Parlamenter sistem ve başkanlık ile ilgili karşılaştırmalar 19. yüzyılın ikinci yarısına kadar gitmektedir. Bu iki sistemin olumlu ve olumsuz hususlarındaki ilk yazılarda hem W. Bagehot hem de W. Wilson başkanlık sisteminin daha üstün olmadığından bahsederler. Başkanlık sistemini parlamenter rejimden ayıran en özellikler, hükümetin başının bu sistemde vatandaşlar tarafından ilk elden seçilmesi ve güven oylamasına tabii olmamasıdır. Parlamenter rejimlerde hükümet ve başbakan meclis tarafından onaylanır. Ayrıca hükümetlerin ve başbakanın ne kadar yıl iktidar olacağı yine meclisin güven oylamasına tabiidir. Diğerinde ise başkanın görev zamanı anayasada belirtilmiştir ve değişmez. Bu arada bu iki rejimle idare edilen ülkelere bakıldığında, anayasal süreklilik gösteren tek sistemin ABD olduğu görülür. Diğer istikrar ihtiva eden ve başkanlık rejiminin uygulandığı Finlandiya ve Fransa ise karma rejimlerdir.
Parlamenter rejimlerde de bazen istikrar olmayabilir. Ve bazen yaşanan sorunlar rejim krizine dönüşmeden çözülebilir. Mesela, Hindistan gibi çok sayıda etnik unsurun yaşadığı ülkelerde bile parlamenter sistem çözüm üretebilmiştir. İki sistem arasındaki bu istikrar farkı raslantı mıdır, yoksa bu iki rejimin uygulamadaki pratiğinden mi kaynaklanır? Sovyetler Birliği’nin doksanların başında dağılmasıyla, demir perde ülkelerinde bağımsızlığını elde eden pek çok devletin yeni sistem arayışlarında başkanlık rejiminden vazgeçtikleri görülmüştür.
Başkanlık sistemi neden istikrarsızlığı destekliyor?
Tartışılan hususlar olarak 1) başkanlık oylamasında kaybeden ve kazananın net olması ve başkanın görev süresinin bitmeden bir değişiklik yapılamamasının (kişi olarak, parti değil) yarattığı istikrarsızlık; 2) başkan ve yasamanın daha ön plana çıkma durumu ile bu ikisi arasındaki sorun yaratabilecek çekişmeler; 3) başkanlık süresinin sabit olmasının yarattığı katılık; 4) sistemin başkana verdiği gücün ve yetkilerin seçmenden alınan oransal olarak az desteğin çok ilerisinde olması en önemli sorunlar olarak gözükmektedir. ‘Başkanlık mı yoksa parlamenter sistem mi?’ tartışmaları, akademisyenleri iki binli yılların başından itibaren iki sistemin ekonomik performansları üzerine araştırmaya yöneltmiştir. Bu sunumun devamında, çok sayıda araştırmanın devam ettiği bu husustaki beli başlı veriler gösterilecektir. İki sistemin iktisadi sonuçları ilk olarak Persson ve Tabellini tarafından karşılaştırmalı ülke verileri ele alınarak sistematik bir şekilde analiz edilmiştir. Bu ikili, pek çok ekonomik indikatörü incelemekle birlikte, kamu harcamaları ve milli gelirin iki sistem arasında nasıl değiştiğine bakmışlardır. Bu çerçevede sistemlerin siyasi ve ekonomik sonuçları ile ilgili çalışmalar üç başlıkta incelenebilir.
1- Sistemlerin kamu giderleri ve genel bütçe üzerine etkileri
Yönetim rejimleri parlamenter demokrasi olarak nitelendirilebilecek 85 devletin 1960-1998 arası verileri temel alınarak incelenen tespitlerden elde edilen sonuçlara göre başkanlık sistemlerinde Kamu harcamaları/milli gelir oranı, 18.7, parlementer sistem 30.1, Sosyal refah harcamaları /milli gelir oranı sırasıyla 4.4 ve 9.0, Tablo 1’de gösterilmektedir. Tablo 1. Kamu giderleri ve bütçe açığının (milli gelire oranı). Bütçe açığı/milli gelir oranı ise 2.4 ve 3.3. İzah edilen tespitler kamu ve refah harcamalarının, milli gelire oranının başkanlık sisteminde daha düşük olduğunu göstermektedir. Sonuç olarak bütçe açıkları parlamenter rejimlere göre daha düşük durumdadır. Benzer başlıkta yapılan diğer araştırmalar genellikle başkanlık sistemlerinin kamu ve refah harcamalarını düşürücü etkisini desteklemektedir.
