CHP Lideri Kemal Kılıçdaroğlu, Enis Berberoğlu’nun tutuklanmasının ardından sürpriz bir kararla Ankara’dan İstanbul’a yürüme kararı aldı. Bu fikrin sahibini merak ettiğimi bilmenizi isterim.

Bu çaplı bir yürüyüş doğal olarak bazı endişeleri de beraberinde getirdi. O endişelerin başında da provokasyon olasılığı geliyordu. 8. günü geride kalan yürüyüşte şu ana kadar herhangi bir problemin yaşanmaması sevindirici. Güvenlik güçlerini bu açıdan kutlamak gerek.

Medyadan takip etmeye çalıştığım yürüyüşle ilgili ilginizi çekeceğini sandığım bir noktaya dikkatlerinizi çekmek istiyorum.

Aşağıda fotoğrafları da var. O yürüyüşe katılan iki isim benim de yakından tanıdığım kişiler. İkisi de gazeteci. Eskiden Hürriyet muhabiriydi kendileri. Mehmet Güler diğeri de Şükrü Küçükşahin. İkisi de ANAP muhabiriydi. Mehmet Güler, Anadolu Ajansı Genel Müdürlüğü’de yaptı. Şükrü Küçükşahin’de en son Hürriyet’te köşe yazıyordu. Aynı zamanda Temsilci Yardımcısıydı.

Güler ve Küçükşahin ile birlikte ANAP mesaisi yaptık. Ben de Milliyet’in ANAP’tan sorumlu muhabiriydim. Oturup kalkmışlığımız, yemiş içmişliğimiz var anlayacağınız. Mehmet Güler İstanbul’da yaşıyor, Küçükşahin ise Ankara’da… Güler emekli oldu, Küçükşahin’de sanırım öyledir. Küçükşahin yakın zamanda işsiz kaldı. 

İki arkadaş da siyasi görüş olarak eskinin tabiriyle solcudur. Mehmet Güler’le az çekişmedik bu yüzden! Çekişme dediysem tatlı münakaşalar…

Yürüyüşte fotoğraflarını görünce iki satır yazmak iyi olur diye düşündüm… Tabi fotoğraflara bakınca ikisinin de siyasete niyetlendiği şeklinde bir hisse de kapılabiliriz. Ne de olsa bizim meslekten Meclis’e kapağı atan Şamil Tayyar, Tuncay Özkan, Mustafa Balbay, Mehmet Metiner gibi epey fazla örnek mevcut.

Fotoğrafta bayrağı taşıyan Mehmet Güler. Aşağıdaki fotoğrafta da Şükrü Küçükşahin var.

CHP yürüyüşünde “yıldız kim?” dense ben Trabzon Milletvekili Haluk Pekşen derim. Zira adam kıyafetiyle, üslubuyla, hukukçuluğuyla, sözleriyle tam bir fenomen. Pekşen’i tanımayanlar varsa aşağıdaki fotoğrafta milli formalı yakışıklı kendisidir duyuralım…

Yürüyüşe renk katanların en önemlisi Eskişehir Büyükşehir Belediye Başkanı Yılmaz Büyükerşen olsa gerek. O da Kılıçdaroğlu’na eşlik edenler arasına katıldı. Deniz Baykal ise henüz ortalarda yok. Herhalde yaptığı hesaplar henüz denk gelmedi...

Neden özel sektör?

Askerlerin zehirlenmesiyle ilgili soruşturmalar netice vermeye başladı. Çok sayıda sorumlu tutuklandı. Salmonella hastalığı tesbit edildi, kalitesiz, günü geçmiş, bozuk ürünlerin Mehmetciklere verildiği aktarıldı.

Benim anlamadığım şey; kışlalarda yemekleri neden dışardan alırız? Ve hala bu ısrarı neden sürdürürüz?

Hem güvenlik hem de kalite açısından bu konuyu askerler kendi içlerinde halletseler daha doğru olmaz mı?

Gelen bilgiler, Milli savunma Bakanlığı’nın özel sektör ısrarının sürdüğünü gösteriyor. Çünkü yeni ihale koşullarından bahsediliyor ama özel şirketlerin dışlanacağına dair bir işaret yok. Ben naçizane devletleştirelim diyorum. Gerisi sorumlu makamda oturanlara kalıyor…

Aç ve tok

Amerika Başkanı Trump, Iowa eyaletinin Cedar Rapids kentinde, ülkesinin ekonomi yönetimini neden zenginlere emanet ettiğini açıklarken, “Çünkü istediğimiz düşünce yapısı bu. Zengin veya fakir tüm insanları seviyorum ancak özellikle ekonomi yönetimindeki pozisyonlarda fakir insan istemiyorum. Bu size mantıklı gelmiyor mu? Eğer ısrar ederseniz bu durumu değiştirebilirim ama ben böylesini daha çok beğeniyorum" dedi.

Trump’un kabinesi için “dünyanın en zengini” deniyor. Çok sayıda milyarder bakana sahip. 5,1 milyar dolarlık mal varlığıyla Eğitim Bakanı Betsy DeVos, Ticaret Bakanı Wilbur Ross 2,9 milyar dolar varlığa sahip. Dışişleri Bakanı ve Exxon Mobile eski CEO’su Rex Tillerson’un da, 300 milyon dolarlık serveti var.

Hal böyle olunca bizim “tok aç olanın  halinden ne anlar” atasözünü anımsadım. Zengin Efendiler’in Amerika vatandaşlarına hayır getireceğini söyleyen varsa ben onlara muhalefet ettiğimi belirtmek isterim.

Sizce dünyada hırsızlık yapmadan zengin olan kaç kişi vardır? Yada “en büyük hırsızlar en zenginlerdir” iddiasını paylaşanlara ne dersiniz?

Sevgiyle kalın…