Bu yaz bir seçim olsa, AKP hububat ve besilik hayvan üreticisinden ne kadar oy alabilirdi? Gerçekten çok merak ediyorum. Olay celladına aşık esir veya Stokholm Sendormu’na dönmeye başladı. Bakalım neler dönüyor…

Haziran ayı sonu, yani üreticiler 2017 üretim desteklerinin Resmi Gazete’de yayımlanmasını beklerken hem de bayramın son günü 27 Haziran tarihli ithalat kararnamesi ile zaten iyi bir darbe yemişti. Tam balyoz etkisi yaratan kararname ile canlı büyükbaş hayvanların ithalat gümrük vergisi yüzde 135’ten yüzde 26’ya düşürülmüş, karkas et ithalatında yüzde 100 ile yüzde 225 arasında olan gümrük vergisi yüzde 40’a indirilmiş, hasadı devam eden hububat da ise buğdayın ithalat gümrük vergisi yüzde 130’dan yüzde 45’e, arpada yüzde 130’dan yüzde 35’e, hasat için hazırlıkları devam eden mısırda ise vergi yüzde 130’dan yüzde 25’e düşürülmüştü. Neymiş gıdadan kaynaklı enflasyonu düşüreceklermiş. Zaten hep üreticiye vurun. Hem de hasat zamanı biterken. Peki enflasyon yüzde 11 iken buğdayın fiyatını TMO geçen seneye göre sadece yüzde 3.2 artırdı desem. Yani tonda 910 liradan, 940 liraya çıkan bir artış.

Çiftçinin girdi maliyetlerini karşılamaktan uzak bir rakam ile AKP hükümeti ne yapmak istiyor birazdan yazacağım son gelişmeler çerçevesinde siz karar verirsiniz artık. Yüzde 45’e indirilen gümrük vergisi ile serbest piyasada buğdayın fiyatı ton başına bölgelere göre 30-40 lira düşmüş bu da üreticiyi haliyle iyice ezmişti. Yani esasında ton başına 100 lira zarar oluşmuştur. Çünkü gümrük vergisi indirimi öncesi mayıs sonu başlayan ilk hasat ile birlikte 1030 liraya kadar tonda alış fiyatları vardı. Yani gümrük vergisi düşürülerek cezalandırılan çiftçi, geç ve düşük açıklanan fiyatla bir kez daha öksüz bırakılmıştı. Oysa, TMO’nun enflasyon farkı, üretici kârı ve refah payını dikkate alan bir müdahale fiyatı açıklaması gerekiyordu. Esasen tarımda uygulanması gereken ana ilke de budur. Bu arada üretim ve kullanım aşamasında ise yaklaşık 2 milyon ton dane kaybından israf edilen buğdayımız var ki içler acısı bir durum. Yalnız iyi bilinmesi gerek bir durum ise ithalatla fiyatları kısa süreliğine kontrol edersiniz ama üretimle her zaman kontrol edebilirsiniz gerçeğidir. Üretim olmazsa tamamen ithalata dayalı bir sistemde fiyatları kontrol edemezsiniz. Enflasyonu düşüremezsiniz.

Birde bu kararname ile besilik hayvan ile kasaplık hayvanın ithalat vergisi eşitlenmişti. Besilik hayvan ithalatında da vergi yüzde 26, kasaplık hayvan ithalatında da yüzde 26 vergi oluşmuş durumda. Bu da, kararnameyi yazanların, imzalayanların hayvancılığı hiç bilmediklerini gösteriyor. Besi hayvanı ithal ederek 8-10 ay besledikten sonra hayvanı kesen ile doğrudan kasaplık hayvan getirip kesenler aynı vergiyi verecek. O zaman besici niye 8-10 ay hayvan beslesin. Üstelik besleme maliyetinin bu kadar yüksek olduğu bir ülkede. Karkas et, besilik, kasaplık, damızlık ve küçükbaş hayvan ithalatı ile Türkiye hayvancılıkta daha çok dışa bağımlı hale gelecek. Hayvancılık sektöründe büyük bir çöküş yaşanacak. Milli Hayvancılık Politikası hayal olacak. Böylece gıda güvenliği de tehlikeye girer. Diyeceğim, gümrük vergisi ile et, ekmek ve yumurta fiyatını kontrol altına alamazsınız. Üretimi bitirirsiniz. Üretim biterse fiyatlar bugünkünden daha yüksek olur. Birde direk Tarım Bakanlığı’nın ilgili olduğu bir konuda gümrük ve ekonomi bakanlıkları sürekli açıklama, düzenleme yapma hakkını kendilerinde nasıl buluyor? Anlamış değilim. Hepte üretici aleyhine.