2- Sistemlerin politik ilerleme, iktisadi ve insani kalkınma indikatörleri üzerine etkileri
2009 tarihinde Gerring ve diğerleri ele alınan mukayeseli sistem değerlendirmesini ilerleterek yönetim sisteminin hem politik ilerleme, hem de iktisadi ve insani kalkınma üzerine etkisini, 1951-2000 dönemine ait verileriyle 124 ülkeyi baz alarak değerlendirmişlerdir. Çalışmanın sonuçlarına göre: (parlamenter rejimin (başkanlık sistemine kıyasla) bu indikatörleri nasıl biçimlendirdiğini ele alınmıştır.) Siyasi gelişmişlik göstergeleri, Yolsuzluk endeksi (daha düşük), Etkin yönetim endeksi, Bürokrasi kalite endeksi, Siyasi istikrar (daha yüksek), Ekonomik kalkınma göstergeleri: Kişi başı milli gelir, Telefon hattı yaygınlığı daha yüksek (% 45), Ticaret hacmi Daha yüksek (% 30), Yatırım puanı Daha yüksek (100 üzerinden 6 puan), Verimlilik Daha yüksek, Beşeri kalkınma göstergeleri: Ortalama ömür Daha yüksek (% 2), Bebek ölümleri oranı Daha düşük (% 23), Okur-yazar oranı Aynı.
Bu rakamlar 1951-2000 dönemi elli yıl süreyle ele alınan parlamenter sistemin, 1960-2000 dönemi ortalama veriler üzerindeki neticeleri şeklinde hesaplanmıştır. İlk bölümde sunulan politik ilerleme göstergeleri ile alakalı neticeler, politika bilimindeki argümanlarla bağlantılı olarak, parlamenter rejimin daha güçlü bir idari yöntem ve daha fazla politik istikrar sağladığını doğrulamaktadır. İçerikte verilen sonuçlar, aynı şekilde iktisadi ve insani gelişmişlik konularında da parlamenter rejimin net üstünlüğünü göstermektedir. Ele alınan devletlerde, parlamenter rejimle idare edilenlerin hem daha uygun yatırım imkânı sağladıkları, hem de daha büyük dış ticaret rakamlarına ulaştıkları tespit edilmiştir. Hülasa, ele alınan devletlerin daha fazla GSYİH oranlarına varmaları söz konusudur. İnsani ilerleme göstergeleri de benzer durumu kanıtlamaktadır. Dahası, Tablo 2’de verilen iki sistem arasındaki ayrılıkların boyutu parlamenter sistemin değerlendirilen indikatörlerde sağladığı ilerlemenin nicelik olarak göz ardı edilemeyecek kadar önemli olduğunu göstermektedir.
3- Sistemlerin makroekonomik sonuçlar üzerine etkileri
Şimdiki başlıkta iki rejim mukayese makroekonomik sonuç indikatörleri çerçevesinde yapılacaktır. Özkan ve Mc. Manus (2016) 119 devletin 1950-2015 yılları arası datalarını ele alarak geniş bir makroekonomik sonuçlar üzerinde, rejimlerin etkisini araştırmışlardır. (Bu çalışmada kullanılan sistemler Başkanlık, Yarı Başkanlık ve Parlamenter Rejimler olarak ele alınmıştır). Bu veri seti baz alınarak, 1950-2015 döneminde yıllık büyüme, kişi başı milli gelir, enflasyon ve gelir dağılımı ortalamalarını göstermektedir. Bu sonuçlar parlamenter rejimin başkanlık sistemine oranla daha üstün bir iktisadi beceri sergilediğini net bir şekilde göstermektedir; Parlamenter sistemler daha fazla büyüme, daha çok kişi başı milli gelir, daha az enflasyon ve daha iyi gelir dağılımı sağlayabilmişlerdir. Ele alınan kategorilerde iyi performans gösteren ülkelerin büyük çoğunluğunun (yüzde 91) parlamenter rejimler olduğunu ortaya koymaktadır. Özkan ve Mc.Manus ayrıca değerlendirilen makro neticelerin diğer belirleyicilerini hesaba katarak yönetim sisteminin bu göstergeler üzerindeki etkisini istatistiki olarak tahmin etmektedirler. Birçok alternatif değişken, alternatif göstergeler, farklı dönem dataları ve sonuçların tutarlılığını test etmek için birçok yöntem kullanılarak ulaşılan sonuçlar aşağıda gösterilmiştir. Makroekonomik göstergeler (Parlementer Sistem – Başkanlık Sistemlerine Kıyasla) Yıllık Büyüme Daha yüksek (0.6 ve 1.2 puan arası), Enflasyon Daha düşük (6 puan), Enflasyon oynaklığı Daha düşük (4 ve 9 puan arası), Gelir eşitsizliği (Gini katsayısı) Daha düşük (% 16 -% 20 arası).
