SANAYİLEŞME ÖTESİ TOPLUM ve TÜRKİYE

Öncelikle, Sanayi Devrimi İle birlikte ulusal ve uluslararası dengeler de değişmiştir. Sanayi Devrimi öncesi tarım, ticaret v.b. işlerde egemenliklerini kılanlar, ülke İçinde varsıl sınıfları oluşturmuş, bunun bîr uzantısı olarak bu sınıfların güçlendiği ülkeler de, diğer ülkeler üzerinde egemenliklerini kurabilmişlerdir. Sanayi Devrimi bilimin çok hızlı biçimde ilerlemesine ve büyük yatırımların gerçekleşmesini sağlayabilecek sermaye birikimlerine de neden olmuştur. Ayrıca 19. yüzyılla beraber bu buluşların üretime uygulanması gerçekleşmiş ve bunun sonucu olarak artan üretim Avrupa devletlerinin ekonomik refahını çok yükseltmiştir. Ekonomik refah ise başka şeylerin yanında, silah endüstrisinde de büyük gelişmelere yol açarak, Avrupa’nın tüm dünya milletleri üzerinde egemenliğini kurmasını kolaylaştırmıştır.

Diğer yandan, sanayileşme ile birlikte, tarım toplumunun toprağa bağımlı, kapalı köy yaşamı, yerini sanayinin oluştuğu kentlere kaydırmış, aşırı kentleşme, ulaşım, mekan&kimlik v.b. sorunlarla karşılaşılmıştır.

Günümüzde sanayileşmiş ülkeler, Bilişim Devrimi ve Sanayi Ötesi Toplum yani Bilişim Toplumundan söz etmektedirler. Bilgisayarın son 30 yıllık evrimini gözlediğimizde, bilgisayar destekli tasarım/üretim (CAD/CAM) iİe birlikte bilgisayar ile tümleşik üretim (ÇİM), esnek üretim (FMS) ve sonunda "Kağıtsız fabrika", optik diskler, optik iletişim, ses ve verinin birlikte gönderildiği tümleşik hizmetler sayısal ağı (ISDN) v.b. pek çok uygulama Bilişim Devriminin başladığını göstermektedir.

Bugünün gelişmekte olan ülkeleri, Bilişim Devrimini yakalayamazlar ise, yarın yoksullaşacaklardır. Bu karamsar gibi gözüken savımızı güçlendirmek için A.B.D. deki işgücü dağılımı sonuçlarını inceleyelim. A.B.D. deki İşgücü: Hizmet, Tarım, Sanayi ve Bilgi diye dört kola ayrılmaktadır. Bilgi dediğimiz kısımda şu an yüzde 70’ lik bir pay bulunmaktadır. Buradan şunu görüyoruz: Sanayileşme sürecinin sonuna gelen toplumlar, geliştirdikleri yeni yöntemlerle üretimlerini emek yoğun olmaktan çıkarıp teknoloji yoğun biçime dönüştürmüşler. Üretimini yeterince karlı görmedikleri kimi ürünlerde ise dışalım yolunu yeğleyerek açığa çıkan iş güçlerini daha karlı olan bilgi üretimine kaydırmışlar. Bu toplumlarda önemli olan gerekli tüm verileri (bilgileri) toplayıp, doğru değerlendirip neyi, nereden alıp nerede ve nasıl üretileceğini ne zaman ve nereye satılacağını bilmek, başka bir deyişle, üretimden açığa çıkan işgücü, daha önemli olan bilgi koluna aktarılarak üretimin verimi arttırmak asıl uğraşıdır. Gelişmişlik ölçüsü artık kişi başına üretilen yazılım komut sayısı ya da işlemci kullanım süresi olmuştur. Yani, sanayi ötesi toplumlar bizim % 70 adam gücü İle yaptığımızı, % 30 luk bir adam gücü ile yapmaktadır. OECD kaynaklı bir başka çalışmaya göre ise bilişim ürünlerinde değer açısından yazılım ve donanım paylaşımı % 90 a- % 10 gibi bir orana yönelmektedir.

