Atatürk varmış dediğinizi biliyorum. Onun için dinsiz diyenleri şimdi daha da utandıralım. Atatürk’e göre Kuran’ın gönderiliş amacı insanlara bilgi vermek ve onların davranışlarını yönlendirmektir. İnsanların İslamiyeti kendi dillerinde okuyup öğrenmelerinin önemini de çok iyi biliyordu. Bu amaçla cumhuriyetin ilk 15 yılında çoğunu bizzat emir vererek farklı isimlere 9 adet Kuran meali ve tefsiri hazırlatmıştır. Özelikle aslen bir Türk olan Buhari’nin gerçeğe en yakın hadislerini de çevirtmiş ve Hz. Muhammed’in hayatını anlatan bir kitabının da tercümesini yaptırmıştır. 12 ciltlik bu tercüme, 1928-1950 yılları arasında 60.000 adet tüm ülkeye ücretsiz olarak dağıtılmıştır. Hutbeleri anlaşılsın diye Türkçe okutulmasını sağlamış ve Türkçe “Hutbeler” kitapları yazdırmıştır. Pek çok hutbenin konusunu da kendi belirlemiştir. 1924 yılında okullarda müfredat birliği sağlanması maksadı ile Tevhid-i Tedrisat Kanunu’yla (Eğitim-Öğretimin Birleştirilmesi) medreselerin kapatılması ile birlikte özellikle, toplumun dinini eğitimli ve aydın imamlardan öğrenmesi amacıyla 29 adet İmam Hatip okulu açtırmıştır. Osmanlı dönemi Darul- Fünun da var olan yüksek din eğitiminin daha da zenginleştirilerek İlahiyat fakülteleri olarak açılmasını sağlamıştır. Kendisi de 7 Şubat 1923 günü, Balıkesir Zağnos Paşa Camisi’nde kıldığı Cuma namazı sonrası minberde Türkçe hutbe vermiştir. O hutbedeki Allah ve Hz. Muhammed sevgisini isteyen herkes okuyabilir.

Son olarak, Atatürk, kendi cebinden para vererek cami yaptırma, restore ettirme, bütçeden imam hatip okulları açılması, tefsir, hadis, meal çalışmaları için kaynaklar aktarılması ile yetinmemiş ve bu çalışmaların halka ulaşması amacıyla da büyük bir özveri ile 1924 yılından başlayarak, 1950 yılına kadar 350 bin islami kitabın basımı ve dağıtımı yapılması işlemini başlatmıştır. Kısaca, Atatürk sayesinde mealler, tefsirler ile dinimizi, Türkçe okuma ve öğrenme fırsatı bulduk, hutbeleri Türkçe dinler olduk, fakülte mezunu iyi yetişmiş imamlara sahip olduk. Tabii sahte hadisler, hurafeler, kimsenin anlamadığı Arapça ilgisiz vaazlar, hutbeler, çeşitli İslam dışı tarikat ve cemaatlerin etkisinden dinimiz kurtuldu ya, Türk milleti de bu şarlatanca düzenden beslenen asalaklardan kurtuldu ya işte aslında tüm dertleri bu tip sahtekarlıklarının açığa çıkmasıdır.

İŞTE SÖZDE MÜSLÜMANLAR ATAMIZI BU NEDENLERLE SEVMEZLER. HER DİNDE TARİH BOYUNCA BU ŞARLATANLARI ÇOK GÖRDÜK. AMA EN BÜYÜK TOKATI ATATÜRK’DEN YEDİLER.