Sunulan veriler yukarıda medyan değerler üzerinden ulaşılan sonucu pekiştirmektedir. Başkanlık sistemlerinde, parlamenter rejimlere kıyasla, daha az büyüme, daha fazla ve değişken enflasyon ve daha çarpık gelir dağılımı ortaya çıkmaktadır. Dahası başkanlık sisteminin iktisat üzerindeki negatif etkisinin ciddi boyutlarda olduğu gözlemlenmektedir. Mesela, parlamenter rejimle yönetilen devletlerin, ortalama, 0.6 ile 1.2 puan arası daha fazla büyüme, 6 puan daha az enflasyon ve yüzde 16 ile 20 arası daha adil gelir dağılımı sağlayabildikleri görülmektedir.
Hangi koşullarda başkanlık rejimi ekonomiye daha çok zarar veriyor?
İncelenen veriler başkanlık sisteminin iktisadi başarımlar üzerine negatif etkisini net bir şekilde ortaya koymaktadır. Bu çerçevede başkanlık sisteminin hangi koşullarda ekonomiye en fazla zarar verdiğini anlamak önem kazanmaktadır. Özkan ve Mc.Manus bu soruya cevap ararken, siyaset bilimi çalışmalarında öne çıkan bir dizi mekanizmayı sistemlerin ekonomik sonuçlarını ele aldıkları değerlendirmelere ilave ederek Tablo 4’te özetlenen sonuçlara ulaşmaktadırlar. İlk sütunda siyaset ve kurumsal kalite göstergeleri ikinci sütunda ise her göstergedeki artışın başkanlık sistemlerinin iktisadi sonuçlarını nasıl etkilediği gösterilmiştir. İkinci sütunda ayrıca bu etkinin hangi makroekonomik performans gösterge üzerinde etkili olduğu parantez içinde belirtilmiştir. Dahası, başkanlık sisteminin iktisat üzerine etkisinin, demokratik kurumları oluşmamış, kuvvetler ayrılığı, sivil muhalefet, medya bağımsızlığı ve tarafsızlığı zayıf olan ve hukukun üstünlüğünü sağlayamamış ülkelerde özellikle olumsuz olduğunu ortaya koymaktadır. Başkanlık Sistemlerinin Ekonomi Üzerine Etkileri: Hukukun üstünlüğü Olumsuz etki azalıyor (büyüme), Demokrasi kalitesi Olumsuz etki azalıyor (enflasyon ve enflasyon oynaklığı), Demokrasi yaşı Olumsuz etki azalıyor (enflasyon ve enflasyon oynaklığı), Kapsayıcı kurumlar Olumsuz etki azalıyor (büyüme oynaklığı), Kuvvetler ayrılığı Olumsuz etki azalıyor (enflasyon ve gelir eşitsizliği).
Sonuç olarak, bu veriler, başkanlık sistemlerinin, parlamenter rejimlere kıyasla hem siyasi ilerleme, hem insani kalkınma hem de makroekonomik başarılar açısından daha etkisizi oldukları görülmektedir. Mesela, parlamenter rejimle yönetilen ülkelerde tutarlı olarak, daha uygun bir yatırım ortamı, daha fazla büyüme, dolayısıyla daha fazla kişi başı milli gelir, daha az enflasyon, daha fazla sosyal yardımlar ve daha adaletli bir gelir dağılımı gözlemlenmektedir. Ayrıca, özellikle daha az gelişmiş demokrasilerde başkanlık sistemlerinin hem daha fazla yolsuzluk, hem de daha az insani kalkınmayı beraberinde getirdiği görülmektedir. Dahası demokratik kurumların, hukukun üstünlüğünün, kapsayıcı kurumların, kuvvetler ayrılığının ve sivil muhalefetin zayıf olduğu ülkelerde başkanlık rejiminin bu tespit edilen olumsuz etkilerinin daha da ağır olduğu saptanmıştır.