Kısaca çözüm bizim de yüksek teknolojiye geçip bilgisayar ile bütünleşik verimliliği esas alan bir üretim yapmamızdır. Toplam insan gücünün sanayi ve tarım kesimindeki yüzdesini azaltırken açığa çıkan insan gücünü, bilişim ve teknolojik ürünlerinin Araştırma, Geliştirme ve Üretimine yönlendirmemiz gerekmektedir. Başka bir deyişle, Sanayi Ötesi Toplum bilginin üzerine kurulur. Şöyle ki, bilginin toplanması, değerlendirilip işlenmesi, saklanması, erişilmesi, iletilmesi ve kullanılması. Bu işlemler mikro elektronik (ya da Optronik), fiber optik gibi donanım altyapısı üzerinde yoğun bir yazılım gerektirir.

Öte yandan, Sanayi Ötesi Toplumun vazgeçilmez önkoşulu varsıllık, özgürlük ve bilimselliktir. Günümüzde köylerden kentlere (yuriçi/dışı) bir göç yaşanmaktadır. Bu göç, bilişim sürecine uyum sağlayamayan az eğitimli bireylerde bunalımlara ve dışlanmalara neden olmaktadır. O zaman gelir dağılımını ve bölgelerarası geri kalmışlık farkını süratle düzetmeli ve yerinde kalkınmayı, bilişimin ve eğitimin imkanlarını her bölgeye eşit biçimde yaymalıyız.

Sanayi Ötesi Toplumda ayrıca, toplumsal ve doğal olayların bir sisteme bağlandığı, beyin gücü yerine bilgisayar kullanarak ortaya yeni bilgi, işlev ve sistemlerin üretildiği Bilişim Sanayi görülmektedir. Sanayi Ötesi Toplumda emeğin sözleşme ile sunulduğu, kişinin yalnızca düzene bağlı kaldığı, yerleşimin kent dışına yayıldığı, yaratıcılığın, serbest rekabet yerine kaynakların en uygun kullanımı ilkesine bağlandığı, toplumsal ilerlemeye dayalı çok işlevli bir yapı vardır. Bu yüzden, örneğin, mikroelektronik üretimi konusunda yatırım yaptığımızda bu yatırımın en az bir kaç katını gerekli beyin gücü v.b. yetiştirmek için üniversite ve araştırma kurumlarına yönlendirmek veya dışarıdan beyin göçü ile sağlamalıyız.

Bunlardan başka, sanayileşmiş Avrupa devletlerinin bir araya gelerek tek bir Avrupa Devletine yönelmeleri, EUREKA v.b. çerçeveler içinde ortak yazılım projelerini desteklemeleri, pek çok firmanın bir araya gelerek daha sıkı biçimde bütünleşmeleri v.b. yarının yazılım ağırlıklı yüksek teknoloji ürünlerini ekonomik olarak geliştirilebilir, üretilebilir ve satılabilir kılma çabalarının bir başka uzantısıdır. Bugün bile yazılımın, donanımda olduğu gibi lisans anlaşmaları v.b. yollarla dışalımının sağlıklı sonuçlar vermediği böyle uygulamaların yazılım dışalımı yapan ülkeleri sürekli dışa bağımlı kıldığı bilinmektedir. Demek ki, yazılım sanayini kuracak ülkeler ya sözkonusu ürünü kendileri geliştirme ya da başka ülkelerle ortaklık kurarak elde etme yoluna gitmeliler.

Sonuç olarak, Bilişim Devrimi, Sanayi Devrimine göre 4.8 katı daha hızla gelişmektedir. Demek ki, gerekli önlemleri almamız için çokda fazla süremiz yok ve zamana karşı yarışmak zorundayız. Dahası, Sanayi Ötesi Topluma geçmekte olan tüm ülkelerde liberal bir piyasa ekonomisinin yanı sıra çok bilinçli bir devlet korumacılığı olduğunu da bilmeliyiz. Bu itibarla, ülke çapında tutarlı bir yatırım programı olmadan, kısa ve uzun süreli ulusal bilim ve teknoloji planlaması yapılmadan, bu amaçlara yönelik devlet desteği ve korumacılığı sağlanmadan, beslenmesinden, eğitimine ulusal gelirin sağlıklı paylaşımına kadar toplumumuzun kalkınma düzeyi yükseltilmeden, ulusal çıkarlarımızı korumak koşulu ile, üniversitelerimizin ve sanayimizin Batı ülkelerindeki eşdeğerleri ile köklü ve sağlıklı ortak girişim ve yatırımları sağlanmadan, bilişim devrimini gerçekleştireceğimizi ummak salt bir düştür.