Neo-conlar yani yeni muhafazakârlardan bahsediyorum. 11 Eylül saldırısını planlayanlar, soğuk savaş sonrası dönemde sürekli yeni dış düşman organize edenler, Afganistan ve Irak’ın işgali için bahane oluşturanlar. Amerikan emperyalizmini sürekli saldırganlık üzerine kurgulayanlar. Peki kimdir bu neo-conlar?

Ulusal çıkar, hür dünya, önleyici güvenlik söylemleri adı altında ve vekâlet savaşları ile işgal edilen ülkelerdeki sürekli istikrarsızlık durumu yaratıp, istediğini elde etme durumu. Bknz.. Ortadoğu.

Neo-conların fikir babası, 1938 de Nazi Almanyasından kaçarak ABD’ ye gelen felsefe profösörü Leo Strauss’ dur. Sıkı bir anti-komunist olan Strauss, kitleleri uyutmak için kolayca asil yalanlar söyleyebilen bir elitler iktidarına inanıyordu. Bir nevi Platon-Makyavel kolajı. Tüm derdi militan bir milliyetçilik için dış tehdit yaratmaktı. Bir toplumu sürekli milliyetçilik ile (ABD’ deki adı Patrioism) yönlendirmeyi tavsiye ederdi. Yahudi asıllı bu felsefecinin Siyonist&İsrail’i savunanlar için de çok fazla önerileri vardır.

Bunlarla birlikte, S. Huntington’un, Medeniyetler Çatışması ve fundamentalist hristiyan ve musevi öğretiler ve onların karanlık emellerinin gölgesi altında özellikle WASP (white, anglo&saxon ve protestan) Amerikalıların tek ve otoriter bir dünya amaçladıkları Yeni Dünya Düzeni gibi teoriler de neo-conları çok etkilemiştir.

Soğuk savaş sonrası dönemde ise neo-conların, Amerikan çıkarları için yeni bir rakip gücün ortaya çıkmasının önlenmesi, bunun için gerekirse tek taraflı olarak harekete geçme, hatta önleyici saldırılar düzenleme gibi opsiyonlar üzerinde çalıştıkları da bilinmektedir. 

Mesela 1997’ de neo-conların yayın organı olarak bilinen Weekly Standart dergisi, “Saddam Gitmeli” kapağıyla çıkmıştır. Aynı yıl Project For New American Century/PNAC, grubu da ABD’ nin dünya liderliğine destek için kurulmuştur. Bizlerinde çok iyi bildiği Donald Rumsfeld, Paul Wolfowitz, Richard Perle kuruculardan bazılarıdır. Kısaca, siyonist idealler çerçevesinde ABD’ nin dış politikasını oluşturan isimler. Tabii bunlar aynı zamanda silah lobisinin adamları ile birlikte ve Defence Political Buero’ nun da üyeleri. Bu büro, savunma bakanlığına tavsiye niteliğinde öneriler sunan kuruldur. Örneğin, D. Rumsfeld, 2. Irak savaşı bitmeden Suriye’ nin olası işgaline yönelik bir plan hazırlanması talimatını vermiştir. Neo-conların en yoğun olduğu bir başka oluşum ise ABD dış politikasına direkt etki eden Council of Foreıgn Relatıons (CFR) dir.

Hadi bir somut örnek vereyim: Neo-conların, İran Devrimine destekleri barizdir. ABD adına bizzat Humeyni ile bağlantıya geçerler. Elçilik rehinelerini, başkanlık seçimlerinden sonra bırakma karşılığında silah ve rejim muhaliflerini etkisiz hale getirme ile şahın ABD’ ye tekrar girmemesi sözü verirler. Nitekim Humeyni, 500 gün sonra yani ABD başkanlık seçimlerinden sonra rehineleri serbest bırakır ve seçimi Cumhuriyetçilerin adamı Ronald Reagan kazanır. Ilımlı bir dış politika yanlısı olan demokrat Jimmy Carter ise kaybeder. 

Sonuç olarak, Neo-conlar, ABD’ye askeri ve ekonomik rakip istemezler. Siyonist İsrail’ in çıkarlarına gönülden bağlıdırlar. ABD’ nin tek süper güç olma durumuna zarar verecek olası dengesizliklere de asla izin vermezler. Savunma harcamalarının sürekli artması için olası düşman yaratma veya bölgesel askeri çatışmaların, istikrarsızlıkların olmasını organize ederler. Bunun için de ABD’nin uluslararası çıkarlarını akıllıca koruyan bir dış politika, bu politikaya uygun şahısların, partilerin, derneklerin aktif olması ve yönetime gelmesi, uluslararası NGO, NIGO veya devletlerarası örgütlerin bahse konu çıkarlara uygun gündem ve mevzuatlarının olması gibi yazılı olmayan kurallara riayet ederler. Yeşil Kuşak ve Ilımlı İslam gibi kavramlarda neo-conlara aittir..