Mustafa Kemal önderliğinde emperyalizme karşı verilen bağımsızlık savaşı sonucu kazanılan Cumhuriyet, tüm sömürgeleşmiş ulus ve halklara örnek oluşturmuştur. Cumhuriyet, saltanat ve hilafete son vererek tebaadan yurttaşlığa doğru attığı adımlarla tüm vatandaşların siyasi ve toplumsal hayata katılımından medeni hukuka, çağdaş eğitim ve laiklik yolunda küçümsenmeyecek ilerlemeler kaydetmiştir. Kamu işletmeleriyle yerli üretimin yaygınlaştırılması ve sanayileşme adımları ile ekonomik bağımsızlık için ilerlemeler de sağlanmıştır.

Ancak zaman içerisinde siyasal İslamcıların ve 1876 Ayan Meclisi’nin artıklarının etkisiyle, toprak reformu gerçekleştirilememiş, çağdaşlaşma ve kalkınma tabana yayılamamış, tarıma dayalı sanayiye mahkum kılınılmış, demokrasi, özgürlükler ve laiklik anlamında beklenen ilerlemeler sağlanamamıştır. Yurttaşlık kimliğinin yerleştirilmesi iddiasıyla, bazı yarı etnik unsurların anadillerini öğrenme talepleri de karşılanamamıştır.

Demokrat Parti’nin iktidara gelmesiyle toprak ağalarının ve sermayedar sınıfın egemenliği pekişmiş, tarikatlar ve cemaatler canlandırılmış, siyasal islam hortlamış, soğuk savaş da piyon rolü oynamak kabul edilmiş ve ulusal kurtuluş mücadelesi ile cumhuriyet kazanımlarına sırt çevrilmiştir.

Öte yandan, 1961 Anayasası’nın tanıdığı özgürlük ortamında, ülkenin bağımsızlığına, Cumhuriyetin aydınlanmacı kazanımlarına ve laikliğe kararlılıkla sahip çıkılmış, emperyalizme ve siyasal islama karşı sert tavır alınmıştır. 

Amerika ve İsrail’in, ılımlı İslam ve yeşil kuşak planları doğrultusunda gerçekleşen 12 Eylül darbesi ile siyasal İslam ülkeyi karanlığa götürmeye başlamıştır. 1990’larda Washington süreci ile birlikte tüm dünyada post-modernizmin yaygınlaşmasının da etkisiyle, ülkemizde de bölücü ve siyasal islamcı çevrelerde 2.Cumhuriyet tartışmaları başlamış, aydınlanma, bilim ve laikliği küçümseyen, Atatürkçülük ile hesaplaşma kisvesi altında siyasal islama göz kırpan, sivil toplumculuk rüzgarlarıyla kamunun kurumsal yapısını ve ekonomideki düzenlemeci rolünü reddeden piyasacı ve karşı devrimci eğilimler boy göstermiştir.

Atatürkçü ve cumhuriyetçi gelenek, hiçbir zaman bu sinsi tuzaklara prim vermemiş, AKP’nin iktidara gelişiyle birlikte vesayet rejimiyle hesaplaşma görüntüsü altında iktidara örtülü destek sunan egemenlere karşı net tavır almıştır. Dahası, cumhuriyetin kazanımlarına, aydınlanma değerlerine, laikliğe siyasal islamcı AKP iktidarı döneminde daha fazla ihtiyaç duyulduğunu kavramış, neo-liberalizmle mücadelenin yanı sıra laikliği siyasi önceliklerinin eksenine koymuştur.

Son olarak, Cumhuriyetin 100. yılına yaklaşırken Türkiye Cumhuriyetin bağımsızlıkçı, laik, aydınlanmacı karakterini sahiplenmeye devam edeceğiz. Ancak daha eşitlikçi; daha özgürlükçü; başta eğitim ve sağlık olmak üzere yurttaşlık haklarının kurumlaştığı; gıda, enerji ve sanayide ulusal egemenliği gözeten, toplumsal cinsiyet eşitliğini amaçlayan, kadınlara pozitif ayrımcılık uygulayan, farklı etnik ve mezhep kesimlerine yönelik ayrımcılığı ret eden, küresel iklim değişikliği tehdidi karşısında sosyal ve ekolojik amaçları bağdaştıran güçlü bir Cumhuriyet için mücadele edeceğiz. Cumhuriyet karşıtları ve siyasal İslamcılar ile Siyonistler karşılarında daima bizi bulacaklardır.