AKP hükümetlerinin uyguladığı tarım politikaları, küreselleşen piyasalar ve acımasız rekabet koşulları nedeniyle ürün/girdi paritelerindeki çiftçi aleyhine gelişmeler; üretim maliyetlerini aşırı şekilde artırmış, buna karşılık ürün fiyatları reel anlamda yerinde saymış, hatta bazı ürünlerde gerilemiştir. 1980’li yıllara kadar büyük ölçüde kendini besleyebilen ülkelerden biri olan Türkiye’de; daha sonra uygulanan neoliberal politikalarla tarımı çökertme sürecinin temelleri atılmıştır. O yıllarda başlatılan ‘üreticiyi ithalatla terbiye etme’ politikası, günümüzde çok daha vahşi bir şekilde uygulanmakta; arz eksikliği nedeniyle fiyatı artan her ürünün fiyatının ithalatla düşürme kolaycılığına başvurulmaktadır. İthalatın çözüm olmadığı (pirinç, kuru fasulye, sap- saman ve kırmızı ette) defalarca görülmesine rağmen bu politika ısrarla sürdürülmektedir.

Dahası baktılar, çiftçi, üretici halen yaşıyor son günlerde bir darbe daha vurup iyice yere serelim dediler. 29 Temmuz 2017 Tarihli ve 30138 Sayılı Resmî Gazete’de Bakanlar kurulu kararı ile buğday, arpa, mısır, pirinç ve canlı büyükbaş ve küçükbaş, et ithalatında gümrük vergilerini 31/12/2018 tarihine kadar sıfırladılar. Niyet yine enflasyonu düşürmek, özellikle kurban bayramı öncesi fiyatlara müdahale etmek. Üreticinin hali ne olur diye soran yok. Alınan kararla; Et ve Süt Kurumu, yıl sonuna kadar 500.00 canlı büyükbaş, 475.000 canlı koyun ve keçi ithal edecek. Hububat da ise TMO’ya yıl sonuna kadar sıfır gümrükle: Buğday ve mahlut 750.000 ton, arpa 700.000 ton, mısır 700.000 ton, pirinç 100.000 ton yetki verildi. Peki bu iki kurum bunları kime, hangi fiyattan yani ithal edilen fiyatın üzerine yüzde kaç kar koyarak satacak? Et ve hububat fiyatlarında istenilen ucuzluk olmazsa anlayın ki yine devlet eliyle yandaşlar zengin edilecektir.

Son olarak gelelim çözümlere; üretim maliyetlerinin düşürülmesinde, destekleme politikasında ve daha da önemlisi üretim planlamasında çözümler aranmalıdır. Hububat ekim alanlarında ortaya çıkan daralmanın üzerinde önemle durulmalı; çiftçi tarafından boş bırakılan tarlalar yeniden üretime kazandırılmalıdır. Tarımın en önemli sorununun yüksek girdi fiyatlarıdır. Öncelikle mazotta ÖTV ve KDV kaldırılmalı; diğer girdilerdeki vergi yükü azaltılmalıdır. Türkiye ithalat yaptığı ülkelerin çiftçisini değil, kendi çiftçisini desteklemelidir. Hayvansal üretimde ise gıda güvencesinin sağlanabilmesi için ithalattan vazgeçilmeli; hayvancılık destekleri büyük (endüstriyel) işletmeler yerine küçük aile işletmelerine yönlendirilmeli; hayvansal ürünlerde piyasa doğru şekilde izlenmeli, üretici örgütleri güçlendirilmeli, üreticiler iç ve dış piyasaların insafına terk edilmemelidir.