Bir ülkede MB’nin sadece politika faizini düşürerek, yatırımları artırmaya çalışması başarılı sonuçlar vermez. Piyasalara ve yatırım ortamına güven, MB’ nin bağımsızlığı, iç ve dış risklerin az olması, fiyat istikrarı, finansal istikrar, kurun yükselttiği ve ihracatında yarısını oluşturan ithalata dayalı ara malı maliyetleri de üretim kararlarını etkiler. Bu kapsamda sistemdeki tıkanmayı sadece politika faizini düşürerek çözemezsiniz. Nitekim dolar 13.40 T.L oldu. Kur artışı, bir tek ihracatçıya yarar. Birde elinde döviz olana. Enflasyon iki türlüdür. Talep ve maliyet yönlü. Talep yönlü enflasyonu faizlerı yükselterek ve sıkı para uygulamaları ile ancak düşürebilirsin. Yani mali ve parasal daralma ile. Maliyet enflasyonunu ise faizleri düşürererek indirmekte bir nebze mümkündür. Tabii bahsekonu ülkenin kur riski yoksa, MB’ sının piyasaya müdahale edecek döviz rezervi varsa ve cari açık ve bütçe acığı gibi sorunu yoksa.
Gelelim enflasyon yüksek iken faizlerı indirmedeki yanlış politikadan AKP’li arkadaşların beklentilerine. İhracat artacakmış. Doğru artar ama bizim gibi yarısı ithalata bağımlı olduğunda ithalatda artar. İhracat artışından sağlanacak gelir ile cari açığı azaltacak enerji, hammadde ve ara malı üretimi yatırımları yapılacakmış, bu sayede de kur üzerındeki baskı kalkacak kurlar düşecek, işsizlik azalacak ve büyümede artacakmış.
Şimdı gelelim AKP’li, arkadaşların anlamadıkları hususlara: Enflasyon yüksek iken politika faizlerini düşürdüğünde kredi faizleri fazla düşmüyor. Çünkü, asıl önemli olan piyasa faizi, enflasyon beklentilerinden ve risklerden bire bir etkileniyor. Merkez Bankası'nın faiz indirimini takiben kurlar ile enflasyon da artıyor. Sonucunda ise riskler arttığında piyasa faizi de artıyor.
Peki ne yapalım…Enflasyonu düşürecek politikalar izleyin, millet rahatlasın, faizler zaten otomatik olarak düşer. Düşük faizde de yatırımlar zaten artar. İşsizlikde azalır büyümede artar. İhracat odaklı bir büyüme ile cari açıkda azalır. Gerçi, özellikle bu sene ihracat artışının, ithalat artışından fazla olması, kur avantajı nedeni ile turizm gelirlerinin artacak olması ve altındaki düşen talep ile cari açık azalacaktır. Bu da olumlu bir gelişme olacaktır haliyle. Ama kur farklarının yansıması nedeniyle enflasyonunda 6 ay içinde yüzde 30 seviyesine geleceği de ayrı bir gerçektir.
Gelelim bundan sonraki PPK toplantılarında alınacak kararların etkilerine. Bir puanlık baz puan indirimi kurlarda, 1.5 ila 2 lira arası bir yükselme getirir. O yüzden de aynı kısırdöngüye tekrar tekrar girmemize gerek yok.
Bunlardan başka, ihracat sadece kur avantajı ile artmaz. Katma değeri yüksek, teknolojik, bilişim ve elektronik ürünler satışı ve hizmet ihracatı olan outsourcing ile doğrudan yatırım içeren offshoring ile de artar. Yani G.Kore, Japonya, Çin ve Japonya ile Almanya’dan neleri ithal ediyorsak işte onları ihraç edecek bir sanayi yapılanması ile artar.
Kısaca, enflasyon yüksekken faizi indirme çünkü kuru tutamazsın diyorum. Enflasyon oranı ile para politikası faiz oranı arasındaki düzeyi güçlü bir dezenflasyonist denge gözeterek oluştur ve bu dengeyi sürekli koru diyorum. Para politikasında risklere karşı önceden gereken reaksiyonu zamanında göster, enflasyonist baskıları erken aşamada yönet ve parasal sıkılaştırmadan taviz verme diyorum. Eski Maliye Bakanı ve Cumhurbaşkanı Strateji ve Bütçe Başkanı Naci Ağbal, MB Başkanı iken yaklaşık beş aylık görevinde faizleri 4 puan artırdı ve kur artışını da piyasaya döviz satarak müdahale etmeksizin hatta aksine döviz satın alarak sadece 30 kuruşda tutmayı başarmıştı. Şimdi Naci Bey, vatan haini veya dış güçlerin yada faiz lobisinin adamı mı oluyor. O zaman hala AKP’de neden tutuyorsunuz veya Hazine Bakanlığında neden hala müşavir pozisyonunda.
Ülkenin iç ve dış risklerı yüksek diyorum. 10 tane böyle risk sayarım. Riskleri bitir önce, faizler zaten düşer diyorum. Yoksa kimse yüksek faizi savunmaz. Savunamaz. Enflasyonu indir faizlerde düşer diyorum. Sorun enflasyon ile mücadelede. Onu da yapamıyorlar. Çünkü siyasi getirisi yok. Kısaca yüksek enflasyon ve yüksek kurlar ile daha da fakirleşiriz. Yazımın başında belirttiğim ihracattan elde edilecek geliri cari acığı azaltacak yatırımlara kanalize etme meselesi de uzun vadelidir bu arada. Sonucunu 10 yılda ancak alırsın. Kısaca ülkem adına çok üzgünüm. Berbat bir yönetım var. Her alanda cahiller ordusu tarafından yönetiliyoruz. Bu arada TL. deki değer kaybının küresel piyasalar ile bağlantısı da o kadar fazla değil. Nitekim, TL, gelişmekte olan ülke paraları için de dolar karşısında en fazla değer kaybeden yerli para konumunda.
Son olarak, kısa vadede enflasyonu düşürmek amacı ile politika faizini artırmak, yeterli sabır ve kararlılık gösterildiğinde daha düşük piyasa faizi olarak geri döner. Bu şekilde üretim sürdürülebilir şekilde artar. Merkez Bankası'nın büyümeye verebileceği en değerli katkı budur. Enflasyon yüksek iken politika faizini düşürmek ise daha yüksek enflasyon yaratacağı için uzun vadede piyasa faizleri düşmez, bilakis artar. Bu durum yatırım iştahını, harcamaları ve üretimi azaltır. Faiz indirimlerinin arzu edilen ekonomik canlanmayı yaratmamasının sebebi budur.